Sekiz Yılın Sessiz Çığlığı: 29 İsimden Osman Kavala İçin Adalet Çağrısı

“AİHM kararının uygulanması sadece Kavala’ya değil, Türkiye’nin hukuk devletine de iade-i itibar olacaktır.”

Osman Kavala’nın tutukluluğunun sekizinci yılı geride kalırken, Türkiye’nin siyasi ve hukuk tarihine damga vuran davada yeni bir dayanışma dalgası yükseldi. Aralarında eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, eski TBMM Başkanı Cemil Çiçek, yazar Orhan Pamuk ve Avrupa Parlamentosu Türkiye Daimi Raportörü Nacho Sánchez Amor’un da bulunduğu 29 isim, “AİHM kararını uygulayın, Kavala’yı serbest bırakın” çağrısı yaptı.

Çağrılar, “Osman Kavala’ya Özgürlük” adlı internet sitesinde yayımlandı. Kavala, 18 Ekim 2017’de gözaltına alınmış, 1 Kasım 2017’de “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlamasıyla tutuklanmıştı. 2022’de “ağırlaştırılmış müebbet”e mahkûm edilen Kavala, hâlâ Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde tutuluyor.

AİHM Kararına Direnç, Hukuk Devletine Meydan Okuma

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 2019 yılında verdiği “hak ihlali” kararı hâlâ uygulanmadı. Türkiye, Avrupa Konseyi üyeliği yükümlülüklerine rağmen karara direniyor. Bu durum, yalnızca bireysel bir adaletsizlik değil, aynı zamanda yargı bağımsızlığına dair derin bir kurumsal krizin göstergesi olarak değerlendiriliyor.

AKP’li eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yayımlanan dayanışma mesajında bu çelişkiye dikkat çekti:

“2004’te yaptığımız anayasa değişikliğiyle AİHM kararlarının iç hukukta bağlayıcı hale gelmesini sağladık. Osman Kavala ile ilgili AİHM kararının yerine getirilmesi hem ona yapılan haksızlığı giderecek hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin imajına katkı sağlayacaktır.”

Benzer şekilde, eski TBMM Başkanı ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek de önceki açıklamalarını hatırlatarak, AİHM kararlarının uygulanmasının hukukun gereği olduğunu vurguladı. Çiçek, “Abdullah Öcalan’la ilgili karar uygulanabildiyse, Kavala kararı neden uygulanamıyor?” sorusunu hatırlattı.

“Bu Zulüm Neden?” – Avrupa’dan Sert Tepki

Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye Daimi Raportörü Nacho Sánchez Amor, Kavala davasını “hukuksuzlukla simgeleşen bir zulüm” olarak niteledi.

“Bu zulüm neden? İyi bir insana karşı bu takıntı neden? Çünkü ibret olsun isteniyor. Fikir ayrılığına cesaret edenlerin başına neler geleceğini göstermek için,” dedi.

Amor’a göre Kavala davası, “Türkiye’de hukukun üstünlüğünün geldiği noktanın sembolü” haline geldi.

Benzer biçimde, Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnès Callamard, Kavala’nın özgürlüğe kavuştuğu günün “Türkiye tarihinin en utanç verici dönemlerinden birinin sonu olacağını” söyledi.

“Osman Kavala nihayet özgürlüğüne kavuştuğunda, bu adaletsizlik dönemi Türkiye tarihinin utanç verici örneklerinden biri olarak anılacaktır.”

“Kavala’nın Esareti, Toplumun Zinciridir” – Orhan Pamuk’tan Sessizliğe Eleştiri

Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk, mesajında Kavala’nın yalnızlığını Türkiye’nin kolektif sessizliğiyle ilişkilendirdi:

“Osman Kavala içeri alınalı sekiz yıl olmuş! Ona yapılan haksızlık, hepimizin de onun gibi esir olduğunu hissettiriyor.”

Pamuk’un bu ifadeleri, entelektüel çevrelerde Türkiye’nin ifade özgürlüğü iklimine dair geniş yankı uyandırdı.

Demokrasi Krizinin Derin Aynası

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW) geçici direktörü Federico Borello, Ankara’nın AİHM kararını uygulamamasını “hukuka meydan okuma” olarak nitelendirdi.

“Kavala’nın tutukluluğu, Erdoğan hükümetinin AİHM kararlarına açıkça meydan okuduğunun göstergesidir. Bu, Türkiye’deki insan hakları ve demokrasi krizinin geldiği derinliğin somut bir yansımasıdır.”

Bir İnsan, Bir Ülkenin Aynası

Osman Kavala, sekiz yıldır özgürlüğünden mahrum. Ancak onun davası, yalnızca bir bireyin değil, bir toplumun adalet duygusunun sınandığı bir dava olmaya devam ediyor. AİHM kararının uygulanması, yalnızca Kavala için değil, Türkiye’nin hukuk devleti iddiası için de bir turnusol testi niteliğinde.


  • NHY / DW Türkçe (JD, DA), Osman Kavala’ya Özgürlük Platformu (osmanKavalayaozgurluk.org), Avrupa Parlamentosu Resmi Açıklamaları, Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü beyanları