Deprem herkesi vurdu, bu şartlarda #8mart nedir diye soranlar dinlesin! Felaket politiktir. Zira adına ister deprem ister savaş diyelim; her felaket, olağan hallerde deneyimlediğimiz gündelik şiddeti daha da korkunç hale getirir. Felaketler sonrasında araştırmalar ruhsal bozukluklar başta olmak üzere pek çok nedenle zayıf olarak görülene yönelik şiddetin, özellikle de cinsel şiddet ve istismarın artış gösterdiğini sıklıkla işaret ediyor. Zira bir göçmen kadının tecavüze maruz kalması, şiddet gören veya boşanma aşamasındaki kadınların sığındıkları yerlerde şiddet faili erkekler tarafından öldürülmesi deprem gündemini kadınlar açısından yakıcı hale getiriyor. Felaket nedeniyle erkek şiddeti durmuyorken, kadınların mücadelelerine ara vermesini beklemek; depremi felakete dönüştüren sistemin kurucularının muhalefete “şimdi politika zamanı değil” deme yüzsüzlüğünden farklı değil.
Felaketler hepimizi etkiler, ancak zaten ayrımcılığa maruz kalanları, aşağılanları veya dışlanan kesimlerdeki etkisi korkunç olur. Geçici barınma alanlarında, şiddet faili ile aynı odada yaşamak zorunda kalan çocuk ve kadınların yanı sıra yalnız yaşadığı için çadır verilmeyen kadınlar, şiddete uğrama korkusuyla kimliğini açık etmemeye çalışan göçmenler ve translar, sağ kalmasına suç gözüyle bakılan sakatlar ve yaşlılar bu felaketin en büyük yara alanları; en fazla ihtiyaçları görmezden gelinenler. Deprem bölgesinde yaşananlara dair pek çok rapor ve aktarım almaya başladık. Bu raporlar, açıkça çocukların fazlasıyla travmatize olduğunu, ebeveynlerin çocuklara dair istismardan kendi durumlarının yanı sıra kaygı duyduğunu gösteriyor. Tarikat ve cemaatlere verilen çocuklara dair haberlerin bu kaygıyı temelsiz bırakmadığı da ortada.
Dahası BM Nüfus Fonu’nun verilerine göre deprem bölgesinde dört milyon kadın, cinsel sağlık açısından risk altında. Temiz suya erişim sorunu, tuvaletlerin erişilebilir ve güvenli olmaması, iç çamaşırı eksikliği, gıda yetersizliği, hijyen ürünü ihtiyacı kadınlar açısından felaketi hayatları boyunca taşıyacakları bir sağlık sorununa dönüştürmeye gebe. Bu duruma rağmen, kadınların ihtiyaçlarının görmezden gelinmesi de felaketi pekiştiriyor.
Enkazlarda çalışan arama kurtarma gönüllülerinin aktarımları çok can acıtıcı. Pek çok kadının ölüm şeklinin, çocuğunun üstüne kapanmak yoluyla çocuğunun hayatını kurtarmak isterken gerçekleştiğini betimliyor. Bir kısmı da başarmış, çocuğunun hayatta kalmasını sağlamış kendi bedeni ile. Sağ kalan kadınlar ise akrabalarının yanına gitmeyi başarmış durumda. Geniş ailelerin oluştuğu aktarılıyor bize. Gündelik çamaşır yıkama ve yemek hazırlama faaliyetleriyle birlikte çocuk bakımından kafasını kaldıramayan, nefes alamayan bir gündelik rutin oluşmuş durumda kadınlar için. Yıkımda hayatta kalma yükü kadınların sırtında. Evlere hapsedilen kadınlar, geçici barınma alanlarında artık tek göz çadıra hapsedilen kadınlara dönüştü. Kadın dayanışmasının ulaşabildiği kadınlardan biri şöyle aktarıyor: “Nefes almak istiyorum sadece, ama engelliyorlar”
DİSK Genel İş Sendikası’nın deprem bölgesindeki kadın istihdamın üzerine aktardıkları ise yeniden inşa üzerine yeniden düşünmemizi şart koşuyor. Zira depremin etkilediği bölgede kadınların kayıtdışı çalışma ile gelir elde ettiği ve işsizlik oranının çok yüksek olduğu açığa çıkıyor. Bu koşullarda, tüm felaket sonrası hayatın yükü kadınların sırtındayken varolan tablonun eşitsizlikleri derinleştirerek kalıcı hale getirme ihtimali de açık.
Yıkımın ardından yükü sırtlayan, yine de ihtiyaçları görünmez kalan ve problemleri küçümsenen kadınlar gibi pek çok ayrımcılık ile baş etmek zorunda kalan kimlik aynı zamanda işçi sınıfının parçası. Bu haliyle yeniden inşada sınıfın ne olduğunu en somut haliyle bize gösteren bu çeşitliliği görmezden gelmek, öznelerin politik reflekslerine ve taleplerine sırt çevirmek iktidarın hegemonyasını güçlendirmekten başka bir anlama gelmez. Felaketler karşısında bir arada ve tüm politik talepleri önceliklendirmeden kapsamak zorundayız. Öfkeyi, yası ve mücadeleyi politize etmek zorundayız.
Bu yüzden felaketler politiktir. Bu 8 Mart’ta yastayız, isyandayız, öfkeliyiz. Eril şiddete rağmen, kapitalizmi de patriyarkayı da yıkacağız sloganı ile dünya kadınlar gününde bir arada meydanlarda olacağız.
Deprem Bölgesi aktarımarı için:https://open.spotify.com/episode/3XEUhFa4djLjGK707bSAGB?si=2aaa49cb6d2f48f8
Genel-İş raporu için: https://t24.com.tr/haber/disk-genel-is-deprem-bolgesinde-istihdam-edilen-kadinlarin-yarisindan-fazlasi-kayit-disi-calistiriliyordu,1096695
- Yastayız, isyandayız, meydanlardayız - 11 Mart 2023
- Fanus - 2 Şubat 2023
- Kazara hayatta kalmak - 29 Ekim 2022