Yeni araştırmalar, Batı merkezli uluslararası yaptırımların savaşlardan daha fazla ölüme yol açtığını ortaya koyuyor. Yalnızca ABD ve AB’nin uyguladığı tek taraflı yaptırımların 1970’ten bu yana 38 milyon kişinin ölümüne neden olduğu hesaplanıyor. Yaptırımlar en çok çocukları ve yaşlıları vuruyor; küresel sistem ise bu ekonomik baskı aracına bağımlı oldukça kendi iç çelişkilerini büyütüyor.
Ekonomik Yaptırımlar ‘Modern Savaş’a Dönüştü
Evrensel Gazetesi yazarı Kansu Yıldırım’ın değerlendirmesine göre, Marksist iktisatçıların uzun süredir dikkat çektiği emperyalist zincir, bugün askeri araçlarla olduğu kadar ekonomik yaptırımlarla da küresel ölçekte işliyor.
Michael Roberts’ın tespitine göre, Lenin’in 1915’te “emperyalist gruplaşma” olarak tanımladığı 13 gelişmiş kapitalist ülke, 2020’lere gelindiğinde hâlâ aynı hegemonik pozisyonu koruyor. Buna göre Batı emperyalist bloku, Küresel Güney’den her yıl GSYH’nin yüzde 2–3’üne denk gelen bir değer aktarımı sağlıyor.
(Bkz. Kaynak 1)
Bu sistemin sürekliliğinde askeri güç kadar ekonomik araçlar da rol oynuyor. Jason Hickel’e göre ABD ve AB, “küresel sisteme meydan okuyan” Güney ülkelerini disipline etmek için uzun yıllardır tek taraflı yaptırımları bir baskı mekanizması olarak kullanıyor.
(Bkz. Kaynak 2)
Yaptırımlar Halk Sağlığını Çökertiyor: En Çok Çocuklar Ölüyor
The Lancet Global Health’te 2024’te yayınlanan kapsamlı çalışma, yaptırımların insan kaybı açısından modern savaşlarla aynı ölçekte etki yarattığını ortaya koyuyor.
Araştırmayı yürüten Francisco Rodríguez, Silvio Rendón ve Mark Weisbrot, 1971–2021 arasında 152 ülkenin verilerini inceleyerek yaptırımların etkisini yaş gruplarına göre analiz etti.
(Bkz. Kaynak 3)
Başlıca bulgular:
- Yaptırımlar sağlık sistemlerini çökerterek temel tıbbi malzemelerin, ilaçların ve gıdanın erişimini azaltıyor.
- 2010–2021 döneminde her yıl ortalama 776 bin kişi yaptırımlar nedeniyle hayatını kaybetti.
- Ekonomik yaptırımlar tek başına yılda 628 bin 860 ölüme yol açıyor.
- ABD ve AB’nin 1970’ten bu yana uyguladığı tek taraflı yaptırımlar toplam 38 milyon ölümle ilişkilendiriliyor.
- Ölümlerin yarısından fazlası çocuklar ve yaşlılar arasında.
Araştırma, sadece 2012 sonrası dönemde gıda ve tıbbi malzeme yetersizliklerine bağlı olarak 1 milyondan fazla çocuğun öldüğünü ortaya koyuyor.
Batı Blokunun Yaptırım Hegemonyası Kendi Çelişkisini Büyütüyor
Yaptırımların artan sıklığı küresel nüfusun doğrudan hedef haline gelmesine yol açmış durumda.
Nicholas Mulder’ın “The Economic Weapon” adlı çalışmasına göre, dünya nüfusunun üçte biri Batı yaptırımları altındaki ülkelerde yaşıyor.
Küresel Yaptırım Veri Tabanı (GSDB), 2010–2022 döneminde ülkelerin yüzde 25’inin ABD, AB veya BM yaptırımlarına maruz kaldığını; 1960’larda ise bu oranın yalnızca yüzde 8 olduğunu gösteriyor.
Marksist iktisatçı Prabhat Patnaik’e göre yaptırımlar, emperyalizmin gücünü ifade ettiği kadar, onun zayıflama sürecini de tetikliyor.
Yaptırımlar ülkeleri ikili ticaret, alternatif ödeme sistemleri ve yeni teknoloji ağları geliştirmeye zorladıkça, Batı merkezli neoliberal düzenin etkinliği de azalıyor.
(Bkz. Kaynak 4)
Samir Amin ve Patnaik, bu sürecin uzun vadede Batı emperyalizminin küresel kontrol kapasitesini sınırlayabileceği görüşünde.
Sonuç: Yaptırımların Bedeli Savaşlardan Büyük
Kansu Yıldırım’ın aktardığı veriler, uluslararası yaptırımların artık diplomatik veya ekonomik bir araç değil, toplumsal yıkım üreten bir ölüm mekanizması haline geldiğini gösteriyor.
Çocuk ölümlerinden sağlık krizlerine, gıda kıtlığından ekonomik çöküşlere kadar geniş bir yelpazede etkili olan yaptırımlar, emperyalist yapıların çıkarlarını korurken küresel eşitsizliği derinleştiriyor.
Bu nedenle yaptırımlar, giderek artan biçimde “modern savaşın ekonomik formu” olarak tanımlanıyor.
Kaynaklar
- Michael Roberts – “Emperyalistler artık daha sömürgen”
- Jason Hickel – “The staggering death toll of Western sanctions”
- Rodríguez F., Rendón S., Weisbrot M. – “Effects of international sanctions on age-specific mortality: a cross-national panel data analysis”, The Lancet Global Health, 2024.
- Prabhat Patnaik – “Sanctions within a Regime of Neo-Liberalism”
















