Gezi Parkı protestoları sırasında 15 yaşındayken polisin attığı gaz fişeğiyle başından vurulan ve 269 gün komada kaldıktan sonra hayatını kaybeden Berkin Elvan’ın ölümüne ilişkin davada karar nihayet kesinleşti. Yargıtay, polis memuru Fatih Dalgalı hakkında İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen 16 yıl 8 ay hapis cezasını onadı. Böylece, Elvan’ın ölümünden 11 yıl sonra dava hukuken sonuca bağlanmış oldu.
Olayın Arka Planı: Bir Çocuğun Ardında Kalan Devlet
Berkin Elvan, 2013 yazında İstanbul Okmeydanı’nda ekmek almak için çıktığı sırada polisin orantısız müdahalesi sonucu başından ağır şekilde yaralanmıştı. 269 gün süren yaşam mücadelesinin ardından 11 Mart 2014’te hayatını kaybetmişti. Kamu vicdanında derin bir yara açan bu ölüm, aynı zamanda Gezi Direnişi sırasında hayatını kaybedenler arasında en çok sembolleşenlerden biri olmuştu.
Sanık polis Fatih Dalgalı, olayın hemen ardından açığa alınmış, ancak uzun süre görevden ihraç edilmemişti. Mahkeme süreci ise 2014’te başlatılmasına rağmen ilk karar 2021’de verilebildi. İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi, sanığı “olası kastla insan öldürme” suçundan 16 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırmıştı. Dalgalı hakkında yurt dışına çıkış yasağı getirilmişti. Karar önce İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, ardından da Yargıtay tarafından onandı. Yargıtay’ın kararıyla dava kesinleşmiş oldu.
Avukatlar: “Çocuk Olduğunu Bile Bile Ateş Etti”
Berkin Elvan’ın avukatları, yargılama süresince sanık polisin olay yerinde bulunanların çoğunun çocuk olduğunu bilerek hedef aldığına ve ölümcül bir silah kullandığına dikkat çekti. Bu nedenle “kasten öldürme” suçlamasıyla daha ağır bir ceza verilmesi gerektiğini savundu. Ancak mahkeme, eylemi “olası kast” kapsamında değerlendirerek alt sınırdan ceza verdi. Bu tutum, adaletin eksik tecelli ettiği yönünde tartışmaları da beraberinde getirdi.
Cezasızlık Kültürünün Bir Parçası mı?
Berkin Elvan davasında verilen ceza, diğer Gezi ölümleriyle kıyaslandığında istisnai bir örnek oluşturuyor. Zira Gezi Parkı protestoları sırasında güvenlik güçleri ya da sivil gruplar tarafından öldürülen en az sekiz kişiden diğerlerinin davalarında sonuçlar oldukça tartışmalı.
-
Ali İsmail Korkmaz’ı döven polis ve sivillerden biri 10 yıl 10 ay ceza aldı; diğerleri daha düşük cezalarla kurtuldu.
-
Ethem Sarısülük’ü silahla vuran polis Ahmet Şahbaz’a verilen 1 yıl 4 ay 20 günlük ceza, 10.100 TL’lik adli para cezasına çevrildi.
-
Abdullah Cömert’in ölümünden sorumlu tutulan polis Ahmet Kuş, 6 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası aldı.
-
Mehmet Ayvalıtaş, Ahmet Atakan, Medeni Yıldırım gibi isimlerin davaları ise ya beraatle sonuçlandı ya da sürüncemede kaldı.
Tüm bu davaların ortak noktası, olayların açık şekilde kamuoyu önünde cereyan etmiş olmasına rağmen, faillerin çoğunun ağır cezalardan kaçınmış olması. Bu tablo, Türkiye’de özellikle kolluk kuvvetlerinin karıştığı ölüm olaylarında “cezasızlık kültürünün” sistematik hale geldiğine dair eleştirileri güçlendiriyor.
Geç Gelen Adalet: Yeterli mi?
Yargıtay’ın onama kararı, Berkin Elvan’ın ailesi ve dava sürecini yakından takip eden hukukçular tarafından adaletin gecikmiş bir tezahürü olarak değerlendiriliyor. Ancak verilen cezanın ağırlığı ve yargı sürecinin uzunluğu, kamu vicdanında adalet duygusunun tam olarak tatmin edilmesini engelliyor. 15 yaşında hayatını kaybeden bir çocuk için yıllarca süren bir dava ve tartışmalı ceza miktarı, bu ülkede adaletin kimler için, ne kadar işlediğini bir kez daha sorgulatıyor.
Elvan davası, Türkiye’de polis şiddetinin cezasız kalmaması için verilen hukuki mücadelenin sembolü olarak hafızalardaki yerini korumaya devam ediyor. Ancak aynı zamanda, bu dava “bütün suçluların yargılandığı ve tüm sorumluların hesap verdiği” bir toplumsal adalet anlayışından hâlâ çok uzak olduğumuzu da gösteriyor.