Japon’nın II. Dünya Savaşı’ndaki Biyolojik Deneyleri: Yeni Belgeler ve Gerçekler

II. Dünya Savaşı’nda Japon İmparatorluğu’nun yürüttüğü insanlık dışı biyolojik deneylerin boyutları, Japonya Ulusal Arşivleri’nin 15 Mayıs’ta kamuoyuna sunduğu yeni belgelerle gözler önüne serildi. Yıllarca yalnızca söylenti düzeyinde dile getirilen iddialar, devletin kendi resmi belgeleriyle doğrulandı. Japon ordusunun yalnızca ünlü 731. Birimiyle sınırlı kalmadığı, Çin’in farklı şehirlerinde de insanlık suçu niteliğindeki deneylerin yürütüldüğü kesinlik kazandı.

Sadece 731. Birim Değil: Nankin ve Guangzhou’daki Gizli Üniteler

Açıklanan belgeler, Japon ordusuna bağlı bazı asker ve subayların, 1938-1945 yılları arasında Çin’de faaliyet gösteren gizli biyolojik savaş birimlerinde görev aldığını ortaya koyuyor. Bu birimlerden biri Nankin’de “1644” kod numarasıyla, diğeri ise Guangzhou’da “8604” numarasıyla faaliyet göstermiş. Söz konusu birimlerin, tıpkı 731. Birim gibi esirler üzerinde bakteri ve virüs deneyleri yürüttüğü belirtiliyor.

Shiga Tıp Bilimleri Üniversitesi’nden emekli profesör Katsuo Nishiyama’ya göre, yeni belgeler Japonya’nın Çin topraklarında sistematik ve koordineli bir biyolojik savaş programı yürüttüğünü teyit ediyor. “Söz konusu belgeler, yalnızca Harbin’deki 731. Birim değil, aynı zamanda Çin’in güney ve orta bölgelerinde de benzer faaliyetlerin sürdürüldüğünü açıkça gösteriyor,” diyor Nishiyama.

Mandçurya’da Kurulan Kukla Devlet ve Deney Merkezleri

Belgelerde adı geçen birimler, o dönem Japonya tarafından kurulan kukla devlet Mandçukuo sınırları içinde faaliyet göstermiş. Özellikle Harbin yakınlarındaki 731. Birim, veba, şarbon ve kolera gibi ölümcül hastalıklar üzerinde yüzlerce Çinli esir ve sivil üzerinde canlı deneyler gerçekleştirmişti. Çin’in Jilin eyaletine ait arşivlerde yer alan bir fotoğraf, 1940 Kasım ayında “veba önleme operasyonu” olarak sunulan ama gerçekte bir biyolojik saldırı testi olan bir faaliyeti gözler önüne seriyor. Fotoğrafta, Japon destekli Mandçukuo yetkilileri deneylere katılırken görülüyor.

Sessizlik Perdesi Yırtılıyor

Japonya, savaştan sonra ABD ile gizli anlaşmalar sonucu birçok belgeyi gizledi ve savaş suçlularının bir kısmı yargılanmadı. Özellikle 731. Birim’in başındaki General Shirō Ishii ve ekibi, deney verilerini ABD’ye teslim etme karşılığında savaş suçlarından muaf tutuldu. Bugün ise Japonya’nın kendi arşivlerinden çıkan belgeler, bu utanç verici tarihin üzerindeki örtüyü aralıyor.

Japon Toplumunda ve Akademide Artan Hesaplaşma Talebi

Bu yeni gelişmeler, Japon akademi dünyasında ve insan hakları savunucuları arasında geçmişle yüzleşme çağrılarını yeniden gündeme taşıdı. Savaş yıllarında yapılan bu korkunç deneylerin sorumlularının adalet önüne çıkarılamamış olması, ülkede ahlaki bir travma olarak değerlendiriliyor. Japon hükümetinin bu yeni bilgiler ışığında resmî bir özür dilemesi ve Çin halkına tazminat ödemesi yönünde talepler giderek artıyor.

Tarihle Yüzleşme Kaçınılmaz

Bu belgeler, yalnızca Japonya için değil, insanlık tarihi açısından da karanlık bir döneme ışık tutuyor. Nazi Almanyası’nın insan deneyleriyle özdeşleşmiş karanlık mirası kadar korkunç bir tablo, şimdi Japon arşivlerinden çıkıyor. Ve bu kez, inkârın ya da suskunluğun bir savunma mekanizması olarak kullanılması mümkün değil.

Japonya’nın savaş yıllarındaki biyolojik silah programı artık bir efsane ya da iddia değil. Bizzat devletin tuttuğu belgeler, insanlığa karşı işlenen bu suçları kanıtlıyor. Japon halkının ve uluslararası kamuoyunun, bu tarihi gerçeklerle yüzleşmesi ve hesap sorması, bir adalet meselesi olduğu kadar bir insanlık görevidir.


Kaynaklar:

  • Japonya Ulusal Arşivleri, 15 Mayıs 2025 tarihli belge açıklamaları
  • Katsuo Nishiyama, Shiga Tıp Bilimleri Üniversitesi
  • Çin Xinhua Haber Ajansı (2014 tarihli Jilin eyaleti arşiv fotoğrafları)
  • Edwin Black, War Against the Weak
  • Sheldon H. Harris, Factories of Death: Japanese Biological Warfare, 1932-1945