CHP’nin Eylül Ayında 14 Davası Görülecek: Çelik’ten Sert Tepki

C

CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, Eylül ayında partililer hakkında görülecek 14 davayı kamuoyuyla paylaştı. Çelik, davaların CHP İstanbul Hukuk Komisyonu tarafından yakından takip edileceğini belirterek, “Türk yargısı siyasi operasyonlarla meşgul ediliyor” dedi.

“Yargı, muhalifleri sindirmek için kullanılıyor”

Çelik, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada davaların yer ve saat bilgilerini duyurdu. Açıklamasında yargının siyasallaştırıldığına vurgu yapan Çelik, şu ifadeleri kullandı:

“Siyasi olarak bizle baş edemeyenler, sandıkta bizi yenemeyenler, siyasallaştırdıkları yargı ile toplumu sindirmeye çalışıyor. İstanbul’un sokaklarında her gün bir vahşi cinayet işlenirken, derin bir asayiş krizi yaşanırken Türk yargısı siyasi operasyonlarla meşgul ediliyor. Suçluların olması gereken cezaevlerine muhalifler dolduruluyor.”

CHP İstanbul İl Başkanı, partililerin sokakta demokratik yöntemlerle, hukuk komisyonunun ise mahkemelerde mücadele verdiğini belirterek, “Bu süreç sonunda gerçek adalete, bağımsız yargıya ve demokratik siyasete kavuşacağız. Sadece biz değil, Türkiye’nin tüm fertleri kazanacak” diye konuştu.

İktidarın hedefi ve paradoksal tablo

Siyasi kulislerde davaların, CHP’yi yargı yoluyla meşgul ederek toplumdaki etkisini kırmaya, partiyi yıpratarak halkın gözünden düşürmeye dönük bir strateji olduğu yorumları yapılıyor. Ancak bu süreç aynı zamanda CHP’nin daha görünür hale gelmesine ve iktidarı sert biçimde eleştirme fırsatını artırmasına da yol açıyor.

Dolayısıyla ortaya paradoksal bir tablo çıkıyor: İktidarın muhalefeti yargı yoluyla baskı altına alma çabası, CHP’nin hem gündemde kalmasına hem de kendini ifade etmesine zemin hazırlıyor. Bu durumun, süreci doğru yöneten CHP açısından bir avantaja dönüşme ihtimali bulunuyor.

“Çözüm üretmek yerine baskı”

Çelik’in çıkışları ve Eylül ayında peş peşe görülecek 14 dava, iktidarın muhalefeti baskı altına alırken kendi siyasi açmazını da gözler önüne seriyor. Analistlere göre, iktidarın elinde alternatif bir çözüm bulunmaması, yargı yoluyla muhalefeti yıpratma çabasını “siyasi körlük”ten öte çaresizliğin göstergesi haline getiriyor.