Türkiye’nin Hakkari ilinde yaşanan son gelişmeler, demokrasinin işleyişi ve yerel yönetimlerin bağımsızlığı açısından ciddi bir tartışma başlattı. Hakkari Belediye Başkanı’nın görevden alınarak yerine kayyum atanması, DEM Parti üyeleri ve halkın sert tepkilerine yol açıyor. Bu durum, Türkiye genelinde kayyum politikalarına karşı artan protestoları da beraberinde getiriyor ve ülkede hukukun üstünlüğü ilkesinin zedelendiği yönündeki endişeleri güçlendiriyor.
Kayyum atamaları, belediye başkanlarının yerine devlet tarafından atanmış bir yöneticinin geçici olarak görevlendirilmesi anlamına geliyor. Bu uygulama, özellikle terörle mücadele veya yolsuzluk iddiaları gibi durumlarda yasal bir mekanizma olarak savunuluyor. Ancak muhalefet, barolar ve birçok demokratik kitle örgütü, demokratik seçimle iş başına gelmiş yerel yöneticilerin görevden alınmasının, demokrasinin özüne ve halkın iradesine ağır bir darbe vurduğunu düşünüyor. Terörle mücadele adı altında uygulamaya sokulan bu yöntemin, hukuki süreçleri zorlayarak hayata geçirildiğini, çoğu zaman keyfi yargı kararlarıyla insanların suçlandığını ve irade gaspının gerçekleştiğini görmek gerekiyor.
Hakkari’de yaşanan son olay, bu tartışmayı yeniden alevlendi. DEM Parti’nin yöneticileri ve halk, sokaklarda demokrasi adına seslerini yükseltiyor. Yapılan açıklamalarda, bu atamaların anti-demokratik bir uygulama olduğu ve AKP’nin bu yöntemi benimsediği ifade ediliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da bu uygulamanın devam edeceğini belirtmesi, tepkileri daha da artırdı.
Bu tepkiler, yalnızca Hakkari Belediye Başkanı’nın savunulmasıyla sınırlı kalmıyor; bu durum, Türkiye’de demokrasiye yönelik geniş çaplı bir saldırı olarak algılanıyor. Kayyum politikalarının, hukukun üstünlüğü ilkesini zedelediği ve Türkiye’nin giderek otoriter, yeni faşist bir rejim inşasını hızlandırdığı yönünde endişeler artıyor. Türkiye’nin dört bir yanında vatandaşlar, demokratik haklarını savunmak ve iradelerine sahip çıkmak için seslerini yükseltiyor, meydanlarda buluşuyor ve daha adil bir yönetim talep ediyor. Hakkari’de ve Türkiye’nin diğer bölgelerinde düzenlenen yürüyüşler, oturma eylemleri ve diğer protesto gösterileri, bu tepkinin somut örneklerini oluşturuyor.
Türkiye’nin demokratik kurumlarının ve hukukun üstünlüğünün sağlamlığı açısından bu durum, ciddi bir test niteliği taşıyor. Bağımsız ve tarafsız bir yargıdan söz etmenin uzun zamandır mümkün olmadığı bir dönemden geçtiğimizi asla gözden kaçırmamalıyız. Kayyum atamalarının, hukuki süreçler ve şeffaflık çerçevesinde yapılması gerektiği; aksi takdirde demokratik ilkelerin büyük zarar göreceği vurgulanıyor. Ayrıca, halkın seçimle belirlediği temsilcilerinin iradesine saygı duyulması gerektiği ilkesiyle çeliştiği belirtiliyor.
Hakkari Belediyesi’ne kayyum atanması ve buna yönelik tepkiler, Türkiye’de demokrasinin geleceği ve yerel yönetimlerin bağımsızlığı konusunda önemli bir tartışma başlattı. Bu tartışma, sadece Hakkari ile sınırlı kalmayıp, ülkenin genelinde demokratik değerlerin ve hukukun üstünlüğünün korunması için bir fırsat olarak değerlendirilmeli.
Uğur Kaymaz