Trump Yönetimi, Karayipler’de “Terör” Gerekçesiyle Askeri Operasyon Başlattı: Kanıtsız Saldırı Yeni Bir Dönemin Kapısını mı Aralıyor?

Donald Trump yönetimi, Karayipler açıklarında Venezuela’ya ait olduğu iddia edilen bir tekneye hava saldırısı düzenleyerek 11 kişinin ölümüne yol açtı. Beyaz Saray, saldırının “uyuşturucu kaçakçılığı” ve “terör tehdidi” gerekçesiyle gerçekleştirildiğini savunurken; saldırıya dair ne kanıt ne de uluslararası bir onay mekanizması kamuoyuyla paylaşıldı. Eleştirmenlere göre bu hamle, ABD ordusunun geleneksel sınırlarının çok ötesine taşan yeni bir müdahale çizgisini temsil ediyor.

“Yasaklamak yerine havaya uçurduk”

Trump, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, saldırıda öldürülen 11 kişinin “Tren de Aragua” adlı Venezuela merkezli bir suç örgütünün üyesi olduğunu öne sürdü. ABD yönetimi, örgütü geçtiğimiz Şubat ayında “yabancı terör örgütü” listesine almıştı. Ancak bu iddialara ilişkin herhangi bir delil paylaşılmadı.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, gazetecilere yaptığı açıklamada bu saldırının bir dönüm noktası olduğunu söyleyerek, “Başkanın emriyle yasaklamak yerine havaya uçurduk ve bu tekrar olacak” dedi.

Pentagon kaynakları, saldırının Trump’ın yaz başında gizlice imzaladığı bir başkanlık direktifine dayandığını ve hedefin “eyleme geçirilebilir istihbarat” doğrultusunda seçildiğini belirtti. Ancak bu istihbaratın içeriği kamuoyuna açıklanmadı.

Ordunun görev alanı genişliyor

ABD silahlı kuvvetleri, uzun süredir yurt içinde ve dışında göçmenlikten uyuşturucuya, sınır güvenliğinden protesto bastırmaya kadar pek çok alanda aktif görev alıyor. Bu durum, Amerikan ordusunun geleneksel olarak sadece “dış tehditlere” karşı kullanılmasına ilişkin ilkenin aşındığını gösteriyor.

Trump yönetimi bu çizgiyi daha da ileri taşıyarak, askeri operasyonları artık yalnızca terör örgütleri veya devlet aktörlerine değil, organize suç şebekelerine karşı da uygulamaya başladı. Savunma Bakanı Pete Hegseth, Fox News’e verdiği demeçte, “Başkan Trump, başkalarının görmediği şekillerde saldırıya geçmeye istekli” ifadelerini kullandı.

Hukuki meşruiyet tartışmalı

Washington’daki hukuk çevreleri ise bu operasyonun ciddi yasal sorunlar doğurduğu görüşünde. Uluslararası Kriz Grubu’ndan eski Dışişleri Bakanlığı avukatı Brian Finucane, “Hükümetin muğlak terör tanımları üzerinden insanları öldürmesi Amerikalılar için alarm zili olmalı. Üstelik bu taktikler içe de çevrilebilir” diyerek uyarıda bulundu.

Florida Uluslararası Üniversitesi’nden askeri hukuk profesörü Eric Carpenter ise Latin Amerika’daki suç örgütlerinin “yabancı terör örgütü” olarak tanımlanmasının alışılmışın dışında bir adım olduğuna dikkat çekti:

“Bu sınıflandırma geçmişte El Kaide veya IŞİD gibi siyasi amaçlı örgütlerle sınırlıydı. Suç çetelerine bu etiketi yapıştırmak, askeri güç kullanımını meşrulaştırmak için yeni bir yol.”

Trump yönetimi, Kongre’ye herhangi bir ön bildirimde bulunmadan saldırıyı gerçekleştirdi. Hukukçular, bu hamlenin Anayasa’nın II. Madde’de Başkan’a verilen “başkomutanlık” yetkisine dayandırıldığını ancak bu yetkinin kapsamının tartışmalı olduğunu vurguluyor.

İçeride de asker devrede

Saldırının ardından Trump yönetimi, Los Angeles ve Washington DC başta olmak üzere birçok Amerikan kentinde Ulusal Muhafızları yeniden devreye soktu. Chicago, Baltimore ve New Orleans da olası yeni görevlendirmeler için izleniyor.
Geçtiğimiz günlerde federal bir mahkeme, yaz aylarında Los Angeles’a Ulusal Muhafızların konuşlandırılmasının yasaları ihlal ettiğine hükmetmişti.

Jeopolitik gerilim tırmanıyor

Washington Latin Amerika Ofisi Venezuela Program Direktörü Laura Cristina Dib’e göre, bu saldırı ABD’nin Maduro yönetimine karşı baskısını yeni bir düzeye taşıyor. Dib, “Bu aynı zamanda bölgede sorunlu bir emsal teşkil ediyor. ABD, Batı Yarımküre’de ölümcül operasyonlarını herhangi bir uyarı veya şeffaflık olmadan yürütüyor” dedi.

ABD istihbarat kurumları ise daha önce Venezuela hükümetinin Tren de Aragua üzerinde doğrudan bir kontrolü olmadığı sonucuna varmıştı. Bu bilgi, Trump’ın saldırıya meşruiyet kazandırma çabalarını daha da tartışmalı hale getiriyor.

Eleştirmenlere göre yeni bir dönem

Trump yönetiminin attığı bu adım, bazı gözlemcilere göre 11 Eylül sonrası “Teröre Karşı Savaş” doktrininden çok daha ileri bir militarizasyon sürecine işaret ediyor. Duke Üniversitesi profesörü Peter Feaver bu durumu şöyle yorumladı:

“Başkanların Reagan’dan bu yana düşündüğü ama hiçbirinin uygulamaya cesaret edemediği bir çizgiden bahsediyoruz. Trump bu çizgiyi geçti.”

Uzmanlar, Latin Amerika’da artacak askeri operasyonların, bölgedeki dengeleri kökten sarsabileceği ve ABD’nin uluslararası hukuka bağlılığını daha da zayıflatabileceği uyarısında bulunuyor.


  • NHY / The Atlantic