TBMM’de Yeni Dönem: Reform Söylemleri, Protestolar ve Derinleşen Çelişkiler

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) yeni yasama yılı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açılış konuşmasıyla başladı. Ancak Meclis’in atmosferini belirleyen asıl unsur, iktidarın yıllardır tekrarladığı fakat hayata geçirilmediği “reform” vaatlerinden çok, ana muhalefet partisi CHP’nin Erdoğan’a yönelik protestosu oldu. Boş kalan CHP sıraları, siyasetin önümüzdeki dönemde sertleşecek ikliminin ilk işaretlerini verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, saat 14.00’te başlayan konuşmasında Gazze’deki insani krizden ekonomiye kadar geniş bir gündem sundu. “2026 senesi, Türkiye ekonomisinde adeta bir reform yılı olacak. Sanayiden teknolojiye, tarımdan enerjiye, ekonomimizin tüm alanlarında büyük bir dönüşüm başlatıyoruz,” diyerek büyük iddialar dile getirdi.

Ancak Erdoğan’ın bu çıkışı, kamuoyunda uzun süredir tekrarlanan bir döngünün yeni perdesi olarak değerlendirildi. AKP iktidarı boyunca defalarca dile getirilen “reform” vaatleri, pratikte ne hukuk sisteminde ne de ekonomide hissedilir bir değişim yaratabildi. Hatta geniş kesimler için hayat pahalılığı, adalete erişim sorunları ve iş güvencesizliği giderek derinleşti.

CHP’den Boş Koltuklu Protesto

Yeni yasama yılının en dikkat çekici hamlesi CHP’den geldi. Ana muhalefet, Erdoğan’ın konuşmasını protesto ederek Genel Kurul’a katılmadı. 2024’te Erdoğan’ı seneler sonra ilk kez ayakta karşılayan CHP, bu yıl ise tutuklu belediye başkanları ve partilerine yönelik operasyonları gerekçe göstererek farklı bir tavır aldı.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, protestonun gerekçesini şu sözlerle açıkladı: “Görevini anayasal sınırlar içinde yapsa kendisini elbette yine dinlerdik. Ama Anayasayı yok sayan birine meşruiyet kazandırmamız beklenemez.”

Özel’in sözleri, iktidarın meşruiyetini sorgulayan muhalefet hattının önümüzdeki dönemde daha da sertleşeceğinin işareti olarak yorumlandı.

Bahçeli’den Sert Tepki

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise CHP’nin protestosunu sert ifadelerle hedef aldı. Bahçeli, “CHP’nin bu tavrı sadece Cumhurbaşkanımıza değil, Meclis’in tarihsel mehabetine ve millet iradesine saldırıdır,” dedi.

Bahçeli’nin çıkışı, iktidar blokunun Meclis açılışında yaşanan gerilimi muhalefeti sıkıştırmak için araçsallaştırmaya devam edeceğini ortaya koydu.

DEM Parti’nin Tutumu

DEM Parti milletvekilleri Erdoğan’ı Genel Kurul’a girişte ayakta karşılamakla birlikte alkışlamadı. Bu tutum, parti içinde süren tartışmaların ve özellikle kamuoyunda “yeni çözüm süreci” olarak anılan girişimlere dair temkinli yaklaşımın bir yansıması olarak değerlendirildi.

Erdoğan konuşmasında, Bahçeli’ye ve hayatını kaybeden eski TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder’e teşekkür ederek bu sürece atıfta bulundu. Ancak geçmiş deneyimlerin yükü, bu tür girişimlere dair kamuoyunda güçlü bir şüpheyi beraberinde taşıyor.

TİP’ten Silivri Mesajı

Boykota katılan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, TBMM açılışı sırasında milletvekilliği düşürülen Can Atalay’ı Silivri Cezaevi’nde ziyaret etti. Baş, “TBMM, Erdoğan’ın şov mekanı değildir. Bu halkın iradesinin sorunlara çözüm aradığı bir yer olmalıdır,” diyerek Meclis’in işlevsizleştirilmesine karşı simgesel bir mesaj verdi.

Yoğun Gündem, Eski Alışkanlıklar

Yeni yasama yılı her zamanki gibi bütçe görüşmeleriyle başlayacak. Ayrıca Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un işaret ettiği yeni yargı paketi de gündemde olacak. Bu pakette suça sürüklenen çocuklarla ilgili düzenlemeler öne çıkabilir. Bunun yanında, iktidarın sıkça atıfta bulunduğu “yeni çözüm süreci” tartışmalarının da Meclis’in gündemini şekillendirmesi bekleniyor.

Reform Söylemi ile Gerçeklik Arasında Uçurum

Erdoğan’ın “2026 reform yılı” vurgusu, AKP’nin her kriz döneminde tekrarladığı ama pratiğe yansımayan vaatler zincirinin yeni halkası gibi görünüyor. Yıllardır dile getirilen “yeni yargı paketi” girişimleri, ekonomik dönüşüm vaatleri ve demokratikleşme sözleri, toplumun geniş kesimlerinde karşılık bulmadı. Aksine, hukuksuzluk, siyasi baskılar ve ekonomik yoksullaşma giderek derinleşti.

TBMM’nin yeni dönem açılışı, bu açıdan sembolik: Bir yanda Erdoğan’ın süslü “reform” vaatleri, diğer yanda Meclis’in boş kalan sıralarıyla ortaya çıkan muhalefetin sessiz ama güçlü protestosu. Türkiye siyaseti önümüzdeki dönemde, iktidarın yeniden ürettiği vaatler ile toplumun ağırlaşan gerçekleri arasındaki uçurumun daha da görünür hale geldiği bir zemin üzerinde ilerleyecek.