Kurban Ritüelinin Dönüşümü: İçsel Şiddetten Tüketim Kültürüne

Tarihin başından beri kurban, yalnızca bir ibadet değil; düzenin kendisini kuran bir dramatizasyondur. İnsan, kendi içindeki şiddeti dışsallaştırmak ve kontrol altına almak için kurban ritüelini yaratmıştır. René Girard’a göre, bu ritüel, toplumsal şiddetin bir “günah keçisi”ne yüklenmesiyle işlerlik kazanır. Ancak günümüzde bu ritüel çok daha karmaşık ve çok daha seküler biçimlerde sürmektedir. Artık hayvanın kutsallaştırılmış ölümü, modern toplumun ticarileşmiş bir ayinine, sembolik olduğu kadar ekonomik bir düzene dönüşmüştür.

Şiddetin Hayvana Yüklenmesi: Girard’dan Günümüze

Girard’ın Violence and the Sacred adlı eserinde kurban, toplumsal çatışmaları yatıştırmak için seçilmiş simgesel bir çıkış yoludur. İnsan, kendi türdeşine yönelttiği potansiyel yıkıcılığı bir hayvan üzerinden dışa vurur; böylece hem içsel gerilim boşaltılır hem de düzen sağlanır. Bu yönüyle kurban, adeta şiddeti filtreleyen bir ritüel makinedir.

Ancak bu “filtreleme” işlevi, yalnızca kutsal ve dinsel bağlamla sınırlı kalmaz. Girard’ın kuramı, modern toplumun seküler ve ekonomik yapıları içinde de geçerliliğini korur. Kapitalist toplum, kurbanı yalnızca bir dinsel vecibe olarak değil; aynı zamanda bir tüketim nesnesi ve piyasa metası olarak da yeniden üretir.

Kapitalist Kurban Mekanizmaları: Ticaretin Dönüştürdüğü Ritüel

Modern şehirlerde, özellikle bayramlarda görülen “kurban satış yerleri,” Girard’ın tarif ettiği ritüelin artık kutsaldan çok ekonomik bir zeminde işlediğini gösterir. Bu alanlar, kamusal düzenle, dini sembolizmle ve piyasa mantığıyla iç içe geçmiş melez bir mekândır. Kurban ibadeti artık Tanrı’ya yaklaşma arzusundan çok, gösterişli bir tüketim davranışına dönüşmüştür. Reklam panolarında “Hijyenik kesim!”, “Soğuk zincir garantisi!”, “Payınızı biz ulaştıralım!” gibi sloganlarla pazarlanan hayvanlar, sistemin ekonomik döngüsüne eklemlenmiş şiddet nesneleridir.

Ayrıca birçok vakıf, dernek ve dini yapı bu ritüeli kitlesel bağış toplama araçlarına dönüştürmektedir. Kurban kesimi üzerinden bağış kampanyaları yürütülmekte, fiyat tarifeleri belirlenmekte, hatta kar marjları hesaplanmaktadır. Bu vakıflar, kurbanı sadece dinsel değil; aynı zamanda siyasal meşruiyet üretme aracına dönüştürür. Kimin hangi bölgede, hangi ülkeye, hangi “ihtiyaç sahibi”ne kurban gönderdiği, uluslararası imajdan iç siyasetteki meşruiyet yarışına kadar pek çok düzlemde işlevselleşir.

Girard’ın teorisindeki “toplumsal şiddetin yönlendirilmesi” işlevi artık sadece bireylerin içsel gerilimini değil; siyasal aktörlerin hegemonya üretimini de kapsar. Kurban, hem sadaka ekonomisinin bir parçasıdır hem de sadakat üretiminin.

Kutsallığın Yerine Geçen Simgeler: Gösteri Toplumunda Kurban

Guy Debord’un Gösteri Toplumu eserini anımsayarak söyleyebiliriz ki, modern kurban ibadeti artık bir “gösteri”ye dönüşmüştür. Sosyal medyada paylaşılan kurban kesim videoları, vakıfların “Afrika’da bin kurban kestik” temalı reklamları, kurban etlerinin poşetlenmiş hâlde “ulaştırılması” gibi görseller, ibadetin içsel anlamından çok onun dışsal temsilini önemseyen bir dünyaya işaret eder.

Bu, Walter Benjamin’in “aura”sını yitirmiş bir ritüeldir: Tekrarlanabilir, planlanabilir, ticarileştirilebilir ve pazarlanabilir hâle gelmiştir. Kurban artık bir tanıklık değil; bir gönderi, bir bağış makbuzu, bir PR çalışmasıdır.

“İyi ki Hayvan” Söyleminin Günümüz Versiyonu

“İyi ki bir hayvan kurban ediliyor da insan değil” cümlesi, artık ahlaki bir rahatlamanın değil; ekonomik bir işleyişin devamlılığının gerekçesine dönüşmüştür. Bu söylemle meşrulaştırılan hayvan kurbanı, sadece dinsel bir yükümlülük değil; modern insanın vicdanını susturma aracıdır.

Peter Singer’ın Animal Liberation adlı çalışmasında vurguladığı gibi, hayvana yöneltilen şiddet çoğu zaman görünmez kılınır; çünkü hayvan “konuşmaz.” Ama bu sessizlik, aslında sistemin konuştuğu yerdir: Kurbanlık hayvanın sessizliği, düzenin ve piyasanın şiddetini örtbas eder.

Kurbanın Yeni Yüzü

René Girard’ın şiddeti dışsallaştırma teorisi, modern kapitalist toplumda hâlâ işlemektedir. Ancak artık bu dışsallaştırma, yalnızca dinsel bir ritüel değil; aynı zamanda siyasal bir araç ve ekonomik bir döngüdür. Kurban, hem şiddetin hem ticaretin hem de gösterinin nesnesi hâline gelmiştir.

Kurban ibadetinin ruhunu gerçekten anlamak istiyorsak, artık sadece hayvanı değil; bu ritüelin etrafına örülen ticari, siyasal ve kültürel ağları da sorgulamak zorundayız. Kurban edilen artık sadece bir hayvan değil; vicdanın, anlamın ve kutsalın kendisidir.


Kaynakça:

  • René Girard, Violence and the Sacred, Johns Hopkins University Press.
  • René Girard, Things Hidden Since the Foundation of the World, Stanford University Press.
  • Peter Singer, Animal Liberation, HarperCollins.
  • Guy Debord, The Society of the Spectacle, Zone Books.
  • Walter Benjamin, The Work of Art in the Age of Mechanical Reproduction.
  • Giorgio Agamben, The Sacrament of Language, Stanford University Press.
  • Slavoj Žižek, Violence, Picador.