Türkiye’nin Derinleşen Yoksulluk Gerçeği: Karatepe’nin Paylaştığı Veriler Alarm Veriyor

CHP Genel Başkan Yardımcısı Yalçın Karatepe’nin paylaştığı yeni ekonomik tablo, Türkiye’de yoksulluk, işsizlik ve gelir kaybının ulaştığı boyutları bir kez daha görünür kılıyor.

Resmî verilerle uyuşmayan gerçek işsizlik oranı, eğitim dışına itilen milyonlarca genç, düşen gelir payı ve hızla artan sosyal dışlanma… Türkiye ekonomisinin son 23 yılı, yalnızca bir yoksullaşma süreci değil, toplumsal dokunun çözülmesine doğru ilerleyen çok katmanlı bir sosyoekonomik krizi ortaya koyuyor.

Yalcın Kratepe’nın sosyal medya hesabından paylaştığı tablo

Gençliğin 7 Milyonluk Sessiz Kaybı

Türkiye’de 7 milyon genç ne eğitimde ne istihdamda. Başka bir deyişle, neredeyse her dört gençten biri ülkenin üretim, bilim, teknoloji ve geleceğini omuzlayacak süreçlerin tamamen dışında.

Bu tablo artık geçici bir “ara dönem sorunu” değil; yapısal bir çöküşün göstergesi. Eğitime erişimden kopan genç nüfus, işgücü piyasasına katılmadığında yoksulluğun nesiller arası aktarımı hızlanıyor.

Ekonomik Nedenlerle Okulu Bırakan 970 Bin Genç: Eğitim Bir Lüks Haline Geldi

Verilere göre 970 bin genç, ekonomik nedenlerle eğitimini yarıda bırakmış durumda.
Bu, Türkiye’de eğitimin bir kamu hizmeti olmaktan çıkıp bir maliyet kalemine dönüştüğünün en çarpıcı göstergesi.

Ekonomik kriz derinleştikçe aileler eğitimi ilk tasarruf kalemi olarak görüyor; bu durum uzun vadede nitelikli işgücü kaybını büyütüyor.

Gerçek İşsizlik %29,4: Görünen Dağın Yalnızca Zirvesi

TÜİK’in dar tanımlı işsizlik verilerinin aksine, geniş tanımlı işsizlik oranı %29,4’e ulaşmış durumda.
Bu rakam, çalışmayanları, umudu kırılıp iş aramayanları ve eksik istihdam edilenleri içeriyor.

Yani ülkede neredeyse her üç kişiden biri çalışabilecek durumda olmasına rağmen istihdam dışı.

Bu tablo yalnızca ekonomik bir soruna değil; sosyal dışlanma, psikolojik yıpranma ve kitlesel güvensizliğe işaret ediyor.

25,6 Milyon Kişi Yoksulluk veya Sosyal Dışlanma Riski Altında

Bu veri, Türkiye nüfusunun neredeyse üçte birinin derin yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında olduğunu gösteriyor.

Bu yalnızca gelir düşüklüğü anlamına gelmiyor;

  • sağlığa erişememek,
  • nitelikli eğitime ulaşamamak,
  • istikrarlı bir gelir sağlayamamak,
  • sosyal yaşamdan kopmak
    gibi çok boyutlu bir yoksunluk haline işaret ediyor.

Yoksulluk artık bireysel bir sorun değil; toplumsal bütünlüğü tehdit eden bir kırılganlık alanı.

Asgari Ücretin Payı Düştü: Çalışmak Yoksulluktan Kurtarmıyor

Son 10 yılda asgari ücretin kişi başı gelire oranı %48,6’dan %40,6’ya düştü.

Bu düşüş iki şeyi gösteriyor:

  1. Asgari ücret, ortalama gelirin giderek daha altında kalıyor.
  2. Türkiye’de “çalışan yoksullar” sınıfı genişliyor.

Artık milyonlarca kişi tam zamanlı çalışmasına rağmen yoksulluk sınırının altında yaşıyor.

Emeklilerin Gelir Payı Eriyor: 65 Yaş Üstü Yalnızlaşan Bir Yoksullukla Karşı Karşıya

Emekli aylığının kişi başı gelire oranı %49,1’den %31,8’e gerilemiş durumda.

Bu, emeklilerin alım gücünün dramatik biçimde düştüğünü gösteriyor.
İlaç, kira, gıda ve ısınma gibi hayati kalemlerin hızla zamlandığı bir dönemde bu düşüş, yaşlı nüfusu sessiz ve görünmez bir yoksulluğa sürüklüyor.

23 Yıllık Birikmiş Çöküş: Yoksullaşmanın Siyasi Ekonomisi

Tablodaki tüm göstergeler tekil değil, birbirini besleyen bir sistematik yoksullaşmayı ifade ediyor:

  • Eğitimden kopan genç, işsizliğe sürükleniyor.
  • İşsiz kalan genç, sosyal dışlanma riskiyle karşılaşıyor.
  • Asgari ücretli, çalışsa bile yoksulluktan çıkamıyor.
  • Emekli, geçinemiyor.
  • Hane içi gelir düşerken kriz derinleşiyor.

Bu döngü 23 yıl boyunca kırılmadı; aksine kalıcılaştı.

Türkiye’de yoksullaşma artık yalnızca ekonomik değil, toplumsal bir kader haline getirilmiş durumda.


  • NHY / Eurostat, TÜİK, DİSK-AR, ÇSGB verileri (görselde belirtilen kaynaklar)