2025-2026 akademik yılı yaklaşırken, Türkiye’deki vakıf üniversiteleri açıkladıkları yeni eğitim ücretleriyle büyük tepki çekti. Yüzde 80’e varan zamlarla birlikte özellikle tıp, diş hekimliği, hukuk ve mühendislik fakültelerinde okumak artık sadece ayrıcalıklı bir azınlık için mümkün hâle geliyor. Açıklanan rakamlar, eğitimin piyasa koşullarına terk edildiği bir dönemin en sert göstergelerinden biri olarak okunuyor.
Tıp ve Diş Hekimliğinde Rekor Artış
Başkent Üniversitesi, geçen yıl 820 bin TL olan tıp ve diş hekimliği fakültelerinin yıllık ücretini yüzde 80’in üzerinde artırarak 1 milyon 480 bin TL’ye yükseltti. Acıbadem Üniversitesi’nde geçen yıl yüzde 50 burslu haliyle 750 bin TL olan tıp fakültesi eğitimi, bu yıl 1 milyon 175 bin TL olarak belirlendi. TOBB ETÜ ise tıp fakültesi ücretini 1 milyon 302 bin TL’ye çıkardı. İzmir Tınaztepe ve Lokman Hekim üniversiteleri gibi diğer özel kurumlarda da benzer artışlar gözlemlendi. Lokman Hekim Üniversitesi’nde tıp fakültesi eğitimi 600 bin TL’den 874 bin 800 TL’ye yükseldi.
Bu rakamlar, kamu kaynaklarının sistematik olarak eğitimin dışına çekilmesiyle birlikte, sağlık eğitiminin de piyasacı bir mantıkla yeniden düzenlendiğine işaret ediyor. Artık doktor ya da diş hekimi olmak, toplumsal bir ihtiyaçtan çok sermayesi olanların yatırım yapabileceği bir alana dönüşmüş durumda.
Hukuk ve Mühendislik Fakültelerinde de Durum Farksız
Sadece sağlık alanında değil, sosyal bilimler ve mühendislik alanlarında da fahiş zamlar söz konusu. Antalya Bilim Üniversitesi hukuk fakültesi ücretini yüzde 81 artırarak 688 bin 800 TL’ye çıkardı. Çankaya Üniversitesi, tüm bölümlerdeki eğitim ücretlerini yüzde 69 oranında artırarak 990 bin TL’ye dayandırdı. TED Üniversitesi’nde psikoloji ve mühendislik bölümleri 600 bin TL’den 920 bin TL’ye yükseltilirken, İngilizce öğretmenliği eğitimi 540 bin TL’den 820 bin TL’ye çıktı. MEF Üniversitesi’nde bazı mühendislik bölümleri yüzde 79’luk zamla 1 milyon TL’yi aştı.
Bu artışlar, özellikle orta sınıf ve emekçi ailelerin çocukları için yükseköğretimi büyük ölçüde erişilemez kılıyor. Öte yandan eğitimdeki bu eşitsizlikler, mezuniyet sonrası iş piyasasına yansıyan sınıfsal farkları daha da keskinleştiriyor.
Üniversiteler Fiyat Değil, Gelecek Satıyor
Bilkent Üniversitesi geçen yıl 620 bin TL olan yıllık eğitim ücretini bu yıl yüzde 53 zamla 950 bin TL’ye yükseltti. TOBB ETÜ’de mühendislik ve işletme gibi lisans programları için ücretler 600 bin TL’den 930 bin TL’ye çıktı. Ufuk Üniversitesi’nde hukuk, fen-edebiyat ve eğitim fakültelerinde ücretler 750 bin TL’ye ulaştı. Meslek yüksekokulu programları bile 470 bin TL gibi ciddi bir tutara çıkarıldı.
Üniversitelerin giderek şirketleştiği ve öğrencileri müşteri olarak gördüğü bu düzende, eğitim hakkı yerini “satın alınabilir bir hizmete” bırakıyor. Vakıf üniversiteleri kâr amacı gütmeyen kurumlar olarak tanımlansa da pratikte çoğu, ticari şirketler gibi fiyat politikası uyguluyor. Bu da eğitimdeki adaletsizliği derinleştiriyor ve sistematik bir sınıf dışlamasının altyapısını oluşturuyor.
Akademik Geleceğin Bedeli: 1 Milyon TL ve Üzeri
Bu yıl açıklanan fiyatlarla birlikte birçok üniversitede tıp ve mühendislik eğitimi için ödenmesi gereken toplam ücret, dört ya da beş yıllık programlar boyunca 5 milyon TL’yi aşabiliyor. Eğitimin bu ölçüde metalaştığı bir ortamda, gençlerin akademik gelecekleri neredeyse tamamen ailelerinin ekonomik gücüne bağlı hâle geliyor.
Kamusal eğitim hakkının geriletilmesi, devlet üniversitelerinde yaşanan nitelik ve kaynak sorunları, öğrencileri “alternatifsiz” bir şekilde özel üniversitelere yönlendiriyor. Ancak bu yönlendirme aynı zamanda, toplumun büyük çoğunluğunu sistem dışına iten yapısal bir eşitsizlik biçimini de kalıcılaştırıyor.
Eğitimdeki bu radikal zamlar, sadece mali bir yük değil; aynı zamanda bir hak gasbının göstergesi. Parasız, bilimsel ve eşitlikçi bir eğitimin savunulması artık yalnızca bir talep değil, toplumsal bir zorunluluk olarak karşımızda duruyor. Eğitim hakkının piyasa mantığına teslim edilmesine karşı kolektif bir itirazın yükselip yükselmeyeceği ise önümüzdeki dönemin en önemli mücadele alanlarından biri olacak.