İzmir’in en büyük içme suyu kaynaklarından biri olan Tahtalı Barajı’nda doluluk oranı kritik seviyelere geriledi. Geçtiğimiz yıl aynı döneme kıyasla yarı yarıya azalan baraj suyunun bugün itibarıyla yalnızca yüzde 13,56’sı dolu. Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, “Kuraklık ‘geliyorum’ dedi, biz görmezden geldik” sözleriyle mevcut durumu özetliyor. Yaşar’a göre sorun sadece yağış azlığı değil; asıl kriz, yanlış su kullanımı ve yönetiminde yatıyor.
Barajlardaki Su Seviyesi Felaket Eşiğinde
İzmir’in içme suyu ihtiyacını karşılayan en büyük kaynak olan Tahtalı Barajı’ndaki toplam su hacmi 58,5 milyon metreküpe düşerken, kullanılabilir su miktarı ise yaklaşık 40 milyon metreküp seviyelerinde. 2023 Haziran’ında doluluk oranı yüzde 28’lerde olan baraj, bu yıl aynı dönemde yüzde 13,56 oranına kadar indi. Kıyaslamak gerekirse, geçen yıl aynı tarihte barajda 100 milyon metreküpten fazla su bulunuyordu.
Prof. Dr. Doğan Yaşar, mevcut kullanım hızıyla giderse barajın eylül ayında yüzde 2 seviyesine, hatta daha da altına inebileceğini öngörüyor. 2008 yılında yaşanan yüzde 2’lik kriz seviyesine benzer bir tabloyla karşı karşıya kalınabileceği uyarısında bulunuyor.
Sorun Yağış Değil, Kötü Yönetim
Prof. Dr. Yaşar, Türkiye genelinde 2023 yılında ortalamanın üzerinde yağış alındığını, 2024’te de sadece yüzde 6’lık bir eksiklik yaşandığını vurguluyor. Ancak bu tabloya rağmen barajların boşalması, sorunun meteorolojik değil yönetsel olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye’nin yaklaşık 90 milyonluk nüfusuna artık mevcut su kaynaklarının yetmediğini dile getiren Yaşar, şu çağrıda bulunuyor:
“Su kaynaklarını bilimle yönetmeliyiz. En uygun sulama sistemlerine geçilmeli, tarım ürün desenleri su varlığına göre belirlenmeli. Bahçe sulamak, balkon yıkamak lüks değil; artık sürdürülemez bir alışkanlık. Belediyelerin bünyesine hidrojeologlar alması gerekiyor.”
Yazın Keyfi Tüketim Artıyor
İzmir’de kışın kişi başına günlük 130 litre olan su kullanımı yaz aylarında 200 litreye kadar çıkıyor. Bunun başlıca nedenleri arasında araba yıkamak, balkon temizlemek, bahçe sulamak gibi keyfi tüketim alışkanlıkları yer alıyor. Tahtalı Barajı’ndan geçen yaz günde yaklaşık 230 bin metreküp su çekilirken, Gördes Barajı’ndan alınan 180 bin metreküplük takviye su da alarm seviyesine geldi. Üstelik yeraltı sularının da bilinçsizce tüketildiğini hatırlatan uzmanlar, bu süreçte alternatif su kaynaklarının da hızla tüketildiğini ifade ediyor.
Gri Su, Arıtma ve Bilim: Kayıp Potansiyel
Prof. Dr. Yaşar’ın dikkat çektiği önemli bir başka nokta ise İzmir’de Çiğli Arıtma Tesisi’nden çıkan gri suyun tarımda değerlendirilmeyip doğrudan denize bırakılması. Günde 600 bin metreküplük bu suyun geri kazanım potansiyeli yüksekken, suyun değerlendirilmemesi büyük bir planlama eksikliğini gösteriyor. “Su partiler üstüdür” diyen Yaşar, bu konuda bilimsel ve kurumsal aklın devreye girmesi gerektiğini söylüyor.
Önlem Alınmazsa Su Krizi Kalıcı Hale Gelebilir
2009-2019 arasında yaşanan bol yağışlı dönemlerin rehavete yol açtığını, bu dönemde barajlar doluyken bile yer altı sularının çekilmeye devam ettiğini belirten uzmanlar, bu plansızlığın bugünkü tabloyu hazırladığını ifade ediyor. Türkiye’nin su krizine karşı hâlâ ciddi bir strateji geliştirmemiş olması, önümüzdeki yıllarda benzer hatta daha ağır sorunların yaşanabileceği anlamına geliyor.
Tahtalı Barajı özelinde yaşanan bu kriz, yalnızca İzmir’in değil, Türkiye’nin tamamını etkileyebilecek su yönetimi sorunlarının bir yansıması. Bilim insanlarının yıllardır yaptığı uyarılar, şimdi barajların kuruyan zemininde yankılanıyor. Türkiye’nin bir su kıtlığına sürüklenmemesi için, kısa vadeli panik tedbirleri değil; uzun vadeli, planlı, bilimsel ve kamucu bir su politikası şart.