10 Ekim Davasında Yeni Skandal: Mahkeme “İnsanlığa Karşı Suç Yok” Dedi

Katliam mağdurlarına bir cümlelik ret: “Zarar görmediniz”

Ankara Garı önünde 10 Ekim 2015’te IŞİD tarafından düzenlenen ve 103 kişinin yaşamını yitirdiği bombalı saldırıyla ilgili yargılamada, adalet beklentisini derinleştiren bir karar daha çıktı. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi, 2024 Temmuz ayında, 2019’dan bu yana ‘insanlığa karşı suç’ kapsamında sürdürülen davada, sanıkların bu suçtan beraatine hükmetti. Mahkeme, katliamın insanlığa karşı suç oluşturmadığına kanaat getirdi.

Dosyayı bir üst mahkeme olan istinafa taşıyan mağdur avukatları ise yalnızca bir cümlelik gerekçeyle karşılaştı: “Katliam mağdurları, suçtan doğrudan zarar görmemiştir.” Bu ifadeyle yalnızca mağduriyetleri inkâr edilmedi, aynı zamanda mağdurların hukuki başvuru yolları da kapatıldı.

“Eşini, çocuğunu kaybeden mağdur sayılmıyor”

Davanın avukatlarından İlke Işık, söz konusu kararın hem hukuki hem vicdani olarak izah edilemez olduğunu belirtti. Türkiye tarihinde ilk kez bir savcılık tarafından insanlığa karşı suç isnadıyla dava açıldığını hatırlatan Işık, “Beş yıl boyunca bu iddianame mahkemede görüldü. Ama şimdi mahkeme bir gerekçe bile sunmadan ‘Bu suç işlenmedi’ dedi. Daha da vahimi, istinaf mahkemesi katliamda hayatını kaybedenlerin yakınlarını, yaralananları mağdur saymadı” diye konuştu.

Av. Işık, yüzlerce insanın hayatını kaybettiği ya da yaralandığı bir olayda mağduriyetin inkâr edilmesinin, sadece ceza hukukunun değil, temel insan haklarının da çiğnenmesi anlamına geldiğini vurguladı.

“Yargıtay yolu bilinçli olarak tıkandı”

İstinaf mahkemesinin “mağdur değilsiniz” kararı, aynı zamanda dosyanın Yargıtay’a taşınmasını da imkânsız hale getirdi. Avukat Işık, bu duruma tepki göstererek şunları söyledi: “Bu kararla mağdurların bir üst mahkemeye başvuru hakkı engellenmiş oldu. İnsanlığa karşı suç iddiasının Yargıtay’da tartışılması bile istenmiyor. Bu, yargıya erişim hakkını doğrudan ihlal eden, anayasal güvence altındaki bir hakkın gaspıdır.”

Şu an için tek seçeneklerinin, istinafın bu kararına karşı üst derece bir mahkemeye başvurarak dosyayı Anayasa Mahkemesi’ne taşıyabilmek olduğunu belirten Işık, “Ancak o süreç de uzun ve belirsizliklerle dolu. Hukuken bu dosyanın insanlığa karşı suç kapsamında değerlendirilmesi gerekirdi” dedi.

Zaman aşımı riski büyüyor

Dava kapsamında firari sanıklar hakkında süren dosyada zaman aşımı tehlikesinin kapıda olduğunu da hatırlatan Işık, insanlığa karşı suçun kabul edilmemesiyle birlikte zamanaşımının işlemesinin önünün açıldığını söyledi. “Tıpkı Sivas Katliamı’nda olduğu gibi bu dosya da zamanaşımına uğratılmak isteniyor. Bu kararla, yargı eliyle cezasızlık meşrulaştırılıyor” dedi.

Işık, saldırının üzerinden geçen 10 yıla rağmen adaletin sağlanmamış olmasına dikkat çekerek, “10 yıldır bu ülkede barış isteyen insanlar hedef alındı. Bizim için zaman aşımı yok. Katiller kadar, bu hukuksuzluğa göz yumanlardan da hesap sorulmalı” ifadelerini kullandı.

“Bu suç insanlığa karşı işlenmedi de ne zaman işlenecek?”

İstanbul Okan Üniversitesi Ceza Hukuku Öğretim Üyesi Dr. Barış Işık da istinaf mahkemesinin kararına tepki gösterdi. İnsanlığa karşı suçun mağdurunun yalnızca bireyler değil, tüm insanlık olduğuna dikkat çeken Işık, “Ama bir mahkeme çıkıp, bu katliamda hayatını kaybedenlerin bile mağdur olmadığını söylüyor. Bu hem hukuki bir yanlış hem de siyasi bir tercih” dedi.

Barış Işık, Türk Ceza Kanunu’nun 77. maddesinin açık hükümler içerdiğini belirterek, “Eğer bu madde, 10 Ekim gibi 103 kişinin can verdiği bir katliamda bile uygulanmayacaksa, ne zaman uygulanacak?” diye sordu.

Devlet sorumluluğunun üzeri örtülmek isteniyor

Mahkemelerin bu suçu yok sayarak devletin sorumluluğunun da üzerini örtmeye çalıştığını ifade eden Işık, “Bu bir cümlelik kararın amacı da bu zaten. İnsanlığa karşı suç kabul edilirse, kamu görevlilerinin ihmali, ihmali geçtim; bilgisi ve ihmaliyle birlikte sorumluluğu gündeme gelecek. Mahkemeler bunu engellemek için insanlığı da yok sayıyor” dedi.

Son olarak, anayasal düzeni ihlal suçu ile insanlığa karşı suç arasında net bir ayrım yapılması gerektiğini vurgulayan Dr. Işık, “Bu bir anayasal düzene saldırı değil, doğrudan sivillere, insanlara karşı işlenmiş organize bir suçtur. Hukuki açıdan insanlığa karşı suçtan da hüküm kurulması zorunluluktur” diyerek yargı makamlarını sorumluluk almaya çağırdı.

Mağdurlar hâlâ mücadele ediyor

10 Ekim Katliamı’ndan sağ kurtulanlar, yakınlarını yitirenler ve onların avukatları, her şeye rağmen hukuki mücadeleyi sürdürmeye kararlı. İnsanlığa karşı suçun kabulü, yalnızca sanıkların değil, sürece müdahil olan ya da göz yuman kamu görevlilerinin de yargı önüne çıkarılmasının kapısını aralayacaktı. Ancak son karar, bu sürecin bilinçli olarak tıkanmak istendiğini bir kez daha gözler önüne serdi.

Yakın zamanda 10. yılına girecek olan 10 Ekim Katliamı, Türkiye’nin hukuk tarihine bir dönüm noktası olarak kazınırken, adalet arayışı da tüm baskı ve engellemelere rağmen sürüyor.