İmamoğlu’nun Tutuklanması: Türkiye’de Adalet Krizi, Dünyada Basınında

CHP’nin tutuklu Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun “siyasi casusluk” suçlamasıyla tutuklanması, yalnızca Türkiye’nin iç hukukuna değil, uluslararası kamuoyuna da demokrasi ve hukuk devleti açısından ciddi bir uyarı olarak yansıdı. Dünya basını, bu olayı “Erdoğan’ın muhalefete yönelik en sert adımlarından biri” olarak yorumluyor.

TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ ve siyaset danışmanı Necati Özkan’la birlikte “casusluk” iddiasıyla tutuklanan CHP’li Ekrem İmamoğlu hakkında verilen karar, dünya medyasında geniş yankı buldu. Londra merkezli ajanslar, bu tutuklamayı “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın muhaliflerine yönelik baskıda yeni bir aşama” olarak değerlendirdi.

Haberlere göre, Türk yargısının siyasileştiğine dair eleştiriler artarken, hükümet bu iddiaları reddederek yargının bağımsız olduğunu savundu. Ancak uluslararası gözlemciler, bu davayı yalnızca hukuki bir süreç değil, muhalefet üzerinde sistematik baskının parçası olarak yorumladı.

“Casusluk” suçlamaları, CHP’li belediye başkanlarına yönelik tutuklama dalgalarının devamı olarak görülüyor. İmamoğlu’nun tutuklanması, Türkiye’de yerel yönetimlerin demokratik işleyişine ilişkin yeni soru işaretleri doğurdu.

Dünya Basınında Yorumlar: ‘Erdoğan’ın En Güçlü Rakibi Susturuluyor’

Alman basını, İmamoğlu’nun tutuklanmasını “Erdoğan’ın başlıca siyasi rakibinin gözaltına alınması” olarak manşetine taşıdı. Alman haber ajansları, CHP’nin ülke genelinde yükselişini hatırlatarak, bu tutuklamanın “iktidarın el değiştirme olasılığını önleme çabası” olarak görüldüğünü belirtti.

İngiliz gazeteleri ise, “Türk savcılar Erdoğan’ın en üst düzey rakibine casusluk suçlamaları yöneltti” başlığıyla haberi duyurdu. Yorumlarda, Türkiye’deki yargının siyasal baskı aracı haline geldiği, muhalefet liderlerinin yargı yoluyla itibarsızlaştırılmaya çalışıldığı vurgulandı.

Fransız basını ise meseleyi daha geniş bir çerçevede ele aldı: “Popüler muhalif belediye başkanını hedef alan son soruşturma, Türkiye’de demokratik dengelerin çöküşüne dair yeni bir örnek.” Bu analizde, İmamoğlu’nun tutuklanmasının yalnızca bir hukuk meselesi değil, Türkiye’nin siyasal geleceğine ilişkin sembolik bir hamle olduğu yorumlandı.

Katar ve Avrupa Medyasında Ortak Uyarı: Demokrasi Geriliyor

Katar merkezli yayın organları da olayı “muhalefete yönelik uzun süredir devam eden bir baskının parçası” olarak nitelendirdi. Haberlere göre, Türkiye’nin demokratik sicili uluslararası düzeyde “geri giden ülkeler” arasında anılmaya başlandı.

Avrupa’da ise İmamoğlu davası, Polonya ve Macaristan gibi ülkelerdeki “yargı bağımsızlığı” tartışmalarıyla aynı bağlama oturtuldu. Uzmanlar, Türkiye’deki otoriterleşme sürecinin artık “seçim yoluyla otoriter konsolidasyon” aşamasına geçtiğini belirtiyor.

Bu yorumlar, Erdoğan iktidarının muhalefet alanını daraltmak için hukuku bir yönetim tekniği olarak kullandığı yönündeki görüşleri güçlendiriyor.

Demokrasi ve Adalet Arasındaki Sınır

Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması, yalnızca bir politik figürün susturulması değil; devletin kurumları ile yurttaşın iradesi arasındaki sınırın yeniden çizilmesi anlamına geliyor.
Bu olay, Türkiye’nin uluslararası konumunu da yeniden tanımlıyor: Bir yandan Batı ittifakıyla ilişkilerini sürdürmeye çalışan, diğer yandan içeride sert bir otoriter refleks sergileyen bir rejim profili.

İmamoğlu’nun tutuklanmasına yönelik kitlesel dayanışma çağrıları, toplumun demokrasi talebinin hâlâ diri olduğunu gösteriyor. Ancak bu süreç, aynı zamanda muhalefetin önündeki en temel soruyu da görünür kılıyor: Adalet arayışı, devletin sınırlarını aşmadan nasıl sürdürülebilir?


  • NHY / Reuters, AFP, DW, Al Jazeera English, Guardian International, Le Monde Diplomatique