Büyüme Rakamları Yükseliyor, Emekçiye Yansımıyor

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye ekonomisi 2025’in üçüncü çeyreğinde yıllık bazda yüzde 3,7 büyüme kaydetti. Cari fiyatlarla GSYH 17,4 trilyon TL’ye ulaşırken, ABD doları bazında değer 432 milyar dolara çıktı. Sektörel bazda inşaat, finans ve bilgi iletişim faaliyetleri öne çıkarken, tarım sektörü yüzde 12,7 geriledi. Ancak bu büyüme rakamları, toplumun geniş kesimlerine eşit ve adil bir şekilde yansımıyor.

Büyümenin kaynağı: Tüketim ve yatırımlar

TÜİK verileri hanehalkı tüketim harcamalarının yüzde 4,8, gayrisafi sabit sermaye oluşumunun yüzde 11,7 arttığını gösteriyor. Devlet harcamalarındaki artış ise yalnızca yüzde 0,8 düzeyinde. Yani büyümenin lokomotifi, büyük ölçüde özel tüketim ve yatırımlar. Ancak ihracatın yüzde 0,7 azalması ve ithalatın yüzde 4,3 artması, dış ticaret dengesindeki baskının sürdüğünü ortaya koyuyor. Bu tablo, ekonomik büyümenin sürdürülebilirliğine dair soru işaretleri yaratırken, halkın alım gücüne ve iş güvenliğine yansıyan bir fayda yaratmadığını da gösteriyor.

Emekçiler büyümeden nasibini alabiliyor mu?

İşgücü ödemeleri yıllık yüzde 41,1 artış göstermiş olsa da, bu rakamlar üretim ve işletme kârlarındaki artışla kıyaslandığında görece sınırlı kalıyor. Net işletme artığı/karma gelir yüzde 43,5 yükseldi ve GSYH’nin yaklaşık yarısı işletme kârına giderken, işgücünün payı sadece yüzde 35 olarak kaydedildi. Büyümenin büyük kısmının sermaye sahiplerine ve şirket kârlarına aktığı, emeğin payının görece sınırlı kaldığı bir tablo ortaya çıkıyor.

Eşitsiz büyümenin görünmeyen bedeli

Büyüme odaklı ekonomi anlayışı, emekçiler açısından çoğu zaman görünmez bir yük anlamına geliyor. Gelir dağılımındaki eşitsizlik ve sektörler arasındaki farklı performans, ekonomik başarının toplumun geniş kesimlerine yansımamasına neden oluyor. Tarımda yaşanan yüzde 12,7’lik gerileme, kırsal emekçilerin ve küçük üreticilerin büyümeden dışlandığını gösterirken, inşaat ve finans gibi sektörlerdeki yüksek büyüme, özellikle sermaye sahiplerine ve belirli şehir merkezlerine odaklı bir refah üretimini işaret ediyor.

Türkiye’nin GSYH’sindeki artış, halkın temel yaşam koşullarına ve gelir eşitliğine dair sorumluluklarla desteklenmediği sürece, büyüme rakamları yalnızca istatistikten ibaret kalıyor. Emekçiye ve halkın geniş kesimlerine dokunmayan bir ekonomi, sürdürülebilir ve adil kalkınmanın önünde ciddi bir engel oluşturuyor.


Kaynaklar: Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2025 Üçüncü Çeyrek GSYH Raporu