Üstünlük kompleksi bireyin kendisi ve başkaları karşısındaki aşırı istekleriyle kendini belli edebilir. Kibirlilik, acayip giyinme, kadınlarda göze batan erkeklik hali ve erkeklerde aşırılığa kaçan kadınlık hali, kendini beğenme, taşkınlık, palavracılık, zalimce davranış, yerme eğilimi, önemli kimselerle dost olma veya zayıflara, hastalara, önemsiz kimselere gıpda etme eğilimi, başkalarını kötülemeye elverişli fikir akımlarına ve önemli düşüncelere fazla düşkünlük dikkati çekebilir. Üstünlük kompleksini gösterebilir.Hiddet, öç almak arzusu, kederlilik, coşmalar, gürültülü gülme alışkanlığı, kaçıcı bakış, konuşmayı dinleme dikkatsizliği, çoğu zaman manasız haller karşısındaki devamlı coşmalar, duygusal aşırılık da üstünlük kompleksini doğuran aşağılık duygusunu gösterirler.
“Aşağılık kompleksinde acaba başarı ve zafer eğilimi ne olur?” Çünkü, gerçekten, çok görülen aşağılık kompleksi halinde bu eğilimi ispat etme imkanı bulamadığımız takdirde bireysel psikoloji başarısızlığa ulaşacak şekilde bir çelişkiye düşer. Üstünlük eğilimi, sosyal duygunun yetersizliği yüzünden başarısızlıkla karşılanan bireyi, tehlikeli bölgeden uzaklaştırır. Bu da az veya çok bir korkaklık şeklinde kendini gösterir. Üstünlük arzusu bireyi kaçış çizgisi üzerinde tutmak veya sosyal problemlerin etrafında kalmaya zorlamak suretiyle de kendini belli edebilir. “Evet – hayır” çatışması arasında kalan üstünlük arzusu bireyi, bir görüşe zorlar. Bu görüş daha ziyade “fakat” ı göz önünde bulundurur ve bireyin dikkatini yalnız geçirdiği sarsıntının üzerine çeker. Bu hal, çocukluğundan beri sosyal duygudan yoksun olan ve sadece varlığı, hazları, acıları ile ilgilenen birinde daha da fazlalaşır. Bu hallerde üç tip görülebilir. Bunlardan uyumlu olmayan hayat stili ruh hayatının şu veya bu kusurunun fazla gelişmesine imkan verir. Bu tiplerden biri olan ifade şekilleri zihin hayatının egemenliği altında bulunan kimselerde görülür. Duygusal hayat ve içgüdüler ile hareket edenler ikinci tipe girerler. Üçüncü tiptekiler faaliyet yönünde gelişirler. Bu üç eğilimden hiçbiri hiçbir zaman tamamıyla ortadan kaybolmaz. Bu aşikardır. Genel olarak, suç işleyen, intihar etmek isteyen kimsede faaliyet faktörü ağır basar. Buna rağmen, bir kısım sinir hastalıkları duygusal hayat karışıklıklarından meydana gelir. Sıkıntı nevrozunda ve psikozlarda ise zihinsel öğe daha önemli bir yer tutar. Ayyaş daima heyecanlı bir tiptir. Hayatî bir problemden kaçış, insan topluluğuna bir yük getirir ve insan topluluğunun istismarına yol açar. Ev veya okul çevresinde bazılarının işbirliği, yetersizliğinin yerini, başkalarının büyük verimliliği almaktadır. Bu, sürekli bir şekilde karşı koyan sosyal duygunun gelişmesine yardım edeceği yerde kaybolmasına çalışan topluluğun idealine karşı girişilen sessiz ve gizli bir mücadeledir. Gerçekten kişisel bir üstünlük hali, işbirliği ile çatışmaktadır. Burada da kararsızlık halinde, gelişmesi önlenmiş, doğru göremeyen, işitmeyen, hüküm” veremeyen insanların söz konusu olduğunu görmek mümkündür. Bunlar sağduyunun yerine “özel bir akla” sahiptir. Sapa bir yolda güvenlik içinde yürüyerek bu akıldan becerikli bir şekilde yararlanırlar. Şımartılmış çocuğu, sürekli başkalarından yararlanmaya çalışan sıkıcı bir parazit gibi anlattım.
İdeal sosyal duygunun ebedî değişmezliği bakımından düşünülen her sapma, bir kişisel üstünlük amacını hedef tutan hileli bir deneme gibi kendini göstermektedir. Bu insanlardan çoğu topluluk hayatında başarısızlıktan uzak kalmayı üstünlük sayar. Başarısızlık korkusu sürekli işbirliğinden uzaklaştırdığından bu insanlar hayat problemleriyle ilgilenmezler ve bundan rahatlamış gibi sevinir. Bunu, başkaları karşısında kendilerini daha elverişli bir duruma ulaştıran imtiyaz gibi sayarlar. Nevrozda olduğu gibi, ıstırap çektikleri zamanlarda bile avantajlı durumları ile, yani, ıstıraplarıyla fazla meşgul olurlar. Istırap yolunun kendilerini hayat ödevlerinden nasıl uzaklaştırdığını anlayamazlar. Istıraplarının büyüklüğü ölçüsünde az üzüntü duyar ve böylelikle hayatın gerçek anlamından daha çok habersiz kalırlar. Rahatlamayı ve hayat problemlerinden uzak kalmayı arayan bu hastalık ancak, ifade şekillerinin bütün bir öğesi, daha doğru bir ifadeyle, topluluk tarafından ortaya atılan soruların cevabı olarak kavramayı öğrenmemiş kimseye kendi kendini cezalandırma gibi görünebilir. Okuyucularımın ve düşünceme karşı olanların kabul etmeleri çok güç olan şey, aşağılık duygusunun oluşturduğu keyfiyettir. Bunlar, hayat problemlerinin topluluk yönünde çözülmelerine karşı koyan bir durum alır. Bunu kolaylıkla görebilirz. Hayat stillerinin de gösterdiği gibi, yetersiz sosyal duygularına hitap edildiği zaman, bir başarısızlıkla karşılaşmamak için, kurnazlığa başvururlar. Bu gibi hallerde fazla işleri başkalarına bırakırlar. Hatta, mazoşizmada olduğu gibi, çoğu zaman başkalarını fazla işleri yapmaya zorlarlar. Bütün başarısızlık hallerinde, ferdin kendisine sakladığı özel durumu kolaylıkla görebiliriz.
Üstünlük kompleksi çoğu zaman, orta bir kimseninkinden üstün imkanlarına ve kapasitesine inanan bir kişinin davranışlarında, karakter özelliğinde ve düşüncelerinde açık olarak görülür.
Üstünlük kompleksi bireyin kendisi ve başkaları karşısındaki aşırı istekleriyle kendini belli edebilir. Kibirlilik, acayip giyinme, kadınlarda göze batan erkeklik hali ve erkeklerde aşırılığa kaçan kadınlık hali, kendini beğenme, taşkınlık, palavracılık, zalimce davranış, yerme eğilimi, önemli kimselerle dost olma veya zayıflara, hastalara, önemsiz kimselere gıpda etme eğilimi, başkalarını kötülemeye elverişli fikir akımlarına ve önemli düşüncelere fazla düşkünlük dikkati çekebilir. Üstünlük kompleksini gösterebilir. Hiddet, öç almak arzusu, kederlilik, coşmalar, gürültülü gülme alışkanlığı, kaçıcı bakış, konuşmayı dinleme dikkatsizliği, çoğu zaman manasız haller karşısındaki devamlı coşmalar, duygusal aşırılık da üstünlük kompleksini doğuran aşağılık duygusunu gösterirler.
Alfred Adler
Üstünlük kompleksi: Alfred Adler tarafından ortaya atılan Bireysel Psikolojinin temel ilkelerinden biridir. Kişinin doğuştan var olan aşağılık kompleksine dayanarak kendini diğer insanlardan daha üstün görme, yüceltme karmaşasıdır.
Kişi hep üstün duruma geçme, sahip olma, kendini kahraman gibi görme davranışları gösterir.
Adler, bu gibi insanların aile, geçmiş anılar gibi faktörlerden dolayı toplumun dışında kaldığını, soyutlandığını ifade eder.
Tedavi şeklininse dostane ve güleryüz çerçevesinde, içinde bulundukları durumu hoşgörüyle kendilerine anlatarak onları bu durumdan kurtarmamız gerektiğini savunur. Onun için bundan başka çıkar yol yoktur.