Suriye’de güvenlik boşluğunun derinleştiği son aylarda özellikle Humus ve çevresinde hedef gözetilerek gerçekleştirilen cinayetler, ülkenin kırılgan toplumsal dokusunu yeniden parçalamaya başladı. Kimliği belirsiz saldırganların düzenlediği, çoğu motosikletli ve maskeli kişilerce gerçekleştirilen bu suikastlar, hem Alevi hem de Hıristiyan topluluklar arasında ciddi bir korku dalgası yaratıyor.
Hıristiyanlar Vadisi’nde Çifte İnfaz
1 Ekim gecesi Humus’un kırsalındaki Nasara Vadisi’nde — yerel adıyla Hıristiyanlar Vadisi — düzenlenen saldırı, mezhepçi şiddetin geldiği boyutu bir kez daha gözler önüne serdi. Aynı yaşta olan iki kuzen, Vissam ve Şefik Mansur, bir arkadaşlarıyla birlikte kahve içip sohbet ederken motosikletli saldırganın açtığı ateş sonucu yaşamlarını yitirdi. Saldırganın yakınlardaki bir Sünni köyünden geldiği iddia ediliyor.
Vissam’ın babası George Mansur, cenaze töreninde öfkesini gizlemezken vadideki Hıristiyanların silahsızlandırıldığını ancak komşu köylerde silahların serbestçe dolaştığını belirterek, “Bugün Vissam’dı, yarın hepimiz olabiliriz” diyor.
Saldırıdan sağ kurtulan tek kişi ise yeniden ülkeyi terk etmeye hazırlandığını dile getiriyor:
“Yeni umutlarla geri döndük. Ama bize vaat edilen güvenlik sağlanmadı. En yakın dostlarım öldü; nereye gittiğimizi bilmiyorum.”
Humus’ta Giderek Derinleşen Şiddet
Humus şehir merkezinde son haftalarda adam kaçırma ve araçtan ateş açma olayları neredeyse günlük rutine dönüşmüş durumda. Kentin büyük bölümü iç savaşın izlerini hâlâ taşıyor. Yıkık binaların gölgesinde kurulan pazar yerleri, olağan hayat görüntüsü verse de özellikle Alevi topluluklar arasında “barış döneminden sağ çıkamama” korkusu büyüyor.
Alevi toplumuna mensup 46 yaşındaki Şaban el-Ezzeldin de 28 Eylül akşamı dükkanını kapatırken motosikletli bir saldırgan tarafından üç kurşunla öldürüldü. Kardeşi Adnan el-Ezzeldin, “Sadece Alevi olduğu için öldürüldü. Bu saldırılar bir zorunlu göç sürecinin tohumlarını ekiyor” diyerek hedef göstermenin sistematik olduğuna işaret ediyor.
Yerel kaynaklar, 5 Haziran – 31 Ekim arasındaki beş aylık dönemde yalnız Humus’ta en az 40 Alevi sivilin benzer saldırılarda öldürüldüğünü doğruluyor. Kurbanlar arasında öğrenciler, çiftçiler, esnaf ve öğretmenler bulunuyor.
14 Yaşındaki Gina’nın Ölümü: Toplumun Kırılganlığının Sembolü
19 Ağustos’ta Humus’taki karma yaşamın sürdüğü bir mahallede, 14 yaşındaki Gina evinin balkonunda otururken motosikletli bir saldırganın açtığı ateş sonucu annesinin kollarında yaşamını yitirdi. Odası hâlâ bir anı köşesine dönüştürülmüş hâlde; annesi ise kızının ölümünün nedenine dair tereddütsüz konuşuyor:
“Evet… Alevi olduğumuz için.”
Mahalle sakinleri kızlarının eğitimini yarıda bırakıp okula göndermekten çekinirken, motosiklet sesi bile vadide tedirginlik yaratmaya başlamış durumda.
Mezhepsel Kırılma Derinleşiyor
Suriye İnsan Hakları Ağı’nın (SNHR) verilerine göre Humus ve çevresinde son dönemde artış gösteren saldırıların büyük bölümü, “rejimle ilişkili olabileceği düşünülen kişilere yönelik intikam amaçlı suikastlar” niteliğinde. Bu durum Alevi toplulukları özellikle hedef hâline getiriyor.
Suriye nüfusunun yaklaşık yüzde 10’unu oluşturan Aleviler, Esad ailesinin iktidar dönemlerinde devlet kurumlarında ağırlıklı konumdaydı. Rejimi desteklesin ya da desteklemesin, yeni dönemde bu kesimler giderek daha fazla hedef hâline geliyor.
Sadece Aleviler değil, Hıristiyan topluluklar da korunmasız olduklarını hissediyor. Rejimin devrilmesinin ardından “yeni bir güvenlik düzeni” beklentisi geri tepti; yerel halk yeni yönetimin hem kapasitesinden hem de isteğinden şüpheli.
Resmî Açıklamalar Yetersiz Kalıyor
Şam yönetimi tüm vatandaşları koruyacağını duyururken, Adalet Bakanlığı bu yıl mezhepsel şiddet eylemlerine karışan kişilerin yargılanacağını ilan etti. Ancak sahadaki tablo çok daha karanlık. Cinayetlerin büyük çoğunluğu çözülmüyor, saldırganlar yakalanmıyor ve bölgede yaşayan farklı mezheplerden Suriyeliler yalnızca kendi güvenliklerini konuşur hâlde.
Suriye’nin Kırılgan Kaderi
Ardı ardına işlenen mezhep odaklı cinayetler, bir zamanlar birçok farklı dini ve etnik topluluğu barındıran Suriye’nin birlikte yaşama umudunu zorluyor. Hıristiyanlar Vadisi’nden Humus’un arka sokaklarına kadar yayılan bu şiddet dalgası, ülkenin geleceğini belirsiz kılıyor.
Alevi, Hıristiyan, Dürzi ya da Sünni… Suriye’nin her topluluğu kendi geleceğinden kaygılı. Öldürülen her sivil, kaybolan her genç ve kaçırılan her kişi, sadece bireysel bir trajediyi değil; Suriye’nin zaten yıpranmış olan toplumsal dokusunun biraz daha çözülmesini temsil ediyor.
Bu haber dosyası, BBC News ekibinden Göktay Koraltan, Lana Antaki, Wietske Burema ve Aref Alkrez’in katkılarıyla hazırlanmış olup, Nokta Haber Yorum için yeniden derlenmiştir.


















