Merdan Yanardağ: “Bizi tutuklayanlar gözlerimize bakamadı”

Casusluk soruşturmasında tutuklanan gazeteci, adliye sürecinde yaşananları anlattı

Bu söz, TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ’ın, casusluk suçlamasıyla tutuklanmasının ardından cezaevinden yaptığı açıklamanın özünü oluşturuyor. Yanardağ, sosyal medya hesabı üzerinden kamuoyuna ilettiği mesajında, “Bizi tutuklayanlar gözlerimize bakamadılar” diyerek, Türkiye’de basın özgürlüğünün geldiği noktayı, yargı bağımsızlığına dair derin kaygıları bir kez daha görünür kıldı.

“Adliye kuşatma altındaydı”

Yanardağ, tutuklandığı gün yaşananları ayrıntılarıyla anlattı. Sabah saatlerinde polis eskortu eşliğinde adliyeye götürüldüğünü belirten gazeteci, İstanbul Çağlayan Adliyesi’nin çevresinin binlerce polisle çevrildiğini söyledi:

“Mezun olduğum lisenin bulunduğu yerde yükselen adliye binası, o gün adeta kuşatma altındaydı. Her koridor, her giriş polislerle doluydu.”

Yaklaşık beş saat boyunca nezarette bekletildiğini, ardından savcılığa çıkarıldığını belirten Yanardağ, hem polis hem de savcılık sorgusunda yöneltilen bütün suçlamaları reddettiğini ifade etti.

“Hakim yüzümüze bile bakmadı”

Tutuklama sürecinin gecenin ilerleyen saatlerine kadar sürdüğünü anlatan Yanardağ, CHP Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu ve siyaset danışmanı Necati Özkan ile ilk kez mahkeme koridorlarında karşılaştığını söyledi.

“Gece yarısına doğru 12. Sulh Ceza Hakimliği’ne çıkarıldık. Ekrem İmamoğlu ‘Geçmiş olsun Merdan Bey’ diye seslendi. Kısa bir sohbetin ardından sırayla salona girdik. Hakim yüzümüze bile bakmadan, elindeki metni okurcasına, tek cümleyle tutuklandığımızı söyledi.”

Yanardağ, kararın ardından hakim salonu hızla terk etmeye çalışırken, İmamoğlu’nun tepki gösterdiğini de anlattı:

“Ekrem İmamoğlu, ‘Burası mahkeme mi? Türk yargıçları kararlarından emin olur ve başı dik yürür. Sen başını eğip nereye kaçıyorsun?’ diye arkasından seslendi.”

“Tutuklama bir yargı kararı değil, bir talimat uygulamasıydı”

Gazeteci, yaşananların yalnızca kendileriyle sınırlı olmadığını; Türkiye’de yargının siyasallaşmasının, gazeteciliğin kriminalize edilmesinin ve muhalefetin susturulma girişimlerinin simgesi haline geldiğini vurguladı.

Yanardağ’ın ifadeleri, mahkeme kararlarının artık hukuki metinler değil, siyasi talimatların sonucu olarak görüldüğüne dair toplumsal algıyı güçlendiriyor.

“Biz yargılanmadık; önceden hazırlanmış bir kararın önümüze konulmasına tanık olduk.”

“Silivri’ye sabah ulaştık”

Yanardağ, tutuklama kararının ardından gece saat 02.30’da adliyeden çıkarıldıklarını, Silivri Cezaevi’ne ise sabah altı sularında getirildiklerini belirtti.
Bu detay, Türkiye’de son dönemde artan gece yarısı yargılamaları ve “acele tutuklama” pratiğinin yeni bir örneği olarak değerlendiriliyor.

Basın özgürlüğü ve demokrasiye dair yeni bir gösterge

Merdan Yanardağ’ın açıklaması, yalnızca kişisel bir savunma değil, aynı zamanda Türkiye’de ifade özgürlüğünün geldiği kırılgan düzeyin belgesi niteliğinde.
Gazeteciler, siyasetçiler ve muhalif sesler üzerindeki baskıların arttığı bir dönemde, Yanardağ’ın anlatımı şu gerçeği bir kez daha hatırlatıyor:

Basın susturulduğunda, toplumun sesi de kesilir.
Adalet sustuğunda ise, artık yalnızca sessizlik hüküm sürer.