URAP verileri, akademik özerkliğin tasfiyesiyle başlayan sistematik çözülmeyi ortaya koyuyor
Hazırlayan: Nokta Haber Yorum – Kaynak: ODTÜ URAP (2024–2025)
Akademik Özerklik Yerini Müdahaleye Bıraktı
ODTÜ’ye bağlı URAP Araştırma Laboratuvarı’nın 2024–2025 dönemi için yayımladığı Türkiye Üniversiteleri Sıralaması, Boğaziçi Üniversitesi’nde kayyım atamasıyla başlayan akademik gerilemenin artık yapısal bir çöküşe dönüştüğünü gösteriyor.
Rapora göre Boğaziçi Üniversitesi, 2019 yılında Türkiye genelinde 7. sıradayken, 2025 itibarıyla 18. sıraya geriledi. Aynı dönemde toplam akademik performans puanı 1245’ten 760’a düştü.
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle 2 Ocak 2021’de Melih Bulu’nun rektör olarak atanması, üniversitenin kurumsal tarihinde bir kırılma noktası oluşturmuştu. Ardından gelen yönetim değişiklikleriyle birlikte, akademik özerklik, liyakat ve katılımcı yönetim ilkeleri yerini, merkezi atamalar ve idari müdahaleler dönemine bıraktı.
Veriler: Gerileme Tesadüf Değil, Sistematik Bir Çözülme
URAP’ın verileri, bu sürecin yalnızca geçici bir düşüş değil, sistematik bir akademik çözülme olduğunu gösteriyor.
Boğaziçi’nin akademik sıralamadaki yeri yıllara göre şöyle değişti:
- 2019: 7. sıra
- 2021: 13. sıra
- 2023: 16. sıra
- 2025: 18. sıra
Bu altı yıllık süreçte yalnızca genel sıralama değil, tüm alt göstergelerde düşüş yaşandı.
2025 yılı itibarıyla üniversitenin makale puanı 144, atıf puanı 151, TÜBİTAK proje puanı 130 oldu. Bu veriler, 2021’e kıyasla hâlâ 364 puanlık bir farkın kapanmadığını ortaya koyuyor.
Akademik kaynaklara göre, bu gerilemenin temel nedeni, kayyım yönetimiyle birlikte öğretim üyelerinin görevden alınması, uluslararası iş birliklerinin zayıflaması ve araştırma projelerinin durdurulması.
Bir dönem Türkiye’nin en yüksek akademik üretim oranına sahip kurumlarından biri olan Boğaziçi, artık birçok alanda “pasif üniversite” kategorisine yaklaşmış durumda.
Kurum Kültürüyle Birlikte Direnç Noktaları da Aşındı
Boğaziçi Üniversitesi, yalnızca akademik kalitesiyle değil, kurumsal kültürü ve özgürlükçü kimliğiyle de Türkiye’deki yükseköğretim sistemine yön veren bir kurumdu.
Ancak kayyım atamalarıyla başlayan süreçte, rektörlük seçimlerinin iptali, senato kararlarının askıya alınması, öğrenci ve akademisyenlerin disiplin soruşturmaları gibi uygulamalar, kurumun tarihsel dayanıklılığını da zayıflattı.
Birçok öğretim üyesi, araştırma bütçelerinin kısıtlanması ve idari baskılar nedeniyle ya görevlerinden ayrıldı ya da üretkenliğini sınırlamak zorunda kaldı.
Akademisyenler, süreci “sessiz bir tasfiye” olarak tanımlıyor: üniversite, yalnızca bir eğitim kurumu değil, bilimsel düşüncenin kamusal alandaki son siperlerinden biri olmaktan çıkarılıyor.
Boğaziçi direnişinin hâlâ sürdüğünü belirten bazı öğretim üyeleri ise, bu tabloyu “cumhuriyetin akademik vicdanına karşı açılmış bir savaş” olarak nitelendiriyor.
Akademik Gerileme, Siyasal Müdahalenin Aynası
Boğaziçi’nin altı yılda 11 sıra gerilemesi, yalnızca bir üniversitenin performans sorunu değil; Türkiye’de üniversite özerkliğinin çöküşünün somut göstergesi.
URAP verileri, bilimsel üretimin siyasallaşmadan ne kadar etkilendiğini gözler önüne sererken, kamusal eğitim kurumlarının idari denetime ve sadakat rejimine teslim edilmesinin sonuçlarını da ortaya koyuyor.
Uzmanlara göre, bu tablo tersine çevrilebilse bile, “bilimsel güven ortamının” yeniden kurulması yıllar alacak.
Çünkü kaybedilen yalnızca sıralama değil, eleştirel düşüncenin kurumsal zemini.
- NHY / URAP (University Ranking by Academic Performance) 2024–2025 Türkiye Üniversiteleri Sıralaması Raporu, ODTÜ Enformatik Enstitüsü, Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyeleri Basın Açıklamaları (2021–2024)













