Gazeteci Merdan Yanardağ’ın gözaltına alınması ve TELE1 Televizyonu’na Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) kayyum olarak atanması, siyasetten medyaya geniş bir tepki dalgası yarattı. Gazeteciler, hukukçular ve muhalefet temsilcileri, “casusluk” suçlamasını “hukukun araçsallaştırılması” olarak nitelendirdi.
“Casusluk” İddiasına Tepki: “Gazetecilik Suç Değildir”
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü “casusluk” soruşturması kapsamında TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ’ın sabah saatlerinde gözaltına alınması ve kanala TMSF’nin kayyum olarak atanması, basın özgürlüğü tartışmalarını yeniden gündeme taşıdı.
TELE1 çalışanları ve çok sayıda gazeteci, karara tepki gösterdi. Gazeteci Sevda Karaca, sosyal medya hesabından şu ifadeyi kullandı:
“Merdan Yanardağ gazetecidir. Gazetecilere ‘sus’ demek için ‘casusluk’ uydurmanızı kimse yutmuyor. #GazetecilikSuçDeğildir.”
Benzer şekilde Ender Helvacıoğlu, gözaltı kararını “saçma sapan gerekçelerle alınmış bir gözaltı” olarak niteleyerek, “Yanardağ halkçı, onurlu bir gazetecidir. Ondan casus çıkaramazsınız” dedi.
“Hukuk Garabeti” ve “Basına Çökme” Eleştirisi
Tepkiler yalnızca gazetecilerle sınırlı kalmadı. Siyasi isimler de kararı “hukukun açık ihlali” ve “susturma girişimi” olarak değerlendirdi.
CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, paylaşımında Sulh Ceza Hâkimliği kararını şöyle eleştirdi:
“Ortada kesinleşmiş bir karar yokken, henüz gözaltı aşaması söz konusuyken, casusluk isnadı ve bu kapsamda TV kanalına kayyum atanması, hukuk imasıyla hukukun açıkça çiğnenmesidir. Merdan Yanardağ gazetecidir, antiemperyalisttir. Casusluk isnadı ona yapışmaz.”
TİP Milletvekili Sera Kadıgil ve çok sayıda muhalefet temsilcisi de TELE1’in önünde toplanarak “özgür basın susturulamaz” mesajı verdi.
Gazeteci-yazar Tayfun Atay, kısa ama çarpıcı bir ifadeyle tepkisini dile getirdi:
“TELE1’e çöktüler.”
Gazeteci Dayanışması: “Bu Odada Casusluk Değil, Gazetecilik Var”
Olayın ardından TELE1 binasında yapılan arama da tepkilerin hedefindeydi. Gazeteci Hilmi Hacaloğlu, arama yapılan odada yalnızca gazetecilik faaliyetleri bulunduğunu vurgulayarak, “O odada iyi gazetecilikten başka bir şey bulunamaz. Merdan Yanardağ yurtsever, özgürlükçü bir gazetecidir” dedi.
Gazeteci Ayşenur Arslan ise olayı ironik bir dille değerlendirdi:
“Evet, buna ben de tanığım. Hatta Roma yanarken Merdan Yanardağ canlı yayınlamıştır!”
Bu gönderi, Dilek Kaya İmamoğlu’nun “Roma’yı da Ekrem İmamoğlu’nun yaktığı iddia ediliyor” paylaşımıyla başlayan ironik zincirin devamı olarak, kamuoyunda geniş yankı buldu.
Avukat Durna: “Casusluk Suçlaması Kara Mizah”
Merdan Yanardağ’ın avukatı Bilgütay Hakkı Durna, müvekkiline yöneltilen suçlamayı “tam anlamıyla kara mizah” olarak nitelendirdi.
“Merdan hakkında yıllardır çok sayıda dava açıldı, hepsinin savunmasını yaptım. Casusluk suçlaması, hukuki değil, politik bir mizah unsurudur.”
Gazeteci Fatoş Erdoğan da, “Henüz savcıya bile çıkarılmamış bir gazeteci hakkında kayyum kararı verilmesi, yargı sürecinin değil, siyasal niyetin ifadesidir” diyerek sürecin olağan dışılığını vurguladı.
“Susturma” Politikası mı?
Son yıllarda basına yönelik kayyum uygulamaları, Türkiye’de medyanın bağımsızlığını tartışmaya açan en önemli başlıklardan biri haline geldi. TELE1’e yönelik bu adım da, “iktidarın eleştirel sesi susturma girişimi” olarak yorumlanıyor.
Basın meslek örgütleri, dayanışma çağrıları yaparken, “özgür basın susarsa Türkiye susar” mesajı öne çıktı.
- NHY / Gazetecilerin ve siyasetçilerin resmî X (Twitter) paylaşımları, 23 Ekim 2025












