CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in son açıklamaları ve uluslararası insan hakları örgütlerinin raporları, Türkiye’de ifade özgürlüğü, adil yargılanma ve toplumsal muhalefet hakkının sistematik biçimde kısıtlandığını gösteriyor — bu tablo, Türkiye’nin “hak devleti” vasfını ciddi biçimde zedeliyor.
“Tanıklık suikastı” ve yargının güvenilirliği
Özel, eski HDP eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın dokuz yılı aşkın süredir cezaevinde tutulmasını, Türkiye’de siyasi çoğulculuğa ve adil yargılanmaya yapılan saldırıların simgesi olarak nitelendirdi. Bu tespit, bağımsız insan hakları gözetim kuruluşlarının uzun süredir vurguladığı kaygılarla örtüşüyor.
Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) 2024/25 raporunda, Türkiye’de hak savunucularına, muhalif medyaya ve internet ortamındaki seslere yönelik baskı dalgasının sürdüğünü, basit eleştiri ya da görüş açıklamalarının terör suçlamasıyla karşı karşıya kaldığını belirtiyor.
Bu bağlamda Özel’in “Türkiye siyasi tarihinin darbe dönemleri dışındaki en ağır hak ihlalleri dönemini yaşıyor” uyarısı, birçok uluslararası gözlemci tarafından da doğrulanmış durumda.
Basın özgürlüğü, gösteri hakkı, sivil toplum alanı: Demokrasi geri çekiliyor
Türkiye’de medya özgürlüğü büyük darbe aldı. Uluslararası kuruluşlar, gazetecilerin terör suçlamalarıyla tutuklanması, haber sitelerinin ve medya kuruluşlarının kapatılması, online sansür ve ifade özgürlüğüne dair keyfi düzenlemeler nedeniyle Türkiye’nin dünyanın en fazla gazeteci cezaevine sahip ülkeleri arasında yer aldığını vurguluyor.
Örneğin, sivil toplumun temel haklarından olan barışçıl toplanma ve gösteri yapma hakkı da ciddi kısıtlamalara uğradı. Son dönemde protestolar sırasında geniş çaplı gözaltılar yaşandı; sivil özgürlükler alanındaki kritik kurumların durumu, uluslararası arenada “sivil alanın daraldığı” endişesini pekiştiriyor.
Bu tablo, demokratik katılım, basın bağımsızlığı ve sivil toplumun işlevselliği gibi temel unsurların sistematik erozyona uğradığına dair yaygın endişeleri yeniden gündeme taşıyor.
Çözüm nerede? Hukukun üstünlüğü ve uluslararası yükümlülükler hatırlatılıyor
Uluslararası insan hakları hukukuna göre her birey; ifade özgürlüğü, adil yargılanma, toplumsal muhalefet ve basın özgürlüğü dahil olmak üzere temel haklara sahiptir. Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve insan hakları deklarasyonları, bu hakları güvence altına alır. Ancak son yıllarda yaşanan uygulamalar, bu standartlarla örtüşmez bir niteliğe büründü.
Özel’in sözleri ve uluslararası raporlar, Türkiye’de demokratik gerilemenin sadece “tek bir vaka” değil, sistematik bir eğilim olduğunu gösteriyor. Siyasi yargılamalar, temelsiz iddianameler, medyanın sindirilmesi ve sivil topluma yönelen baskılar, hak devleti ve demokratik rejim değerlerini zayıflatıyor.
Uluslararası toplum, bağımsız yargı, basın özgürlüğü ve sivil alanın yeniden tesis edilmesi yönünde somut adımlar bekliyor. Türkiye’nin hem yasal hem de kurumsal reformlarla bu gerilemeden çıkması, demokratik geleceği açısından kritik önemde.













