Prof. Dr. Şebnem Oğuz: “Barış süreci, Türkiye’nin Geleceğini Belirleyecek Bir Eşik”

Siyaset bilimci Prof. Dr. Şebnem Oğuz, İmralı görüşmeleriyle yeniden gündeme gelen çözüm sürecinin ‘taktik bir hamle’ olarak değil, Türkiye’nin demokratik geleceğini belirleyen tarihsel bir eşik olarak ele alınması gerektiğini belirterek, barışın toplumsallaşmadığı hiçbir sürecin sürdürülebilir olmayacağını söyledi.

Barış Sürecinin Toplumsallaşması: “Egemenlerin değil, halkların barışı”

Mezopotamya Ajansı’na konuşan Prof. Dr. Şebnem Oğuz, dünya genelindeki çatışma çözümü deneyimlerinin ortak noktasına işaret ederek barışın ancak toplumsallaştığı ölçüde kalıcı olabileceğini vurguladı. Oğuz’a göre, 21. yüzyılda savaş ve kapitalist birikim rejimi arasındaki bağlar derinleştiği için, egemenlerin “barış” tanımı çoğu zaman ekonomik düzenlemelere alan açan bir “negatif barış” haline indirgeniyor.

Oğuz, “Silahların sustuğu her ara, maden, enerji, inşaat gibi yeni sermaye alanlarının devreye sokulduğu bir fırsat dönemine dönüştürülüyor. Bu nedenle barışın toplumsallaşması, yağma politikalarına karşı halkların kendi barış pratiklerini üretmesi açısından kritik önemdedir,” dedi.

CHP’nin Yönelimi: “Devlet merkezli çizgiye dönüş izlenimi”

Meclis’te kurulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”nun İmralı’ya yaptığı ziyarete CHP’nin üye vermemesi, Oğuz’a göre, partinin güncel siyasal yönelimini ortaya koyuyor.

Oğuz, “Bu karar basit bir taktik değil; CHP’nin yeniden devlet merkezli bir çizgiye yöneldiği izlenimini güçlendiriyor. PM’de sol ve Kürt siyasetine yakın isimlerin geri planda bırakılması, Özgür Özel’in ‘Stockholm sendromu’ açıklaması ve parti programında Kürt sorununa dair belirgin önerilerin eksikliği bu tabloyu pekiştiriyor,” değerlendirmesinde bulundu.

Bu yaklaşım, Oğuz’a göre, üç kritik sonuç yaratıyor:

  • Kürt seçmenle ilişkide güven aşınması,
  • DEM Parti’nin demokratik potansiyelinden uzaklaşılmasıyla muhalefetin kapasitesinin zayıflaması,
  • Kamuoyunda DEM Parti’ye yönelik yanlış algıların güçlenmesi.

“CHP rejimin pasif bileşeni haline gelebilir”

İktidarın CHP’yi sisteme dahil etme niyetinin olmadığını söyleyen Oğuz, partinin bu çizgide devam etmesi halinde rejimin “pasif taşıyıcısı” haline gelebileceği uyarısında bulundu.

“Faşizmi sadece hukukun ve laikliğin erozyonu üzerinden tarif ederken devletin kolonyal şiddetini görünmez kılan her yaklaşım, kaçınılmaz olarak rejimi aklayan bir siyasete dönüşür,” diyen Oğuz, CHP içindeki farklı toplumsal taleplerin varlığına rağmen bu kritik dönemin partinin geleceğini belirleyici hale getirdiğini belirtti.

Oğuz, “Kürt sorunu bugün yalnızca bir taktik değil; Türkiye’nin demokratik geleceğini belirleyen tarihsel bir eşiktir. CHP’nin daha kapsayıcı bir yaklaşım benimsemesi hem kendi gücü hem de ülkenin demokratikleşme ufku açısından hayati önem taşıyor,” dedi.

Muhalefetin Senkronizasyon Sorunu: “Farklı zaman rejimleri”

Oğuz, iktidarın muhalefeti bölme stratejisinin yalnızca ideolojik değil, “zamansal” bir boyutu da olduğunu söyledi.

CHP’nin krizlere tepki veren kısa vadeli bir siyasal ritimde hareket ettiğini, buna karşın DEM Parti’nin uzun erimli bir çözüm perspektifi benimsediğini belirten Oğuz, şu değerlendirmeyi yaptı:

“CHP’nin İmralı’ya temsilci göndermesi, muhalefetin iki farklı siyasal ritmini bir araya getirebilecek önemli bir fırsattı. Bu adım atılmayınca muhalefetin ortak hareket kapasitesi biraz daha zayıfladı.”

DEM Parti’nin uzun vadeli demokrasi, ekoloji, emek ve kadın özgürlüğü perspektifinin Türkiye sosyalist hareketi açısından da “üçüncü yol” hattını güçlendiren önemli bir imkan sunduğunu ifade eden Oğuz, muhalefetin ortaklığının önümüzdeki dönemde belirleyici olacağını vurguladı.

“Barış, kapitalizm ve savaş karşıtı bir mücadele perspektifi olmadan düşünülemez”

Barışı yalnızca silahların susmasıyla sınırlamamak gerektiğini belirten Oğuz, Kürt halkının örgütlü mücadelesinin ekolojik, emekçi, kadın özgürlükçü ve kent hakkına dayalı geniş bir demokratik potansiyel barındırdığını belirtti.

“Türkiye’de demokratikleşmeden söz etmek, faşizme karşı mücadelenin kapitalizm, emperyalizm ve savaş karşıtı bir hatla birlikte ele alınmasını gerektirir,” dedi.


Kaynak:

Bu haber, Mezopotamya Ajansı’ndan Uğurcan Boztaş’ın haberine dayanarak yazılmıştır.