İmamoğlu Duruşmalarının TRT’de Yayınlanması Teklifi Meclis’te Reddedildi

CHP’nin, tutuklu cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun duruşmalarının kamu yayıncısı TRT’de canlı yayınlanmasına yönelik teklifi, MHP lideri Bahçeli ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önceki “destek” açıklamalarına rağmen AKP ve MHP’nin oylarıyla reddedildi.

TBMM Genel Kurulu, CHP’nin uzun süredir komisyon aşamasında bekletilen kanun teklifini gündeme alma girişimini oyladı. Teklif, Meclis çoğunluğunu oluşturan AKP ve MHP’nin oylarıyla reddedildi. Buna rağmen karar, Ankara’da dikkatle izlenen İmamoğlu davası ve yargı süreci etrafındaki siyasi gerilimi yeniden görünür kıldı.

CHP’nin önerisi, tutuklu İBB Başkanı ve cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun duruşmalarının kamu yayıncısı aracılığıyla geniş kitlelere ulaştırılmasını öngörüyordu. Muhalefete göre bu adım, hem şeffaflık hem de yüksek siyasal önem taşıyan bir davanın demokratik denetimi açısından zorunluydu.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, geçen hafta yaptığı açıklamada Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 183. maddesine atıfla duruşmaların görüntülenmesinin mevcut haliyle yasak olduğunu belirtmiş, ancak Meclis’in isterse düzenlemeyi değiştirebileceğini söylemişti. CHP’nin teklifi de tam olarak bu çerçevede hazırlanmıştı.

Siyasi açıdan daha dikkat çekici olan ise, teklifin reddedilmesinin MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “duruşmalar canlı yayınlanmalı” çıkışına ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aynı yönde yaptığı “güzel bir takdir” değerlendirmesine rağmen gelmiş olması. Teklifin bu açıklamalara karşın ilerlememesi, iktidar blokunda söylem ile yasama pratiği arasındaki mesafeyi bir kez daha görünür kıldı.

İmamoğlu’nun tutukluluğu, Türkiye’de yargının bağımsızlığı ve seçim süreçlerinin adilliği konusundaki tartışmaları yoğunlaştırmış durumda. CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır kararın ardından yaptığı açıklamada, “AKP ve MHP, seçilmişlerin yargılandığı davaların TRT’de yayınlanmasına ‘evet’ demeye cesaret edemedi” sözleriyle kararı eleştirdi.

Ret kararının ardından, İmamoğlu davasının kamuoyuna nasıl aktarılacağı ve şeffaflık taleplerinin nasıl karşılanacağı sorusu belirsizliğini koruyor. Türkiye’de yargı süreçlerinin siyasi etkisi arttıkça, bu tartışmanın devam edeceği açık görünüyor.