İstanbul’un bayram tatillerindeki yoğunluğu, aslında şehrin altında yatan derin sorunların bir yansımasıdır. Kent, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle dünyaca ünlü olsa da, emekçi sınıflar için her zaman aynı parıltıyı sunmuyor. Bayram tatillerindeki parasız seyahat hakkı, birçok İstanbullu için bir nefes alma fırsatı gibi görünse de, aslında ekonomik sıkıntıların geçici bir panzehiri olarak işlev görüyor.
İstanbul’da yaşamak, yüksek yaşam maliyetleri ve düşük ücretlerle mücadele etmek anlamına geliyor. Bayram tatillerinde sağlanan parasız seyahat hakkı, emekçilerin kısa bir süreliğine de olsa kentin farklı bölgelerine erişimini kolaylaştırıyor. Ancak bu, emekçilerin günlük yaşamlarında karşılaştıkları ekonomik zorlukları çözmekten uzak.
Seyahat özgürlüğü, her birey için temel bir hak olmalıdır. Ancak İstanbul’da, bu hak sadece bayram tatillerinde tam anlamıyla tecrübe edilebiliyor. Emekçilerin geri kalan günlerde yaşadığı ekonomik sıkıntılar, bu geçici özgürlüklerle giderilemiyor. İstanbul’un kent merkezlerindeki yoğunluk, şehrin ekonomik ve sosyal dengesizliklerini de gözler önüne seriyor.
Bayram tatillerindeki bu hareketlilik, aslında daha büyük sorunların üstünü örtmeye çalışıyor. Emekçi sınıfların kent merkezlerine erişimi, sadece bayramlarda değil, her zaman mümkün olmalıdır. Bu, sadece toplu taşıma araçlarının bayram tatillerinde ücretsiz olmasıyla değil, emekçilerin ekonomik refahını artıracak uzun vadeli çözümlerle sağlanabilir.
İstanbul’daki bayram hareketliliği, emekçilerin sosyal hayata katılımını artıran olumlu bir adım olarak görülse de, asıl mesele daha derinlerde yatıyor. Emekçilerin yaşam kalitesinin iyileştirilmesi, sadece bayramlarda değil, her gün öncelikli bir konu olmalıdır. İstanbul’un kent merkezleri, her zaman emekçi sınıflar için erişilebilir olmalıdır. Bu, adil bir toplumun gereğidir ve şehrin sosyal ve ekonomik gelişimi için de kritik bir öneme sahiptir.
Eda KAYA