Erdoğan “en az 4-5 çocuk” çağrısını yineledi. Oysa Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde, bir parfüm fabrikasında meydana gelen patlamada 2’si çocuk 6 kadın işçi yaşamını yitirdi. Aileyi kutsayan iktidar, kadınların emeğini ve yaşamını değersizleştiren düzenin ortağı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Azerbaycan dönüşü uçakta yaptığı açıklamada Türkiye’nin nüfus artış hızının 1,7’ye gerilediğini belirterek,
“Bu bir intihardır. Boşuna ‘en az üç çocuk’ demiyoruz. Niye en az dört çocuk olmasın, beş olmasın?” dedi.
Erdoğan’ın her fırsatta tekrarladığı bu cümle, artık yalnızca bir nüfus politikası değil, bir itaat çağrısı haline geldi.
Ancak Türkiye’de artan yalnızca doğurganlık baskısı değil: yoksulluk, güvencesizlik ve ölüm de aynı hızla çoğalıyor.
Kocaeli Dilovası’nda 2’si çocuk 6 kadın işçinin yaşamını yitirdiği patlama, bu çelişkinin en acı gerçeğini hatırlattı.
Kadın Emeğinin Küllerinde
Dilovası’ndaki parfüm fabrikasında yaşanan patlama, “iş kazası” değil, iş cinayetiydi.
Meslek örgütleri, sendikalar ve siyasi partiler, olay yerinde yaptıkları açıklamada, fabrikanın en temel güvenlik önlemlerinden yoksun olduğunu, çocuk işçiliğin göz göre göre sürdüğünü vurguladı.
Bu ülkede kadınlar yalnızca evde değil, fabrikada da yanıyor.
Evde “annelik” görevine çağrılan kadın, işte ucuz ve yakılabilir emek haline getiriliyor.
“En az 4 çocuk” çağrısı, aslında 4 işçi daha demek — sermayeye, ucuz işgücüne, sessiz itaat eden kitlelere.
Aile: Yoksulluğun En Eski İdeolojisi
Erdoğan’ın her “aile” vurgusunda görünmeyen bir tablo var:
Kadın emeği üzerine kurulu, yoksulluğu sürdüren bir ekonomik düzen.
Devlet, sosyal politikaları aileye devrediyor; kadın, hem çocuk doğuran hem ev geçindiren görünmez sosyal güvenlik kurumu haline geliyor.
Ama o kadın, Dilovası’nda patlayan fabrikada çalışırken ne sigortası tam, ne de güvenliği sağlanmış.
Aile, iktidar için hem ekonomik tampon, hem de politik kalkan.
Kadınların ölümü “iş kazası”, yaşamı ise “ahlak” dersiyle ölçülüyor.
İntihar Değil, Cinayet
Erdoğan, “Nüfus artış hızının düşmesi intihardır” diyor.
Oysa Türkiye’nin asıl intiharı, emeğin ve hayatın bu kadar ucuzladığı bir düzende yaşanıyor.
Kadınlar çocuk yapmaya değil, hayatta kalmaya çalışıyor.
Aynı maaşla kirayı, mutfağı, bakımı ve borcu bir arada taşımaya çalışan milyonlarca kadın için “4 çocuk” çağrısı bir vaat değil, bir alay gibi yankılanıyor.
Dilovası’nda ölen kadınlar, bu çelişkinin en somut kanıtı:
Nüfusu değil, ölümü büyüten bir düzenin sessiz tanıkları.
Ailenin Küllerinde Bir Gerçek
Erdoğan, “aileyi sapkınlıklardan koruyacağız” derken,
kadınların yaşamını yutan denetimsiz sanayi düzenini,
kadınları güvencesizliğe mahkûm eden ekonomik şiddeti,
çocuk işçiliği olağanlaştıran sessiz toplumsal rızayı görmezden geliyor.
Kocaeli’deki patlama, yalnızca bir fabrikanın değil;
“kutsal aile” ideolojisinin de patlamasıydı.
Çünkü o ideoloji, kadınların canı pahasına ayakta duruyor.
Bir Ülke, Kadınlarının Hayatta Kalma İhtimaliyle Büyür
Türkiye’nin geleceğini belirleyecek olan,
kaç çocuk doğduğu değil,
kaç kadının daha ölmediği.
Kocaeli’deki patlamada ölen kadın işçilerin adları, bu ülkenin geleceğini belirleyen sessiz cümlelerdir.
Ve o cümlelerin her biri, “4 çocuk” çağrısına verilmiş en karanlık yanıttır.
- 4 Çocuk, 1 Asgari Ücret, 0 Umut: Ailenin Küllerinde Kadın Emeği - 10 Kasım 2025
- Anti-Sosyal Çağın İçindeyiz - 5 Kasım 2025
- Büyüme Kimin İçin? Güç Kimin Yararına? - 25 Ekim 2025
















