Sol siyasetin kaderi, sadece iktidarla değil, kendi içindeki bastırılmış seslerle de yüzleşebilme cesaretine bağlıdır.
PKK’nin silahlı mücadeleyi sonlandırma ve kendini feshetme yönünde aldığı karar, sadece Kürt hareketi için değil, Türkiye’deki tüm sol-sosyalist mücadeleler için tarihsel bir dönüm noktasına işaret ediyor. Bu karar, ilk bakışta bir çözülme ya da geri çekilme gibi okunabilir; ancak derinlemesine bakıldığında, yıllardır PKK’nin ideolojik ve örgütsel hegemonyası altında sessizliğe mahkûm edilmiş Kürt sosyalistlerinin, feministlerinin, sendikal mücadele yürütenlerinin yeniden söz alabilmesinin yolunu açma potansiyeli taşıyor. Aynı zamanda Türkiye’deki sol güçlerin parçalı, güdük ve etkisiz halinden çıkabilmesi için de yeni bir siyasal ve toplumsal eşik yaratıyor.
Kürt Solunun Sessizliği ve Yeniden Söz Alabilme İmkânı
PKK’nin uzun yıllar boyunca Kürt halkı üzerindeki hegemonik etkisi, başka sol aktörlerin hareket alanını ciddi biçimde daraltmış, farklı eğilimleri bastırmıştı. Kürt sosyalistleri, 1990’larda bağımsız parti girişimleriyle veya sendikal alandaki çalışmalarıyla bu hegemonik yapıya karşı alan açmaya çalışsalar da çoğu zaman marjinalleştirildi ya da bastırıldı. Bu durum, özellikle kimlik siyaseti ile sınıf mücadelesi arasındaki dengeyi kurmak isteyen sol aktörlerin inisiyatif alamamasına neden oldu.
Ancak PKK’nin geri çekilişiyle birlikte, bu bastırılmış siyasal öznenin –Kürt sosyalistinin– yeniden konuşabileceği, kimlik siyasetini sınıfla buluşturan, feminist ve ekolojist perspektiflerle ortaklaşabilen yeni bir ifade imkânı doğuyor. Bu, Türkiye’deki sosyalist hareketin yeniden canlanması için de kritik bir eşiktir. Çünkü Kürt solunun sınıf siyasetini daha görünür kılması, Türkiye işçi sınıfıyla kurulacak yeni dayanışma zeminleri açısından hayati önem taşıyor.
Kürt Feminist Hareketi: Hegemonyadan Çoğulluğa
PKK’nin kadın özgürlükçülüğü iddiası, uzun süre hem Türkiye solunda hem de Batı kamuoyunda sempatiyle karşılandı. Ancak bu özgürlükçülüğün büyük ölçüde örgütsel hiyerarşi içinde şekillenen ve merkezi kararlara bağlı kadın temsiliyeti olduğu bugün daha net görülüyor. Kadınlar söz sahibiydi belki ama bu söz, çoğunlukla önceden çizilmiş ideolojik sınırların dışına çıkamıyordu.
Bugün bu sınırların çözülmesiyle birlikte, Kürt feminist hareketi de kendi özerk sesini daha güçlü biçimde duyurma imkânı elde ediyor. Özellikle Rojava deneyiminin merkezi kontrol altına alınması sonrası geri çekilen ama dağılmayan kadın örgütlenmeleri, şimdi Türkiye’deki feminist hareketle daha yatay ve eşit ilişkiler kurabilir. Kadınlar artık yalnızca “militan” değil; özgürlük, sınıf, emek, bakım emeği, yoksulluk gibi temalar etrafında çok yönlü bir siyasal özne olarak konumlanabilir.
DEM Parti ve İçsel Dönüşümün Eşiği
DEM Parti’nin PKK sonrasındaki konumu da bu süreçte kritik önemdedir. Bugüne kadar örgütün stratejik çizgisine göre hareket eden parti yapısı, şimdi içindeki sosyalist, ekolojist ve feminist eğilimlerin öne çıkabileceği yeni bir çoğulluk imkanına kavuşuyor. Ancak bu dönüşüm kolay olmayacaktır. Zira partinin yerel yönetimlerinden meclis grubuna kadar birçok düzeyde hâlâ eski yapının etkisi sürmektedir.
Parti içindeki sol/sosyalist aktörlerin bu dönemde kendi siyasal pozisyonlarını netleştirmeleri, ulusal-demokratik çizginin ötesinde sınıfsal ve toplumsal eşitlik temelinde siyaset üretmeleri hayati önem taşıyor. Aksi takdirde bu yeni imkân da merkezileşmiş yapılar tarafından boğulabilir.
Türkiye İşçi Sınıfı ve Yeni Kürt Solu Arasındaki Köprü
PKK’nin geriye çekilmesi, Kürt meselesini yalnızca etnik kimlik temelinden değil, sınıfsal çelişkiler ve emek üzerinden yeniden kurma fırsatı sunuyor. Bugüne kadar Kürt halkının yaşadığı sömürü, işsizlik ve güvencesizlik, çoğu zaman ulusal baskı çerçevesinde ele alındı. Oysa Kürt halkı aynı zamanda bu ülkenin en yoksul, en güvencesiz işçilerini de oluşturuyor: madenlerde, inşaatta, tekstilde, belediye temizlik işlerinde…
Kürt sosyalistlerinin bu sınıfsal zemine dayalı mücadeleyi öne çıkarması, Türkiye işçi sınıfı ile bağ kurmalarını ve Türkiye solunun giderek marjinalleşen sınıf siyasetine can suyu olmalarını sağlayabilir. Bu bağlamda, Batı’daki sol sendikalarla ve işçi hareketleriyle kurulacak dayanışma hattı, yeni dönemin en önemli siyasal kazanımlarından biri olabilir.
TİP, EMEP ve Yeni Siyasal Dengeyi Okuyabilme Yeteneği
TİP ve EMEP gibi partilerin bu tarihsel dönemece verecekleri yanıt da belirleyici olacaktır. Eğer bu partiler, Kürt coğrafyasındaki yeni sosyalist öznenin sesini duyar, onu destekler ve birlikte siyaset üretme kapasitesini geliştirirse; Türkiye genelinde yeni bir sol blok inşa edilebilir. Ancak bu, sadece seçim dönemlerinde ittifak arayışıyla değil; mahallelerde, işyerlerinde, yerel mücadelelerde kurulan yatay ilişkilerle mümkündür.
Bu partiler, Kürt halkını sadece bir seçim tabanı ya da ittifak unsuru olarak değil, sınıfsal bir özne olarak tanımladıkları ölçüde, Türkiye solunun genişlemesi ve toplumsallaşması mümkün olabilir. Aksi halde bu fırsat, yeniden bir merkezileşme ve kutuplaşma içinde yitirilebilir.
Hegemonyanın Dağılışında Yeni Bir Solun Doğumu
PKK’nin sahneden çekilişi, bir dönemin kapanışı olduğu kadar, bastırılmış ve görünmezleştirilmiş birçok siyasal öznenin –Kürt sosyalistlerinin, feministlerinin, işçilerinin, gençlerinin– yeniden ortaya çıkabileceği bir dönemin kapısını aralıyor. Türkiye solunun canlanması ise, ancak bu bastırılmış öznenin kendi sesini bulması, sınıfla, toplumsal cinsiyetle, ekolojiyle, yerelle ortaklaşan yeni bir sol tahayyül inşa etmesiyle mümkün.
Bu tarihsel an, sadece bir çözülme değil; çok merkezli, çoğulcu, radikal demokratik bir sol hareketin doğumu olabilir. Eğer bu potansiyel doğru okunur, bastırılmış olanlar konuşur ve yeni dayanışmalar kurulursa, Türkiye’de gerçek anlamda bir siyasal dönüşüm kapıda olabilir.
- Gidemezler: Geç Faşizmin Sosyolojisi ve Liderlerin Kalıcılığının Zorunluluğu - 24 Mayıs 2025
- Bir Hegemonyanın Çözülüşü: PKK’nin Geri Çekilişi ve Yeni Sol Siyasetin İmkânı - 17 Mayıs 2025
- Lozan’ın Tartışılması, Düşünce Özgürlüğü ve Demokratik Kültür Üzerine: Tarihsel Bellek, Siyasal Korkular ve Barış İradesi - 13 Mayıs 2025