10 Ekim Gar Katliamı: Türkiye’nin Hafızasında Kapanmayan Bir Yara

10 Ekim 2015, Türkiye’nin siyasal tarihinin en karanlık sayfalarından birini açtı. Başkent Ankara’da düzenlenen Barış Mitingi, savaş ve çatışmalara karşı barış talep eden on binlerce insanın bir araya geldiği bir etkinlikti. Ancak, bu barış çağrısı, iki intihar bombacısının gerçekleştirdiği saldırıyla, kanlı bir kâbusa dönüştü. 103 kişinin hayatını kaybettiği ve yüzlerce insanın yaralandığı bu vahşet, Türkiye’nin toplumsal ve siyasal dengesinde derin yaralar açtı ve iktidarın sorumluluklarını sorgulatmaya devam ediyor.

Barış Talebine İktidarın Vurdumduymazlığı

Ankara Tren Garı’nın önünde gerçekleşen miting, sivil toplum örgütleri, sendikalar ve siyasi partiler tarafından barış ve kardeşlik mesajları vermek amacıyla düzenlenmişti. Ancak bu etkinlik, iktidarın güvenlik politikalarının yarattığı kaygıların ve sistematik olarak göz ardı edilen barış taleplerinin bir sonucu olarak, terör saldırısına kurban gitti. İktidar, toplumun barış arayışını duymazdan gelirken, intihar bombacıları için fırsat tanıyan bir ortam yaratmıştı.

Saldırıyı gerçekleştiren iki IŞİD bağlantılı intihar bombacısının, daha önce güvenlik birimleri tarafından tespit edilmesine rağmen, gerekli önlemlerin alınmaması, devletin nasıl bir ihmal içinde olduğunu gözler önüne serdi. Bu durumu görmezden gelen iktidar, bir kez daha barış isteyenleri hedef alarak, iç barışın nasıl tehdit altında olduğunu gösterdi.

İhmal ve Kriz Yönetimi

Saldırının hemen ardından yaşananlar, iktidarın kriz yönetimindeki acziyetini daha da belirgin hale getirdi. Yaralılara yardım etmek isteyen sağlık ekipleri, polis tarafından engellendi. Olay yerinde yaşanan kaos, iktidarın güvenlik stratejisinin ne kadar yetersiz olduğunu açığa çıkardı. Güvenlik güçleri, sivil halkı korumak yerine, protesto eden vatandaşları gaz bombaları ve tazyikli su ile dağıtma yoluna gitti. Bu olay, iktidarın halkına karşı duyduğu kayıtsızlığı ve barış talebine verdiği yanıtın ciddiyetini ortaya koydu.

Saldırının ardından yürütülen soruşturmalarda, sorumluların tam olarak hesap vermemesi ve devletin üst kademe yetkilileri üzerindeki soruşturma baskısının zayıf kalması, toplumda derin bir hayal kırıklığı yarattı. İktidarın, saldırının arkasındaki gerçekleri açığa çıkarmak yerine, sorumluluğu üzerinden atma çabası, kamuoyunun adalet arayışını daha da derinleştirdi.

Adalet Arayışı ve Toplumsal Yaralar

10 Ekim Gar Katliamı, sadece 103 insanın hayatını kaybetmesiyle sınırlı kalmamış; pek çok insanın yaşamını değiştirmiş, fiziksel ve psikolojik yaralar açmıştır. Ancak asıl büyük yara, iktidarın adalet sağlamada gösterdiği zayıflıktır. Mağdur aileler, olayın ardından geçen yıllar boyunca adalet arayışını sürdürdü. Fakat iktidar, bu talebi göz ardı etti ve sorumluların bulunması konusunda somut adımlar atmaktan kaçındı.

İktidarın barış talep edenleri hedef alarak yükselen milliyetçi ve militarist söylemleri, Türkiye’deki toplumsal gerilimi artırdı. 10 Ekim, yalnızca bir katliam değil, aynı zamanda barış isteyen insanların nasıl sistematik olarak dışlandığının ve terör saldırılarıyla nasıl yüz yüze kaldıklarının bir göstergesi haline geldi.

Hafızalarda Kapanmayan Bir Yara

Her yıl 10 Ekim’de, katliamda hayatını kaybedenler anılıyor. Ancak bu anmalar, sadece kaybedilen canların hatırlanmasıyla sınırlı kalmıyor; aynı zamanda iktidarın barış talebine yönelik ihmalinin ve hesap vermekten kaçınmasının birer simgesi olarak da öne çıkıyor. Barış isteyenlerin hedef alınması, iktidarın toplum üzerindeki etkisinin ne denli yıkıcı olabileceğini ortaya koyuyor.

10 Ekim Gar Katliamı, Türkiye’nin kanlı tarihindeki bir kara leke olarak kalacaktır. Ancak bu saldırının ardında yatan asıl gerçek, iktidarın barış talep eden insanları göz ardı etmesi ve güvenlik stratejilerindeki zaafiyetin bir sonucudur. Adalet sağlanmadıkça, bu kapanmayan yara, Türkiye’nin geleceği üzerinde bir gölge olarak kalmaya devam edecektir. İktidarın bu sorumluluktan kaçışı, yalnızca bireylerin değil, tüm toplumun hafızasında derin izler bırakacak ve adalet arayışının önündeki en büyük engel olarak varlığını sürdürecektir.

Uğur Kaymaz