Gazeteciliğe Görünmez Kelepçe: Adli Kontrol Uygulamaları Yaygınlaşıyor

ürkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), son bir yılda en az 67 gazeteci hakkında adli kontrol tedbiri uygulandığını açıkladı. Seyahat yasağı, imza zorunluluğu ve ev hapsi gibi uygulamalar, basın özgürlüğünü fiilen kısıtlayan bir cezalandırma aracına dönüşmüş durumda.

Adli Kontrol, Basın Özgürlüğünü Hedef Alan Bir Araca Dönüştü

Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Sekreteri Banu Tuna, TGS Akademi’de düzenlenen toplantıda, Eylül 2024 – Eylül 2025 dönemine ilişkin çarpıcı verileri kamuoyu ile paylaştı. Buna göre, son bir yılda 109 gazeteci gözaltına alındı, 36 gazeteci tutuklandı ve en az 67 gazeteci hakkında adli kontrol tedbiri uygulandı.

Tuna, uygulamanın giderek sistematik hale geldiğini vurgulayarak şunları söyledi:

“Muhabir masa başından haber yapmaz. Seyahat edemeyen gazeteci olmaz. Başka bir şehre veya ülkeye gitmesi, hatta evinden çıkması engellenen gazeteciye açıkça ‘sen artık işini yapamazsın’ deniyor.”

Anayasal Güvence Var, Uygulamada İhlal

Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerini hatırlatan Tuna, ifade ve basın özgürlüğünün anayasal güvence altında olduğunun altını çizdi. 26. madde düşünceyi açıklama ve yayma hakkını düzenlerken, 28. madde “basın hürdür, sansür edilemez” ilkesini güvence altına alıyor.

“Anayasa, basın özgürlüğünü açıkça koruyor. Ancak iktidarın 23 yılı boyunca gazetecilere yönelik gözaltı, tutuklama, darp ve işsiz bırakma vakaları katlanarak arttı. Bugün basın özgürlüğünden bahsetmek neredeyse mümkün değil,” dedi Tuna.

Baskı Çok Boyutlu: İmza, Seyahat Yasağı, Ev Hapsi

TGS verilerine göre:

  • 49 gazeteci haftalık imza yükümlülüğü ve yurtdışı yasağı,
  • 14 gazeteci yalnızca yurtdışı yasağı,
  • 4 gazeteci ise ev hapsi tedbiriyle karşı karşıya kaldı.

Gazetecilere yöneltilen suçlamalar ise genellikle şu başlıklar altında toplanıyor:

  • 2911 sayılı yasaya muhalefet
  • Yanıltıcı bilgiyi yayma
  • Yargı organlarını aşağılama
  • Terör örgütü propagandası veya üyeliği

Uygulamaların somut örnekleri de tabloyu netleştiriyor:

  • Nisa Sude Demirel, Saraçhane protestoları sonrası haftada iki gün imza zorunluluğu ve yurtdışı yasağına tabi tutuldu.
  • Özlem Gürses, daha sonra beraat ettiği bir suçlama nedeniyle 52 gün ev hapsinde kaldı.
  • İsmail Saymaz ve Timur Soykan hakkında birden fazla dosya kapsamında imza yükümlülüğü getirildi.

Tuna, bu tabloyu şöyle özetledi:

“Gazetecilerin karakol imzasına tabi tutulduğu, evlerinden çıkmalarına izin verilmediği, yurtdışına çıkışlarının engellendiği bir ülkede basın ve ifade özgürlüğünden söz edilemez.”

“Yeni” Değil, Yeniden Kıymetlendirilmiş Bir Yöntem

Tuna, son iki yılda adli kontrol tedbirlerinde belirgin bir artış yaşandığını belirtti:

“İki yıl önceki basın raporlarımızda bu kadar yüksek bir sayı yoktu. 2024–2025 döneminde bir sıçrama görüyoruz. Bu, yeni bir yöntem değil; eski bir yöntemin yeniden kıymetlendirilmesi.”

TGS Hukuk Birimi’nden Avukat Elif Ergin de rakamların çarpıcılığına dikkat çekti:

“Her 10 gazeteciden yalnızca 3’ü herhangi bir tedbir kararı olmadan serbest bırakılmış. Kafa karıştırıcı olan sayılar değil; Anayasa ve Basın Kanunu’nun açıkça ihlal edilmesi.”

Basın Özgürlüğü, Fiilen Denetim Altına Alınıyor

Gazetecilik mesleği, seyahat özgürlüğü ve sahada bulunma zorunluluğu üzerine kurulu. Adli kontrol tedbirleri ise tam da bu alanları hedef alıyor. Tuna’ya göre bu uygulamalar, basın özgürlüğünü doğrudan denetim altına alma niyeti taşıyor:

“Adli kontrol kararlarının hukuka aykırı şekilde uygulanması, basın ve ifade özgürlüğünün kontrol edilmek istendiğinin açık göstergesi. Gazetecilere mesleklerini yapamaz hale getiren bu uygulamalardan derhal vazgeçilmelidir.”


  • NHY / Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), TGS Genel Sekreteri Banu Tuna’nın açıklamaları, TGS Akademi (Ekim 2025), TGS Hukuk Birimi / Av. Elif Ergin