Türkiye Cezaevlerinde Hükümlü ve Tutuklu Sayısı Artıyor: Adalet Sistemi Üzerinde Büyüyen Yük

Adalet Bakanlığı’nın 2024 yılı verilerine göre, Türkiye cezaevlerinde 350 bini aşkın tutuklu ve hükümlü bulunuyor. Bu rakam, ülkenin cezaevlerindeki aşırı doluluğu ve adalet sistemindeki tıkanmaları bir kez daha gözler önüne seriyor. Ancak dikkat çekici olan, cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin profilleri arasındaki fark: Siyasi tutuklular üzerindeki baskı sürerken, adi suçlular “iyi hal” gerekçesiyle erken tahliyelerle topluma geri dönüyor. Bu durum, adalet sisteminde çifte standart eleştirilerini beraberinde getiriyor.

Verilere göre, hırsızlık ve yağma suçlarından hükümlü olanlar cezaevinde en fazla yer kaplayan grubu oluşturuyor ve oranları %30 civarında. Uyuşturucu ticareti suçlarından hüküm giyenlerin oranı %25, adam öldürme ve kasten yaralama suçlarından tutukluların oranı ise %15. Ancak bu suçlara rağmen adi suçlardan mahkûm olanlar, “iyi hal” uygulamalarıyla cezalarının büyük kısmını çekmeden serbest kalabiliyor. Bu tür tahliyeler, mağdurlarda ve toplumda güvensizlik yaratırken, suçun caydırıcılığı da sorgulanıyor.

Siyasi Tutuklulara Sert Önlemler

Türkiye’deki cezaevlerinde dikkat çeken bir diğer kesim ise siyasi tutuklular. Terörle mücadele yasaları kapsamında yargılananların oranı %12’yi buluyor. Bu suçlardan yargılanan gazeteciler, aktivistler ve muhalif siyasetçiler, uzun tutukluluk süreleri ve adil yargılanma hakkı ihlalleriyle karşı karşıya. Cezaevlerinde geçirdikleri süre boyunca sıkı gözetim altında tutulan bu tutuklular, şartlı tahliye gibi uygulamalardan neredeyse hiç faydalanamıyorlar. Hükümetin bu tutumu, siyasi muhalefeti bastırma amacı taşıdığı eleştirilerine yol açıyor.

Siyasi suçlulara karşı uygulanan sert politikaların aksine, adi suçlardan cezaevine girenler için sistem oldukça esnek. Hırsızlık, uyuşturucu ticareti ve cinsel suçlardan hüküm giymiş mahkûmlar, cezaevlerindeki aşırı doluluk gerekçe gösterilerek “iyi hal” indirimi ile serbest bırakılabiliyor. Bu uygulama, cezaevindeki yükü hafifletmek amacıyla yapılmış gibi görünse de, toplumsal adaleti zedeleyici bir etki yaratıyor. Yeniden suça karışma oranlarının yüksekliği, bu sistemin etkili olmadığını gösteriyor.

Adalet Sisteminde Çifte Standart

Hükümetin siyasi suçlara karşı gösterdiği sertlik ile adi suçlarda izlenen yumuşak politika, adalet sisteminde çifte standart yaratıyor. Siyasi tutuklular uzun süre cezaevinde tutulurken, adi suçluların erken tahliye edilmesi, hem toplumsal huzuru bozuyor hem de adalet sistemine olan güveni sarsıyor. Özellikle organize suçlar ve cinsel saldırılar gibi ciddi suçlardan hüküm giymiş kişilerin kısa sürede serbest kalması, toplumda korku ve adaletsizlik hissini artırıyor.

Türkiye’deki cezaevleri, kapasitesinin çok üzerinde dolu. 280 bin kişi kapasitesine sahip cezaevlerinde, 350 bini aşkın tutuklu ve hükümlü bulunuyor. Aşırı doluluğun, adi suçluların erken tahliye edilmesiyle çözülmeye çalışılması, kalıcı bir çözüm sunmaktan uzak. Bu yaklaşım, suç oranlarının düşürülmesine katkı sağlamadığı gibi, adaletin işleyişindeki sorunları da derinleştiriyor. Ancak siyasi tutukluların bu sorunlardan faydalanamadığı, cezaevlerinde uzun süreler tutulmaya devam ettiği açıkça görülüyor.

Türkiye’de ceza infaz sistemi, siyasi suçlar ile adi suçlar arasında belirgin bir çifte standarda dayanıyor. Siyasi tutuklular üzerindeki sert tutum sürerken, adi suçluların kolayca serbest bırakılması, adaletin tarafsızlığını sorgulatıyor. Bu durum, toplumda adaletin yalnızca bir kesime hizmet ettiği algısını güçlendiriyor ve adalete olan güveni zayıflatıyor.