İstanbul Barosu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, 1 Ağustos 2025’te Edirne, Çorlu ve Silivri cezaevlerine yapılan kapsamlı ziyaretlerin ardından, Silivri Cezaevi önünde çarpıcı açıklamalarda bulundu. Kaboğlu, aralarında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer ve eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın da bulunduğu yaklaşık 30 tutuklu ve hükümlüyle görüştüklerini belirtti. Açıklamalarında, hukuksuzluklara, keyfi uygulamalara ve iddianamesiz tutukluluğa dikkat çekti.
“Hapistekiler Değil, Anayasa Tutsak Edilmiş Durumda”
Baro Başkanı Kaboğlu, “Tutuklama anayasanın istisnai gördüğü bir uygulamadır. Ancak görüştüğümüz tutukluların neredeyse tamamı, anayasa dışı gerekçelerle özgürlüklerinden alıkonulmuş durumdalar,” dedi. Kaboğlu, mahkeme kararlarına rağmen serbest bırakılmayan hükümlülere örnek olarak Osman Kavala ve Can Atalay’ı gösterdi. “Bu sadece bireylerin değil, onların ailelerinin ve seçmenlerinin de cezalandırılması anlamına geliyor,” ifadeleriyle yaşanan süreci toplumsal bir yaptırım biçimi olarak değerlendirdi.
İddianame Yok, Tutukluluk Var: “Komplo mu, Keyfilik mi?”
Özellikle Ekrem İmamoğlu’nun tutukluluğuna değinen Kaboğlu, sürecin baştan sona hukuka aykırı ilerlediğini vurguladı. “Eğer İmamoğlu, ortaya çıkacak itirafçılar bilinmeden tutuklandıysa bu keyfidir. Eğer bilinerek tutuklandıysa, o zaman burada bir komplo söz konusudur,” diyerek iki olasılığı da hukuk dışı buldu. Ayrıca, İmamoğlu’nun iptal edilen diploma süreçlerine değinerek, yargı kararları beklenmeden verilen idari kararların da hukuk tanımazlığın göstergesi olduğunu söyledi.
İbrahim Kaboğlu, etkin pişmanlık ifadeleri ve sonradan ortaya çıkan “itirafçıların” beyanlarının tutukluluk için meşru gerekçe oluşturamayacağını vurguladı. “Hukuk, söylentiyle değil; delille işler,” diyerek baroların görevinin yalnızca avukatlık hizmeti vermek değil, hukuk devletinin işleyişini denetlemek ve savunmak olduğunu hatırlattı.
Tutukluların Ortak Talebi: Adalet ve İnsan Onuruna Saygı
Baro heyeti, cezaevlerindeki kötü koşullar, ilaç ve kitap temininde yaşanan zorluklar, yemek kalitesizliği ve ziyaretçi sınırlamaları gibi temel hak ihlallerine de dikkat çekti. Tutukluların insan onuruna uygun koşullarda yargılanma ve yaşama haklarının ihlal edildiğine değinen Kaboğlu, bu sorunları ilgili adli ve idari makamlara ilettiklerini belirtti.
Açıklamalarında sadece tutukluların değil, onları savunan hukukçuların da baskı altında olduğuna dikkat çeken Kaboğlu, “Avukat Mehmet Pehlivan gibi birçok meslektaşımız ya gözaltına alınıyor ya da tutuklanıyor. Bu, savunma hakkının da tehdit altında olduğunu gösteriyor,” dedi.
Kaboğlu, açıklamasını şu çağrıyla tamamladı: “Yasama, yürütme ve yargı erklerine; özellikle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na sesleniyoruz: Hukuka dönün. Tutuklamayı cezalandırma aracı haline getirmek, anayasal düzeni çökertir. İstanbul Barosu olarak biz, Türkiye’nin ve dünyanın en köklü hukuk kurumlarından biri olarak bu mücadeleyi sürdüreceğiz.”
İmamoğlu’ndan Mesaj: “Hukuku Bekliyorum”
Silivri Cezaevi’nde görüştükleri CHP’nin tutuklu Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun da bir an önce iddianamesinin hazırlanmasını istediğini belirten Kaboğlu, “Dört aydır özgürlüğünden mahrum edilen bir insanın en büyük beklentisi hukuktur,” dedi. Kaboğlu’na göre, İmamoğlu’nun yaşadığı süreç, sadece şahsına değil, İstanbul halkına ve seçmen iradesine de yapılmış bir müdahaledir.