Cumartesi Anneleri, 28 yıldır gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle her hafta Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemi yapıyor. Bu eylem, Türkiye tarihinin en uzun soluklu adalet arayışı olarak kayıtlara geçti. Ancak Cumartesi Anneleri, son yıllarda polis engellemesi ve gözaltı tehdidi ile karşılaşıyor. Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Galatasaray’daki oturma eylemlerinin yasaklanmasını “ihlal” saydığı kararına rağmen, polis her cumartesi meydanı abluka altına alıyor ve eylemcileri gözaltına alıyor.
Cumartesi Anneleri, bu baskılara rağmen hakikati söylemeye ve adalet talep etmeye devam ediyor. Kayıplarının akıbetini öğrenmek için Galatasaray Meydanı’na gelmeye devam ediyor. Galatasaray’ın kendilerine ait bir mekân olduğunu ve yasaklanamayacağını vurguluyor. AYM kararının uygulanmasını ve toplanma ve basın açıklaması yapma özgürlüklerinin ihlal edilmemesini istiyor.
Cumartesi Anneleri’nin Galatasaray Meydanı’ndaki direnişini yakından inceleyeceğiz. Gözaltında kaybedilenlerin kimler olduğunu, Cumartesi Anneleri’nin nasıl ortaya çıktığını, neden Galatasaray Meydanı’nı seçtiklerini, AYM kararının ne anlama geldiğini ve polis engellemelerine karşı nasıl mücadele ettiklerini anlatacağız. Ayrıca Cumartesi Anneleri’nin taleplerine destek veren sivil toplum kuruluşları, insan hakları savunucuları ve siyasetçilerden de bahsedeceğiz. Son olarak Cumartesi Anneleri’nin gelecek planları ve beklentilerine değineceğiz.
Gözaltında Kaybedilenler Kimlerdir?
Gözaltında kaybetme, bir kişinin devlet güçleri veya onlarla işbirliği yapan kişiler tarafından gözaltına alındıktan sonra akıbetinin veya yerinin bilinmemesi veya inkâr edilmesi durumudur. Gözaltında kaybedilen kişiler genellikle işkenceye maruz kalır, öldürülür veya ortadan kaybolur. Gözaltında kaybetme, uluslararası hukukta insanlığa karşı bir suç olarak tanımlanır.
Türkiye’de gözaltında kaybetme vakalarının büyük çoğunluğu 1980’li ve 1990’lı yıllarda yaşandı. Bu dönemde Türkiye’de askeri darbe sonrasında sıkıyönetim ilan edildi, Kürt sorunu şiddetli bir şekilde gündeme geldi ve devlet ile silahlı gruplar arasında çatışmalar yaşandı. Bu çatışmalarda devlet güçleri tarafından çok sayıda kişi gözaltına alındı ve bir daha haber alınamadı. Gözaltında kaybedilenlerin çoğu Kürt kökenli veya sol görüşlü kişilerdi.
Gözaltında kaybedilenlerin sayısı tam olarak bilinmemekle birlikte, İnsan Hakları Derneği (İHD) verilerine göre 1980-2018 yılları arasında 1.352 kişi gözaltında kaybedildi. Bu kişilerden sadece 83’ünün cesedi bulunabildi. Gözaltında kaybedilenlerin failleri ise genellikle gizli tanık ifadeleri veya belgelerle tespit edilebildiği halde yargı önüne çıkartılmadı veya ceza almaktan kurtuldu.
Cumartesi Anneleri Nasıl Ortaya Çıktı?
Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akibetini öğrenmek ve faillerin yargılanmasını sağlamak için 1995 yılında eylem yapmaya başlayan bir grup kadındır. İlk eylemlerine 27 Mayıs 1995’te İstanbul’da İnsan Hakları Derneği (İHD) önünde başladılar. Her cumartesi saat 12:00’de siyah giyerek ve kaybolan yakınlarının fotoğraflarını taşıyarak sessiz bir şekilde oturdular. Bu oturma eylemi Arjantin’deki Plaza de Mayo Anneleri’nden esinlenerek yapıldı.
Cumartesi Anneleri’nin eylemleri kendi başlarına değil, İHD gibi insan hakları kuruluşlarıyla işbirliği içinde gerçekleştirildi. Eylemlere katılım zamanla arttı ve farklı şehirlerde de benzer eylemler yapılmaya başlandı. Cumartesi Anneleri’nin eylemleri ulusal ve uluslararası basın tarafından da takip edildi ve gözaltında kaybetme sorununa dikkat çekti.
Cumartesi Anneleri Neden Galatasaray Meydanı’nı Seçti?
Cumartesi Anneleri’nin ilk eylemleri İHD önünde yapıldığı için Beyoğlu ilçesinde bulunan Galatasaray Meydanı’na yakındır. Ayrıca Galatasaray Meydanı, İstanbul’un en işlek yerlerinden biridir ve çok sayıda insanın geçtiği bir noktadır. Bu nedenle Cumartesi Anneleri’nin sesini duyurmak için uygun bir mekândır.
Cumartesi Anneleri ilk olarak 1996 yılında Galatasaray Meydanı’nda eylem yapmaya başladıklarında polis tarafından engellenmediler. Ancak daha sonra polis baskısı arttıkça eylemlerine ara vermek zorunda kaldılar. 2009 yılında ise tekrar Galatasaray Meydanı’nda buluşmaya başladıklarında polis izni aldıkları için sorun yaşamadıkları görüldü.