Diyanet’ten Cuma Hutbesinde Yaşam Tarzına Müdahale: Kıyafet, Estetik ve Dövme Hedefte

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 1 Ağustos 2025 tarihli Cuma hutbesinde, bireylerin giyim kuşamı, estetik operasyonları ve dövme yaptırmaları açıkça hedef gösterildi. Türkiye genelindeki tüm camilerde okutulan hutbede, “haya” teması altında modern yaşam pratikleri dini referanslarla yargılandı; bu tutum ise yaşam tarzlarına yönelik yeni bir müdahale olarak değerlendirildi.

Hutbede “örtünme” vurgusu: Moda ve medya hedef alındı

Hutbede, çağdaş yaşam biçimlerinin ve bireysel tercihler temelinde gelişen giyim anlayışının “çıplaklığı özendirdiği” öne sürüldü. “Günümüzde giyim sektörü, modacılar ve bazı medya çevreleri, ‘özgürlük’ ve ‘çağdaşlık’ adı altında çıplaklığı özendirmekte, örtünmeyi değersizleştirmektedir” ifadelerine yer verildi. Diyanet bu söylemle, bireysel tercih alanı olan kıyafet seçimine dinsel bir sınır çizmeye çalıştı.

Devamında ise, “kısa giysiler” ve “şeffaf kıyafetler” haram olarak tanımlanırken, sadece dini mekanlar değil, “toplumsal ve kurumsal alanlarda da” bu kurallara uygun giyinilmesi gerektiği ima edildi. Bu yaklaşım, kamusal alan düzenlemelerinde dini referanslara dayalı bir müdahale niyeti olarak yorumlandı.

Estetik operasyonlar ve dövme de hedefte

Cuma hutbesinde kıyafet tercihlerinin yanı sıra, bireylerin kendi bedenleri üzerindeki tasarrufları da sorgulandı. Estetik operasyonlar “şeytanın oyununa gelmek” olarak nitelendirilirken, dövme yaptırmanın da haram olduğu ifade edildi. Beden üzerindeki bireysel iradeyi yok sayan bu yorumlar, özellikle kadınların beden politikaları üzerindeki baskıyı artırma riski taşıyor.

Toplumsal mühendislik hutbelerle mi yapılacak?

Diyanet’in bu hutbesi, laiklik ilkesine ve bireysel özgürlüklere aykırı olduğu yönünde tepkilere yol açarken, kurumun mevcut iktidarın siyasal çizgisine paralel şekilde toplumu yeniden şekillendirme çabalarının bir parçası olarak yorumlandı. Türkiye’nin toplumsal çeşitliliğini, kültürel dönüşümünü ve birey haklarını göz ardı eden bu tür dini mesajlar, kamu otoritesi adına topluma “nasıl yaşaması gerektiği”ni dikte etmeye devam ediyor.

Diyanet’in her hafta kamuoyuna sunduğu hutbeler, giderek daha fazla siyasal ve ideolojik mesajların taşıyıcısı haline gelirken, kamu kurumları arasındaki tarafsızlık ilkesinin erozyona uğradığına dair eleştiriler de yoğunlaşıyor.