Geçtiğimiz hafta, “Tek Suçlu Hırsız Müteahhit mi?” başlıklı bir yazı yazmıştım. İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Serdar Harp ile yapılan mülakattan yola çıkarak, artık meslek odalarının depremde tost olan binaları yapan mühendisleri cezalandırması gerektiğini ifade ederek yazımı şöyle bağlamıştım:
“Türkiye’de mimarlık veya mühendislik yapmak için sadece üniversite diploması yetmez. Mimar ve Mühendis Odalarına üye olmak şarttır. Serdar Harp ve diğer TMMOB yöneticileri, hiç inşaata gitmeden projelerin altına para karşılığı imza atan, müteahhitten parayı alıp denetim yapmayan üyelerinin oda kayıtlarını artık silmek zorundadır. 1999 Marmara depreminde olduğu gibi birkaç müteahhidi içeri atarak bu rezaletin üzeri örtülemez. Van Cumhuriyet Savcılığının tost olan binalar hakkında soruşturma başlattığını biliyoruz. Eğer, TMMOB yöneticileri bu binaların projesinde imzası olan üyeleri hakkında soruşturma başlatmazsa, Van’daki cinayette suç ortağı olduklarına karar verebiliriz. Artık sadece hırsız müteahhitlere değil, sorumsuz mimar ve mühendislere de hesap sormanın vakti gelmiştir.”
İki gün önce, TMMOB, İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu imzalı bir elektronik posta aldım. Yazının genel havasının “sorumsuz” mühendisler yerine, sistemin eleştirisi üzerine odaklandığını söylemeliyim. Fakat inşaat mühendislerinin meslek örgütü olarak 85.000’i aşkın üyesi olan odanın, her şeye rağmen sistemin içindeki “sorumsuz” bireyi açığa çıkartmaya çalıştığını gözlemledim. Yazıdan öğrendiklerimi sizinle paylaşmak istiyorum.
Van depreminde yıkılan kamu binalarının projelerinin ve inşaatlarının kamu kuruluşlarının sadece “kendi birimleri” tarafından denetlendiğini, normal denetimin dışında olduklarını öğrenmiştik. Örneğin, depremde bir okul binası tost olduğu zaman, bu binanın projesinin ve inşaatının Milli Eğitim Bakanlığı tarafından denetlendiğini – veya denetlenmediğini ! – zaten biliyorduk. Süreç şöyle işliyor: MEB, İnşaat ve Emlak Grup Başkanlığı bünyesinde çalışan mimar ve mühendisler yapılacak bir okul binasının önce projesini çiziyorlar. Sonra işin ihalesi yapılıyor. İnşaatın kontrolü ise bakanlığın mühendisleri tarafından yapılıyor. Buraya kadar bilmediğimiz bir şey yok.
Geçen haftaki yazımda, örneğin MEB bünyesinde çalışan mühendislerin de odaya kayıtlı olmasının bir yasal zorunluk olduğunu, bu nedenle devlette çalışan mühendislerin binaları tost olduğu zaman, disiplin mekanizması işletilerek bunların odadan atılmalarının gerektiğini yazmıştım. Yanılmışım!
Gelen yazıda, şöyle deniyor: “12 Eylül 1980 sonrası bağlı olduğumuz 6235 sayılı TMMOB yasasının 33. maddesine eklenen bir fıkra ile kamu kurumunda çalışan mühendislerin Odamıza üye olması ihtiyari yâni isteğe bağlı kılınmıştır.” Yâni devlette mühendis olarak çalışıyor iseniz, meslek odasına üyelik keyfinize kalmış bir şey! Bunu yeni öğrendim.
Bir de örnek olay anlatmışlar ki içler acısı: Efendim, 1 Mayıs 2003 tarihinde Bingöl’de deprem olmuş. Tahmin edebileceğiniz gibi, yine kamu binaları tost olmuş. Depremin ardından, TMMOB yıkılan kamu binalarının sorumlu mühendislerinin isimlerine ulaşmak için 22 Mayıs 2003 tarihinde resmi yazı yazar. Bingöl’deki “sorumsuz” mühendislerin isimleri çalıştıkları kamu kurumları tarafından tam iki yıl saklanır. TMMOB, Bingöl Valiliğine, Bingöl Belediyesine, İçişleri ve Bayındırlık Bakanlıklarına, en sonunda Başbakan Erdoğan’a tam dokuz tane resmi yazı yazar. Nihayet, 2005 yılının mart ayında bu “sorumsuz” mühendislerin isimleri oda yetkililerine bildirilir.
Yazıda, iki yıllık mücadele sonucunda isimleri elde edilen mühendislerin soruşturma sonucunda Oda Onur Kuruluna sevk edildiği söyleniyor. Kaçının “meslekten men” cezası aldığını bilmiyorum. Eğer “sorumsuz” mühendisler soruşturmayı “kınama” gibi sudan cezalarla atlattılar ise, yazıklar olsun! Açıkçası, ne ceza aldıklarını merak ediyorum. Umarım, Van’daki sorumsuz mühendislerin isimlerini elde etmek mümkün olur. Böylece, mühendislik mesleğinin yüz karası olan bu insanlar TMMOB Disiplin Yönetmeliği doğrultusunda cezalandırılır ve belki de meslekten men edilirler.
İnşaat Mühendisleri Odası’nın yazısı, gazetelerde 13 yaşındaki N. Ç’nin ırzına geçen 26 kişinin isimlerinin gizli tutulması – çünkü içlerinde devlet memurları da varmış ! – ile ilgili haberlerin olduğu gün elime ulaştı. Irza geçme suçuna indirim uygulayan anlayış, herhalde “sorumsuz mühendisleri” koruyup kollamak için elinden geleni yapacaktır. Ama sistemin koruduğu “sorumsuz” mühendisi bulup meslekten men etmek, odanın görevi olmalıdır.
Bu yazı 2011 yılındaki Van depreminden sonra yazılmış, Taraf Gazetesi’nde yayınlanmıştır…