Tahran’da Başörtüsü Serbestliği Genleşiyor, Rejim Baskısı Derinleşiyor

Son aylarda Tahran başta olmak üzere sokaklarda peçe ve çarşafı çıkaran, motosiklet süren kadınlara ilişkin görüntüler yayılsa da bu “görsel serbestlik” rejimin siyasi baskısını azaltmadı. Uluslararası insan hakları izleme kuruluşları ve BM uzmanları, iddialara göre idamlar, toplu tutuklamalar ve muhaliflere yönelik kovuşturmaların hızlandığını bildiriyor. Bu ikili dinamik, sahnede esneme, sahne arkasında sertlik İran’daki mevcut siyasi gerilimin özetini veriyor.

Sokakta örtüsüz kadınlar, sosyal normlarda görünür değişim

Son haftalarda sosyal medyada Tahran sokaklarında başörtüsüz, hatta kolları ve belleri açık kadınların görüntüleri viral oldu; bazı haber ajansları kadınların caddelerde motosiklet sürdüğünü aktardı. Bu sahneler, 2022’de Mahsa Amini’nin ölümünün ardından başlayan “Jin Jiyan Azadî” dalgasının kalıcı etkilerinin işareti gibi yorumlanıyor. Bazı yayınlar, kolluk kuvvetlerinin artık her vakada müdahale etmediğini, uygulamada fiili bir gevşeme yaşandığını yazıyor.

Ancak “gevşeme” özgürlük değil, taktiksel uyum olabilir

Bununla birlikte uzmanlar ve insan hakları örgütleri, sokaktaki bu görüntüleri doğrudan “rejimin liberalizasyona geçişi” olarak okumaya karşı uyarıyor. Rejim, görünürdeki esnemeyi iç politik dengeleri yönetmek, toplumdaki kızgınlığı söndürmek veya uluslararası dikkat dağıtmak için sınırlı, kontrol edilebilir biçimde tolere etmiş olabilir. Ayrıca sert araçlar, hapis, işkence, seyahat yasakları, işkence ve idam, siyasi muhaliflere ve sivil topluma karşı hâlâ sıkça kullanılıyor. Bu iki yüzlü yaklaşımın arkasında daha stratejik ve baskıcı bir siyaset yatıyor.

İnfazlar, toplu tutuklamalar ve uluslararası uyarılar

İnsan hakları örgütleri ve BM uzmanları son dönemde İran’da infazların, keyfi tutuklamaların ve toplu kovuşturmaların endişe verici düzeye çıktığını bildiriyor. Birleşmiş Milletler’in bağımsız inceleme misyonu, bu yılki kimi uygulamaların “uluslararası hukuk açısından ciddi ihlaller” teşkil edebileceğine dikkat çekti; Amnesty International ise 2025’te yürütülen infaz dalgasının bildirildiği rakamların alarm verici olduğunu belirtti. Bu veriler, sahadaki “sosyal müsamaha” görüntüsünün görece boş bir kabuk olabileceğine işaret ediyor.

Rejimin iki kutuplu stratejisinin günlük yaşam üzerindeki etkileri

Bu paralel seyir, gündelik hayatı iki farklı şekilde etkiliyor: Bir yandan kadınlar kamusal alanlarda daha görünür davranışlar sergileyebiliyor; diğer yandan sanatçılar, gazeteciler, aktivistler, öğrenciler ve muhalifler hâlâ tutuklanma, işkence, seyahat yasağı ve ağır cezalar riskiyle karşı karşıya. Kültür-sanat alanında ve üniversitelerde baskılar ürüyor; eleştirel sesler susturuluyor veya sürgüne zorlanıyor. Bu durum, sosyal serbestleşme algısını geçici ve seçici kılıyor.

Neden böyle oluyor? Savaş, ekonomi ve rejim güvenliği üçgeni

Analistler, bu çelişkili tutumun birkaç kökenine işaret ediyor: dış baskılar ve yaptırımların yarattığı ekonomik sıkışma, bölgesel gerilimlerin (ör. savaş koşulları) rejimin güvenlik mantığını pekiştirmesi ve iç politik meşruiyet açığının kapatılmaya çalışılması. Bu koşullar, rejimi “seçici sosyal esneklik” ile “sert siyasal baskı”yı eş zamanlı kullanmaya itiyor. Uluslararası topluluk ise hem insan hakları ihlallerine hem de sahadaki kültürel değişimlere aynı anda tepki gösteriyor.

Ne yapılmalı? Hem korunma hem hak savunusu gereği

Uzmanlar, uluslararası aktörlere, İran’daki hukukun üstünlüğünü ve bireysel hakları savunma yükümlülüğünü hatırlatıyor: Keyfi tutuklamalara, idamlara ve işkenceye karşı açık, tutarlı ve yaptırım odaklı bir insan hakları politikasının sürdürülmesi; aynı zamanda İran toplumu içindeki kadınların ve sivil toplum aktörlerinin korunmasının güçlendirilmesi öneriliyor. Bunun yanında raporlamanın, bağımsız gözlemin ve sivil destek ağlarının artırılması, alanda yaşanan çifte gerçekliğin görünür kılınması açısından kritik görülüyor.


  • NHY / Washington Post, Associated Press, Birleşmiş Milletler, Amnesty International, OHCHR