İktidarın Gelecek Vaat Edemediği Gençlik: Üniversiteliler Neden Sokakta?

18 Mart 2024’te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun üniversite diplomasının YÖK tarafından iptal edilmesi ve ardından gözaltına alınarak tutuklanması, sadece siyasi arenada değil, üniversite kampüslerinde de dalga dalga yayılan protestoların fitilini ateşledi. İstanbul Üniversitesi’nde başlayan öğrenci protestoları, kısa sürede onlarca ile ve üniversiteye sıçradı. Ancak protestolara yönelik “Üniversite öğrencilerine ne oluyor?”, “Bu meseleyle ne alakaları var?” gibi söylemler medya ve devlet yetkililerince yaygınlaştırıldı.

Siyasal iktisatçı İnan Mutlu, 14 Nisan’da BirGün Pazar’da yayımlanan yazısında bu sorulara resmî veriler ve tarihsel bağlam üzerinden kapsamlı bir yanıt veriyor. Yazıya göre öğrencilerin yalnızca İmamoğlu’na yönelik adaletsizliğe değil, aynı zamanda uzun yıllardır süregelen yapısal eşitsizliklere, derinleşen ekonomik krize ve eğitimdeki nitelik kaybına karşı da seslerini yükselttiği görülüyor.

Devletin Senkronize Müdahalesi

Mutlu’nun yazısında aktardığına göre, devletin güvenlik güçleri öğrenci eylemlerine sert şekilde müdahale etti. Öğrenciler yerlerde sürüklendi, yere düşenler tekmelendi, onlarcası yaralandı. 302 öğrenci bir gün bile hapis cezası gerektirmeyecek suçlamalarla tutuklandı. Yazının kaleme alındığı sırada Çağlayan Adliyesi’nde yaklaşık 60 öğrencinin hâlâ tutuklu olduğu bildirildi.

YÖK, üniversitelileri soruşturmalarla tehdit ederken, İstanbul Valiliği “aşırı gruplara uyarlar”sa öğrencilerin hayallerinin çalınacağını belirterek dolaylı bir gözdağı verdi. Mutlu’ya göre, devletin bu kadar tedirgin olmasının ardında yaklaşan 1 Mayıs ve Gezi Direnişi yıldönümlerinin de etkisi var.

Resmî Veriler Gençliğin Umutsuzluğunu Doğruluyor

Yazı, öğrenci gençliğin tepkisinin yalnızca ideolojik değil, doğrudan maddi temellere dayandığını vurguluyor. Devletin eğitim harcamalarına ilişkin veriler bunu açıkça ortaya koyuyor. 2016 yılında merkezî bütçenin yüzde 13’ü eğitime ayrılırken, bugün bu oran yüzde 11’e düştü. Aynı dönemde faize ayrılan bütçe oranı ise yüzde 9’dan yüzde 15’e yükseldi.

2000’lerin başında eğitime yapılan sabit sermaye yatırımları toplam yatırımların yüzde 4’ünden fazlasını oluştururken, bugün bu oran yüzde 3’e gerilemiş durumda. Bu tablo, öğrencilerin yaşadığı yapısal krizlerin altında yatan temel nedenlerden biri.

Fiyat Artışları ve Barınma Krizi

Üniversite eğitiminin maliyeti hızla artıyor. Sadece son bir yılda üniversite eğitimi masrafları yüzde 108 oranında arttı. Aynı dönemde Avrupa’da bu oran ortalama yüzde 4,8 seviyesinde kaldı. Kiralardaki artış yüzde 335’e ulaşırken, devlet yurtlarına yapılan zam yüzde 106 oldu. Gıda enflasyonu ise iki yılda yüzde 131’e ulaştı. Tüm bu veriler, öğrencilerin temel yaşam ihtiyaçlarını karşılamakta zorlandığını gözler önüne seriyor.

Mezuniyet Sonrası: Geleceksizlik

Üniversiteden mezun olan gençler için de tablo iç açıcı değil. Türkiye’de resmî işsiz sayısı 3,1 milyon iken, bunun yaklaşık 1 milyonu üniversite mezunu. İşgücüne dahil olmayan üniversite mezunu sayısı ise 3 milyonu aşıyor. Çalışan mezunların yüzde 30-35’i düşük veya orta beceri gerektiren işlerde istihdam ediliyor. Bu, doğrudan düşük ücret anlamına geliyor. EuroStat verilerine göre, Türkiye üniversite mezunlarının ortalama yıllık gelir düzeyinde Avrupa’nın en alt sıralarında yer alıyor.

Üniversiteye Ulaşamayanlar ve Çocuk İşçiler

Türkiye’de üniversiteye gidemeyen gençler de yazının merkezinde yer alıyor. Ne eğitimde ne istihdamda olan 15-29 yaş arası “ev gençleri”nin sayısı 4,7 milyonu aşıyor. Ayrıca, 2024 yılı itibarıyla 15-17 yaş arası 869 bin çocuk çalışıyor; 101 bin çocuk ise iş arıyor.

İnan Mutlu, tüm bu verilerin devletin gençlere sunduğu tabloyu açık ettiğini ve gençlerin neden sokakta olduğunu anlamak için yeterli olduğunu belirtiyor. “Mızrak artık çuvala sığmıyor,” diyen Mutlu, hâlâ utanmadan “öğrenciler neden isyanda?” diye sorulmasına tepki gösteriyor.


Kaynak:

İnan Mutlu, “Hâlâ utanmadan öğrenciler neden isyanda diye soruyorlar”, BirGün Pazar, 14 Nisan 2024