“Japonya’nın Demir Leydisi”: Sanae Takaiçi, Şinzo Abe’nin Mirasıyla İktidara Yükseldi

Japonya’nın ilk kadın başbakanı Sanae Takaiçi, parlamentoda yapılan oylamayla ülke tarihine geçti. Ancak Takaiçi’nin yükselişi, sadece bir “kadın lider” hikâyesi değil; muhafazakâr milliyetçiliğin yeniden sahneye çıkışı. Şinzo Abe’nin ideolojik mirasını devralan Takaiçi, “güçlü Japonya” vaadiyle iktidara gelirken, hem içeride hem dışarıda tartışma yaratıyor.

Abe’nin gölgesinde doğan liderlik

Japonya’da 64 yaşındaki Sanae Takaiçi, Liberal Demokrat Parti’nin (LDP) yeni lideri ve ülkenin ilk kadın başbakanı oldu. Partinin geleneksel tabanından aldığı güçlü destek, onu diğer üç adayın önüne taşıdı.
Takaiçi’nin başarısında en büyük pay, eski Başbakan Şinzo Abe’nin yakın dostu ve sağ kolu Taro Aso’nun desteği. Abe’nin 2022’deki suikastının ardından, LDP içinde onun “milliyetçi kalkınma” çizgisini sürdürme kararlılığı Takaiçi’nin en büyük avantajı oldu.

Takaiçi, seçim sonrası yaptığı konuşmada “Tüm kuşakları yeniden LDP etrafında birleştirerek partiyi toparlayacağım” dedi. Ancak bu birlik çağrısının ardında, Abe’nin “güçlü ve disiplinli Japonya” vizyonuna sıkı sıkıya bağlı bir politik duruş yatıyor.

“Demir Leydi” mi, “Taliban Takaiçi” mi?

Takaiçi, kendisini 40 yıldır hayranı olduğu İngiltere’nin efsanevi Başbakanı Margaret Thatcher’la özdeşleştiriyor. Japon basını, bu benzerliği sık sık “Demir Leydi” benzetmesiyle vurguluyor. Ancak eski Başbakan Fumio Kişida, onun aşırı muhafazakâr çizgisi nedeniyle alaycı biçimde “Taliban Takaiçi” lakabını takmıştı.

Takaiçi’nin siyasi geçmişi, bu lakabın nedenini açıklıyor. Yasukuni Tapınağı’nı —aralarında savaş suçlularının da anıldığı mekânı— düzenli olarak ziyaret ediyor. 2004’te kaleme aldığı bir yazıda, Japonya’nın 20. yüzyılın ilk yarısındaki Asya işgalini “savunma savaşı” olarak nitelemişti. Abe döneminde İçişleri Bakanı iken, hükümet çizgisinden sapan televizyon kanallarını lisans iptaliyle tehdit etti.

Bu çizgi, Takaiçi’nin “özgürlük” anlayışının sınırlı, “devlet gücü” anlayışının ise otoriter bir temele dayandığını gösteriyor. Onun “Demir Leydi”liği, Thatcher’ın piyasa özgürlüğünden çok, Abe’nin milliyetçi disiplinine dayanıyor.

Kadın lider, ama kadın haklarına karşı

Takaiçi’nin kadın-erkek eşitliği konusundaki görüşleri, feminist çevrelerde hayal kırıklığı yaratıyor.
Eşit ücret uygulamasını “aile yapısına tehdit” olarak görüyor, kadın imparator fikrine karşı çıkıyor, eşcinsel evlilikleri ve evli çiftlerin farklı soyadları kullanmasını reddediyor.
Kendisi 43 yaşında LDP milletvekili Taku Yamamoto ile evlendiğinde, onun üç çocuğunu evlat edinmişti. Çift, 2017’de boşandıktan sonra 2021’de yeniden evlendi —bu defa Yamamoto, eşinin soyadını aldı. Bu ayrıntı, Takaiçi’nin “ortak soyadı zorunluluğu” konusundaki tutumunu kişisel yaşamında da pekiştiriyor.

Takaiçi’nin kadın liderliği, Japonya’daki toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinin bir zaferi değil; aksine, patriyarkal bir sistem içinde “itaatkâr kadın gücü”nün yeni bir temsil biçimi olarak görülüyor.

Milliyetçilik, popülizm ve pragmatizm arasında

Ekonomik olarak Takaiçi, enflasyonla mücadelede pragmatik adımlar atmayı vadediyor. Seçilmeden hemen önce yaptığı açıklamada, 50 yıldır yürürlükte olan benzin vergisini kaldıracağını duyurdu. Bu karar, halkın alım gücünü korumayı hedeflese de, aynı zamanda “devlet baba” söylemini güçlendiriyor.

Dış politikada ise ABD ve Güney Kore ile üçlü güvenlik ittifakını sürdürmeyi savunuyor. Ancak Yasukuni Tapınağı ziyaretleri ve geçmişle yüzleşme konusundaki katı tutumu, bu ilişkileri zedeleyebilir.
Güney Kore basını, Takaiçi’nin seçilmesini “diplomatik gerilimi tırmandırabilecek bir gelişme” olarak yorumladı.

Takaiçi, bu endişelere karşı “kararları diplomatik uygunluk çerçevesinde alacağını” söylese de, Japonya’nın milliyetçi yöneliminin yeni bir evresine işaret ediyor.

Demir maskenin ardındaki insan

Tüm bu sert ideolojik çizgiye rağmen, Takaiçi’nin kişisel geçmişinde dikkat çekici çelişkiler var.
Gençliğinde heavy metal grubunda bateri çaldı, Toyota Supra kullandı, ABD Kongresi’nde Demokrat Parti için çalıştı ve liberal Asahi televizyonunda program yaptı.
Yakın zamanda menopoz sürecinde yaşadığı zorlukları kamuoyuyla paylaşarak erkeklerin kadın sağlığı konusundaki bilinçlenmesi gerektiğini savundu.

Bu yönleriyle Takaiçi, Japon muhafazakârlığının “insani yüzünü” temsil etmeye çalışıyor —ama bu yüz, hâlâ milliyetçi bir maskenin ardında duruyor.

Yeni dönemin işareti: Güçlü lider, zayıf demokrasi

Sanae Takaiçi’nin başbakanlığı, Japonya’da sadece bir “kadın lider” devrimi değil; muhafazakâr siyasetin yeniden merkezileşmesi anlamına geliyor.
Abe’nin mirası, onun ellerinde yeniden biçimleniyor: milliyetçilik, otorite, gelenek ve sermaye yanlısı pragmatizm.
“Demir Leydi” benzetmesi, belki de bu yüzden yerinde: çünkü Takaiçi’nin iktidarı, metal kadar sert ama özgürlük kadar soğuk bir dönemi başlatabilir.


  • NHY / DW Türkçe, Asahi Shimbun, Kyodo News, NHK Japan News, Reuters Analysis Archive