Dilek İmamoğlu Kaya’dan Çağrı, “Suskunluk Kabul Edilemez, Yargı Şeffaflaştırılsın”

Dilek İmamoğlu Kaya sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada Türkiye’de yargıya ilişkin derin kaygılarını dile getirdi; hukuksuzluk ve siyasetin etkisinde kararların toplumsal vicdanı yaraladığını savunan Kaya, tüm siyasi partilere, barolara, meslek ve sivil toplum örgütlerine açık çağrı yaparak “tutuksuz, şeffaf ve adil yargılama” talep etti.

Kaya’nın İddiası: “Adaletin Nefesi Kesildi”

Dilek İmamoğlu Kaya, paylaşımında Türkiye’de “adaletin nefesinin kesildiği” bir dönemin yaşandığını belirterek, hukukun siyasetin gölgesinde kararlar verdiği ve bunun artık toplumun vicdanı tarafından kabul edilmediğini ileri sürdü. Kaya, tutuklu yakınlarının ortak çığlığına işaret ederek, hukuki usulsüzlüklerin sadece bireysel mağduriyetler yaratmadığını; toplumsal bir hak kaybına dönüştüğünü savundu.

Kaya’nın paylaşımı, yargı süreçlerine ilişkin geniş bir itiraz ve meşruiyet tartışması olarak okunmalı: “Bugün adalet terazisiyle oynayanlar, aslında 86 milyonun hukukuyla oynuyor” ifadesi, iddianın kapsamını vatandaşlığın geneline taşıyor.

Açık Çağrı: Siyasi Partilere, Barolara, Meslek Örgütlerine ve Sanatçılara

Kaya paylaşımında doğrudan muhatap gösterdiği kurumlardan somut adımlar beklediğini açıkladı. Metinde Cumhuriyet savcıları ve Adalet Bakanlığı’na yönelik bir doğrudan muhalefet olmasa da; @adalet_bakanlik, barolar ve çok sayıda siyasi parti ve STK etiketlenerek, kolektif bir yönlendirme yapıldı. Kaya, sesini şu taleplerle netleştirdi:

  • Yargı süreçlerinin “tutuksuz, adil ve şeffaf” biçimde yürütülmesi,
  • Kararların siyasetten arındırılması; hukukun üstünlüğünün yeniden tesis edilmesi,
  • Yargılamaların ve soruşturma süreçlerinin kamuoyuna açık, tarafsız ve canlı yayınla izlenebilecek şekilde yürütülmesi talebi.

Bu çağrı, sadece bireysel bir itiraz değil; kurumsal bir değerlendirme ve toplumsal seferberlik çağrısı olarak kurgulanmış.

Medyatizasyon ve Canlı Yayın Talebi: Şeffaflık mı, Tahrik mi?

Kaya’nın “halkın gözü önünde canlı yayınla yapılacak” yargılama talebi, iki açıdan tartışma yaratır. Bir yandan şeffaflık açısından güçlü bir argüman sunar: Kamuoyunun adalet mekanizmasını doğrudan izlemesi, olası hukuki suiistimallerin görünür kılınmasını sağlayabilir. Öte yandan, medyatik yargılama riskleri, sanığın adil yargılanma hakkıyla medya mahkemesine dönüşme tehlikesini de barındırır. Kaya’nın vurgusu, öncelikli olarak “tutuksuz, adil, şeffaf” koşulları birlikte istemesi; böylece hem güvenlik hem tarafsızlık kaygılarına yanıt aradığını gösteriyor.

Siyasi ve Hukuki Yansımalar: Bir Toplumsal Çağrı

Kaya’nın çağrısı siyasi aktörlere doğrudan hitap ediyor; CHP’den MHP’ye, İYİ Parti’den sol ve küçük partilere kadar geniş bir etiketleme söz konusu. Bu yaklaşım, taleplerin partilerüstü bir zeminde de karşılık bulmasını hedefliyor. Ancak, pratikte yargı süreçleri ve siyasi müdahaleler arasındaki sınır tartışması, Kaya’nın çağrısının pratik yansımalarının nasıl somutlaşacağı sorusunu beraberinde getiriyor.

Ayrıca barolara, sivil toplum kuruluşlarına ve meslek örgütlerine yapılan çağrı; avukatlık mesleğinin, demokratik denetimin ve hukuki korumanın yeniden hatırlatılması niteliğinde. Kaya’nın metni, yalnızca bir itiraz değil aynı zamanda hukuki ve toplumsal denetimi yeniden harekete geçirme çağrısıdır.

Eleştirel Notlar: Taleplerin Uygulanabilirliği ve Riskleri

Kaya’nın talepleri demokratik tartışma açısından haklı zeminde yer alsa da uygulamada birkaç kritik soru ortaya çıkar:

  • “Tutuksuz yargılama” talebi güvenlik, delil kaçırma veya adli süreç güvenliği açısından nasıl güvence altına alınacak?
  • Canlı yayın talebi, duruşma salonunun mahremiyet ve fair trial ilkeleri ile nasıl dengelenecek?
  • Siyasetin yargı üzerindeki etkisini kaldırmak için hangi kurumsal reform adımları önerilecek; sadece çağrı ile bu etki nasıl bertaraf edilecek?

Bu sorular, taleplerin haklılığını azaltmaz; ancak pratik uygulama ve hukuki garanti gerekliliğini görünür kılar.

Kolektif Sorumluluk ve Hukuk Üzerine Bir Davet

Dilek İmamoğlu Kaya’nın paylaşımı, adaletin meşruiyeti ve hukukun üstünlüğü üzerine geniş bir toplumsal tartışma başlatma amacı taşıyor. Metin net: Suskunluk kabul edilemez; hukukun siyasetin arka bahçesine dönüştüğü iddiası kamu vicdanını yaralıyor. Kaya’nın çağrısı, yalnızca mağdur yakınlarının değil; demokratik kurumların, avukatların, baroların, siyasi partilerin ve sivillerin ortak sorumluluğuna işaret ediyor.

Kayda değer sonuç şu: Eğer adaletin yeniden meşruiyeti tesis edilecekse, taleplerin uygulanabilir, hukuka uygun ve hakların korunmasına dönük somut yolları kamuoyuna ve ilgili kurumlara önerilmelidir. Kaya’nın mesajı, bu adımların atılacağı bir toplumsal seferberliğe davettir.


  • NHY / Dilek İmamoğlu Kaya’nın sosyal medya paylaşımı (Sağlanan metin).