Türkiye’de et fiyatlarını düşürmek amacıyla yapılan canlı sığır ithalatı, aslında halkın cebini korumaktan çok bazı sermaye gruplarını besleyen bir çark olarak işliyor. İthalatın neredeyse tamamı, aynı şirketler üzerinden yürütülüyor; siyasi bağlantılar ve yerli-milli kisvesi ise bu çarkın gizlenmesine hizmet ediyor.
Canlı sığır ithalatında tek şirket hakimiyeti
Halktv’den Bahadır Özgür’ün aktardığı verilere göre, Et ve Süt Kurumu (ESK) 2023’te canlı sığır ithalatı için beş ayrı sözleşme yaptı. Toplamda 13 bin baş sığır getirildi, karşılığında 22 milyon 535 bin Euro ödendi. Ancak bu sözleşmelerin tamamı, Macaristan merkezli Koletich Laszlo Attila EV şirketiyle imzalandı.
Şirketin sahibi Koletich Laszlo Attila, Türkiye’de de Çanakkale Gelibolu’da Livestock Turkey Trade Hayvancılık adıyla ortaklık kurmuş durumda. Bu şirket aracılığıyla ithalat hem Türkiye’ye hem Avrupa’ya uzanan bir ticari ağ üzerinden yürütülüyor. Yani ithalat süreci, halkın ucuz et tüketmesini sağlamaktan çok, belli sermaye sahiplerini besleyen bir mekanizma olarak işliyor.
AKP bağlantılı hissedar ve “yerli-milli” kisvesi
İthal edilen etin yarısının hissedarlarından birinin AKP Gençlik Kolları yöneticisi olması, çarkın siyasi bağlantılarını da gözler önüne seriyor. Skandal yalnızca etle sınırlı değil; Türkiye ekonomisinin neredeyse tüm dışa bağımlı ürünlerinde benzer bir yapı var. İthalat üzerinden yapılan ticaret, fiyatları dengelemek yerine belli sermaye gruplarına kâr sağlamaya hizmet ediyor.
Bu durum, halkın cebine doğrudan yansıyor. Vatandaş, marketten aldığı etin fiyatının yüksekliğini, aslında devletin ve kamu kaynaklarının belli sermaye sahiplerinin lehine kullanılmasıyla ödüyor. Yerli üreticiler ise bu politikalar karşısında eziliyor, rekabet şansı bulunmuyor.
Ekonomik dışa bağımlılık ve servet yoğunlaşması
Türkiye ekonomisi giderek dışa bağımlı hale gelirken, ithalatın asıl amacı açığa çıkıyor: Üretim araçlarını ve piyasa süreçlerini belli sermaye gruplarının çıkarına kanalize etmek. Et, süt, hububat, tarım ürünleri, enerji ve hatta bazı sanayi ürünleri üzerinden kurulan bu çark, vatandaşın alım gücünü doğrudan düşürüyor ve gelir adaletsizliğini derinleştiriyor.
Ekonomistler, bu tür “tek elden” ithalat mekanizmalarının rekabeti azaltarak fiyatları yükselttiğine, devletin kamusal rolünü işlevsizleştirdiğine dikkat çekiyor. Aslında sorun sadece et fiyatlarında değil; temel gıda ve stratejik ürünlerin kontrolünün dar bir sermaye grubunun elinde toplanması, kamusal kaynakların da bu süreçte aynı grupların kârını artırmak için kullanılmasıdır.
Türkiye’de ithal edilen her ürünün hikayesi, fiyatların yüksekliğini ve halkın ekonomik sıkıntısını açıklıyor. Ette yaşanan skandal, yalnızca tek bir sektörün sorunu değil; devlet politikalarının halk yerine sermaye lehine işlediğinin çarpıcı bir örneği. Fiyatları düşürmek, kamu kaynaklarını halkın lehine kullanmakla mümkünken, sistemin işleyişi aksine, zenginleri zengin etmeye devam ediyor.
Kaynak:
Halktv, Bahadır Özgür: “İthal ette skandal: Sığırlar da hep aynı şirketten alınmış” (24 Kasım 2025)
















