Erdoğan’a Hakaret İddiası: Üç Gazeteciye Dava

Halk TV’de 23 Eylül 2024’te yayınlanan “Seda Selek ile Neden Sonuç” programında sarf edilen sözler nedeniyle Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş, gazeteciler Mehmet Tezkan ve İbrahim Kahveci hakkında “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçlamasıyla dava açıldı.

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosu’nun hazırladığı iddianamede, gazetecilerin sözlerinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “şeref, onur ve saygınlığını rencide ettiği” iddia edildi.

4 Yıl 8 Aya Kadar Hapis İstemi

Bakırköy 18. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianamede, Toktaş, Tezkan ve Kahveci için ayrı ayrı 1 yıl 2 aydan 4 yıl 8 aya kadar hapis cezası talep edildi.

Savcılık, Kahveci’nin programda Erdoğan’a yönelik sözlerine dikkat çekti, Tezkan’ın da bu görüşleri desteklediğini aktardı. Kanalın sorumlu müdürü konumundaki Suat Toktaş’ın ise programı yayınlaması nedeniyle sorumlu tutulduğu belirtildi.

Programda Neler Söylendi?

İbrahim Kahveci, programda yaptığı konuşmada, “Ben Erdoğan’a 28 Şubat sürecinde haksız yere ceza verildiğinde bunu eleştirdim. Şimdi bakıyorsunuz, o dönem zulüm görenler bugün zalimliğin peşinde koşabiliyor. İlkeli insan kişi peşinde koşmaz, ilkesinin peşinde koşar” dedi.

Mehmet Tezkan ise bu sözlere atıfla, “İsrail gibi mesela değil mi? Zulme uğradı, zulmediyor” ifadelerini kullandı. Kahveci de “Aynen öyle Mehmet Tezkan. Hitler’in soykırım yaptığı Yahudilerden daha zalim bir İsrail, Netanyahu çıktı ortaya” diye ekledi.

Gazeteciler Suçlamaları Reddetti

Üç gazeteci, iddianamede yer alan ifadelerinde suçlamaları reddetti. Suat Toktaş, söz konusu açıklamaların İsrail eleştirisi bağlamında yapıldığını, Erdoğan’ın programın öznesi olmadığını vurguladı.

Mehmet Tezkan ise Ortadoğu bağlamında yaptığı değerlendirmelerin düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında kaldığını belirtti. Kahveci de sözlerinin hakaret içermediğini, eleştiri sınırlarında kaldığını ifade etti.

İfade Özgürlüğü Tartışması Yeniden Gündemde

Üç gazeteci hakkında açılan dava, Türkiye’de basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Avukatlar ve basın meslek örgütleri, eleştiri sınırlarında kalan sözlerin “hakaret” olarak yargı konusu edilmesinin, gazetecilik faaliyetlerini doğrudan hedef aldığını savunuyor.