Ankara – Türkiye’de çocuk yoksulluğu, her geçen yıl daha da derinleşiyor. Ankara Tabip Odası’nın (ATO) açıkladığı verilere göre, ailesinin yanında temel ihtiyaçlarını karşılayamayan çocuk sayısı son 7 yılda yüzde 40 arttı ve 2025’in ilk altı ayında 171 bine ulaştı. Yani her 10 çocuktan yaklaşık 4’ü yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında bulunuyor.
Ancak çocuk yoksulluğu yalnızca istatistiksel bir veri değil; bir toplumsal kırılmanın, ekonomik eşitsizliğin ve siyasetin çarpıcı bir göstergesi. Eğitimden sağlığa, sosyal katılımdan beslenmeye kadar hayatın temel alanlarında derin izler bırakıyor.
Gelir Eşitsizliği ve Toplumsal Yoksullaşma
TÜİK’in “Yoksulluk ve Yaşam Koşulları 2024” verilerine göre yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altındaki fert sayısı yaklaşık 25 milyona ulaştı. Sendikaların belirttiği dört kişilik bir ailenin ortalama yoksulluk sınırı olan 90 bin TL baz alındığında, yoksul fert oranı yüzde 80’e yaklaşıyor. Bu, ekonomik büyüme ve kamu politikaları arasındaki çarpıcı uyumsuzluğu ortaya koyuyor.
Alt gelir gruplarındaki çocuklar için bu tablo, sadece maddi bir eksiklik değil; aynı zamanda geleceğe dair bir fırsat eşitsizliği yaratıyor. Her 10 aileden biri, çocuklarının gün içinde taze meyve ve sebze tüketmesini karşılayamazken, bir diğeri çocuklarına yeni giysi alamıyor. Bu, bir neslin sağlıklı büyüme ve eğitim hakkına erişimde sistematik olarak geride bırakıldığını gösteriyor.
Beslenme ve Eğitim: Zincirin Kırık Halkaları
Yetersiz beslenme, çocukların fiziksel gelişimini doğrudan etkilerken, bilişsel ve eğitimsel gelişimlerini de olumsuz etkiliyor. Vitamin eksiklikleri, kansızlık, raşitizm, bağışıklık zafiyetleri ve kemik problemleri, yoksulluğun somut sağlık sonuçları olarak öne çıkıyor.
Ancak sorun sadece sağlık değil; eğitim ve sosyal gelişim alanında da ciddi kayıplar yaşanıyor. Yetersiz beslenme, çocukların okul başarısını ve öğrenme kapasitesini düşürüyor. Bu durum, yoksulluk döngüsünün gelecek nesiller üzerinde yeniden üretilmesine yol açıyor.
Okullarda Ücretsiz ve Sağlıklı Beslenme Önerisi
ATO, bu tabloyu kırmak için eğitim kurumlarında politika önerileri sunuyor: Okullarda en az bir öğün sağlıklı ve ücretsiz yemek, gelişme çağındaki tüm çocuklara ücretsiz süt desteği ve sağlık hizmetlerine eşit erişim sağlanması. Bu öneriler, sadece çocuk sağlığını değil, toplumsal eşitliği ve sosyal adaleti güçlendirmeyi de hedefliyor.
Uzmanlar, bu tür politikaların uygulanmasının, çocukların hem fiziksel hem de zihinsel gelişimi için temel bir gereklilik olduğunu vurguluyor. Üstelik bu, kısa vadeli bir sosyal yardım değil; geleceğin toplumunu şekillendiren stratejik bir müdahale anlamına geliyor.
Çocuk Yoksulluğu, Sosyo-Ekonomik Yapının Aynası
Çocuk yoksulluğu, yalnızca ekonomik bir problem değil, aynı zamanda toplumsal ve siyasal yapıların yetersizliğinin göstergesi. Gelir ve servet dağılımındaki derin eşitsizlikler, taşrada ve kentte farklı biçimlerde yoksulluğu besliyor. Taşrada yaşayan aileler, artan fiyatlar ve sınırlı kaynaklar karşısında çocuklarını sağlıklı besleyemiyor; kentlerde ise yaşam maliyetleri ailelerin gelirlerini eritirken çocukların temel ihtiyaçları ikinci plana atılıyor.
Bu tablo, ekonomik politikaların ve sosyal yardımların çocuk odaklı bir perspektifle yeniden tasarlanması gerektiğini ortaya koyuyor. Yoksulluk, sadece bugünün değil, yarının Türkiye’sinin de krizine işaret ediyor.
Sürdürülebilir Çözümler: Sosyal Adalet ve Yoksulluğu Önleme
Tabip Odası yetkilileri, çocuk yoksulluğunun önlenmesinin sosyal devlet anlayışının en temel sınavı olduğunu belirtiyor:
-
Eşit ve ücretsiz sağlık hizmetleri
-
Okullarda sağlıklı ve ücretsiz öğünler
-
Beslenme destekleri ve süt dağıtımı
-
Gelir adaleti ve sosyal koruma politikalarının güçlendirilmesi
Bu önlemler, sadece çocukların fiziksel ve zihinsel sağlığını korumakla kalmayacak; aynı zamanda toplumsal eşitsizliğin ve yoksulluk döngüsünün kırılmasına da hizmet edecek.
Geleceğin Toplumunu Kurtarmak
171 bin çocuk, bugün temel ihtiyaçlarını karşılayamazken, geleceğe dair fırsatları da ellerinden alınıyor. Bu durum, sadece sağlık ve eğitim politikalarının değil, ekonomik ve sosyal politikaların tümünün çocuk odaklı bir perspektifle yeniden ele alınmasını zorunlu kılıyor.
Çocuk yoksulluğu, Türkiye’nin geleceğine dair bir alarm niteliğinde. Eğitim, beslenme ve sağlık alanlarında alınacak somut önlemler, sadece bugünün değil, yarının Türkiye’sinin de şekillenmesine katkı sağlayacak.
- Çocuk Yoksulluğu Derinleşiyor: 171 Bin Gelecek Risk Altında - 23 Ağustos 2025
- 200 Yıllık Ticaret Dengesizliklerinin İzinde: Trump’ın İddiaları, Küresel Servet Akışlarının Tarihsel Gerçekleriyle Çelişiyor - 14 Temmuz 2025
- İBB Soruşturmasında Tutuklananlar Cezaevindeki Hak İhlallerini Anlattı: “Bu İşkence Değilse Nedir?” - 28 Haziran 2025