Boykot Çağrısına Gözaltı: İfade Özgürlüğü Suç Sayılabilir mi?

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, kamuoyunda “boykot” çağrıları olarak bilinen protestolara ilişkin bir soruşturma başlattı. Soruşturma kapsamında 16 kişi hakkında gözaltı kararı verilirken, şu ana kadar 11 kişi gözaltına alındı. Gerekçe olarak “nefret ve ayrımcılık” ile “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlamaları gösterildi. Ancak hukukçular ve insan hakları savunucuları, bu gerekçelerin keyfi ve hukuki temelden yoksun olduğunu savunarak sert tepki gösterdi.

Boykot Suç mu, Demokratik Hak mı?

Boykot, dünya genelinde bireylerin ve toplulukların tüketim tercihleri yoluyla politik mesaj vermesi için kullanılan en yaygın protesto yöntemlerinden biri. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları da boykotun, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini açıkça ortaya koyuyor. Buna rağmen Türkiye’de bir kez daha ifade özgürlüğü sınırlandırılarak, demokratik bir hakkın suç kapsamına alınması dikkat çekiyor.

Savcılığın “halkın bir kesiminin ekonomik etkinlikte bulunmasını engellemeye yönelik” olduğu iddiasıyla açtığı bu soruşturma, devletin bireylerin ekonomik tercihlerine müdahale ettiği yönünde ciddi eleştirilere neden oldu. Hukukçulara göre, bir kişinin veya grubun belli şirketleri ya da sektörleri protesto etmesi, demokratik toplumlarda normal kabul edilen bir hakken, Türkiye’de bu tür girişimlerin cezalandırılması, hukukun siyasallaştığını ve iktidarın rahatsız olduğu sesleri susturmaya çalıştığını gösteriyor.

Eleştirenler Tehdit Altında

Son yıllarda Türkiye’de protesto ve eleştiri hakkına yönelik baskılar giderek artarken, bu gözaltıların da halkı sindirme amacı taşıdığı yorumları yapılıyor. Ülkede herhangi bir toplumsal tepkinin hızla “suç” kapsamına alınarak cezai yaptırımla karşılık bulması, ifade özgürlüğünün sınırlarının her geçen gün daraldığını gösteriyor.

Savcılığın soruşturması, yalnızca gözaltına alınan 16 kişiyle sınırlı kalmayabilir. Benzer şekilde, sosyal medyada boykot çağrısını destekleyen kişiler için de yasal süreçlerin başlatılabileceği konuşuluyor. Bu durum, Türkiye’de muhalif görüş belirten herkesin potansiyel olarak suçlu ilan edilebileceği ve ekonomik tercihlerinin bile yargı konusu olabileceği gerçeğini gözler önüne seriyor.

Demokrasilerde bireylerin tüketim tercihlerini belirlemesi ve bu tercihler doğrultusunda örgütlenmesi doğal bir hak olarak kabul edilirken, Türkiye’de iktidarın ekonomik boykotları kriminalize etmesi, hukukun üstünlüğüne yönelik kaygıları daha da artırıyor. Gözaltına alınan 11 kişinin hangi suçlamalarla karşı karşıya kalacağı henüz netleşmiş değil, ancak bu soruşturmanın, Türkiye’de ifade özgürlüğü açısından kritik bir dönemeç olduğu açık.