Ankara’da Soğuyan Diplomasi: Merz ve Erdoğan Görüşmesinde Gazze Krizi Gerilimi

Almanya Başbakanı Friedrich Merz’in Türkiye ziyareti, Gazze konusunda yaşanan sert fikir ayrılığıyla gölgelendi. Erdoğan’ın “Völkermord” (soykırım) çıkışı, Merz’in “Almanya her zaman İsrail’in yanında olacaktır” yanıtıyla diplomatik soğukluğa dönüştü. Ziyaret; Gazze, Ukrayna, Suriye ve sığınmacı politikaları gibi kritik başlıklarda iki ülke arasındaki mesafenin sürdüğünü gösterdi.

Gazze Konusunda Soğuyan İlişkiler

Almanya Başbakanı Friedrich Merz’in Türkiye’ye gerçekleştirdiği 24 saatlik ziyaret, diplomatik nezaketin arkasında derin görüş ayrılıklarını açığa çıkardı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yapılan görüşmede en sert temas, Gazze meselesinde yaşandı. Erdoğan, ortak basın toplantısında İsrail’in saldırılarını “Völkermord” (soykırım) olarak niteleyerek, Hamas’ın “bombası olmayan bir direniş hareketi” olduğunu savundu.

Merz ise bu ifadeleri açık biçimde reddederek, Almanya’nın “her zaman İsrail’in yanında olacağını” belirtti ve Gazze’deki ateşkesin “istikrara kavuştuğunu” söyledi. Almanya’nın bu tavrı, Türkiye’nin Hamas’la temaslarını ve Filistin yanlısı tutumunu daha da tartışmalı hale getiriyor.

Erdoğan’ın “Almanya da bu bombalamaları izliyor, değil mi?” sözleri, basın toplantısında havayı bir anda soğuturken, Merz’in diplomatik sessizliği iki ülkenin Orta Doğu politikalarında derin bir uçurum bulunduğunu gösterdi.

Ukrayna ve Rusya Konusunda Sessiz Uzlaşmazlık

Ziyaretin bir diğer başlığı, Ukrayna savaşıydı. Her iki ülke de Ukrayna’ya silah desteği veriyor; ancak Türkiye, Batı’nın yaptırımlarına katılmayarak Rusya’yla ticari ilişkilerini sürdürüyor. Merz, Rusya’nın “militan revizyonizmini” kınarken, Erdoğan yalnızca “savaşın bitmesi gerektiğini” vurgulamakla yetindi.

Bu diplomatik dil farkı, iki ülkenin jeopolitik önceliklerinde olduğu kadar, ABD ve NATO politikalarına yaklaşımında da farklı konumlandıklarını ortaya koydu. Almanya Moskova’ya karşı net bir cephe alırken, Ankara denge politikasını sürdürüyor.

Sığınmacılar, Suriye ve AB-Türkiye Pazarlığı

Merz-Erdoğan görüşmesinde en pragmatik başlık, sığınmacıların geri gönderilmesi oldu. Almanya, Türkiye’yi “güvenli üçüncü ülke” olarak görmeye devam etmek istiyor. Merz, yaklaşık 22.500 kişinin Türkiye’ye iadesi için AB-Türkiye mutabakatının sürdürülmesi gerektiğini savundu.

Erdoğan ise bu tür anlaşmaların “tek taraflı fedakârlık” haline geldiğini belirterek, yeni işbirliklerinde “daha fazla karşılık” beklentisini açıkça dile getirdi. Aynı zamanda Suriye konusunda “koordinasyon” çağrısı yaptı; ülkesinin sınır güvenliği ve Suriyeli sığınmacıların dönüşü için Almanya’dan destek istedi.

Dışişleri Bakanı Johann Wadephul’un eşzamanlı Şam ziyareti, Berlin’in Suriye rejimiyle teması artırmak istediğine işaret ederken, Ankara bu hamleyi dikkatle izliyor.

AB Üyeliği ve Demokrasi Tartışması

Erdoğan, görüşmede Türkiye’nin AB üyeliği hedefini bir kez daha “stratejik amaç” olarak tanımladı. Merz ise daha temkinli bir dille, “Türkiye’nin Avrupa’ya yakınlaşması gerektiğini” söyledi. Ancak basın toplantısında bir Alman gazetecinin, tutuklu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkındaki sorusu ortamı yeniden gerdi.

Erdoğan, İmamoğlu davasını “hukuk devleti içinde yürüyen bir süreç” olarak savundu ve “kimse yasaları çiğneyemez” dedi. Merz ise, Türkiye’deki yargı bağımsızlığı konusunda “endişe duyduğunu” belirterek karşılık verdi. Bu karşılıklı açıklamalar, Avrupa kamuoyunda uzun süredir süren “Türkiye’de demokrasi ve hukuk geriliyor” eleştirilerini yeniden gündeme taşıdı.

Savunma Sanayii ve Gerilimli Ortaklık

Almanya, Türkiye’ye yönelik savunma ihracatı sınırlamasını Merkel döneminde uygulamaya koymuştu. Ancak Merz yönetimi bu yasağı gevşeterek, Türkiye’nin Eurofighter jet alımına onay verdi. Bu durum, iki ülkenin NATO çerçevesinde “ihtiyatlı işbirliği” sürdürdüğünü gösteriyor.

Ancak içerideki siyasal atmosfer, bu işbirliğinin sınırlarını belirliyor. Erdoğan’ın otoriterleşme eleştirilerine karşı temkinli bir dil kullanan Merz, “Avrupa’daki İslam düşmanlığı” sorusuna da “din özgürlüğü herkes için geçerlidir” yanıtını verdi. Bu yanıt, hem diplomatik dengeyi hem de Almanya’daki iç kamuoyunun hassasiyetini gözeten bir pozisyon olarak değerlendiriliyor.

Friedrich Merz’in Ankara ziyareti, iki ülke arasında stratejik ortaklığın sürmesine rağmen, değerler düzeyinde ciddi bir mesafenin korunduğunu gösterdi. Gazze, demokrasi, yargı bağımsızlığı ve insan hakları konularında gerilim sürerken; ekonomi, göç ve savunma gibi alanlarda temkinli bir işbirliği öne çıkıyor.

Ziyaretin sonunda iki liderin gergin el sıkışması, Ankara-Berlin hattındaki diplomatik buzların kolay kolay erimeyeceğini gösterir nitelikteydi.


  • NHY / Die Welt, dpa