[avatar user=”metekAkaynar” size=”original” align=”left” /]Cumhuriyet Ne Zaman Kuruldu, Ne Zaman İlan Edildi?
Siyasal hayatımıza dair birçok konuda olduğu gibi, Cumhuriyet’in kendisi ilgili tartışmalar da iki -ikisi de yanlış ve önyargılı- kampa bölünmüş durumda. Birisi, Cumhuriyet’in Atatürk’ün eseri olduğu ve Cumhuriyet’in bizzat ve neredeyse sadece onun eseri olduğu düşüncesi. Cumhuriyet o kadar yalnızca Atatürk’ün eseridir ki, Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay ve Refet Bele başta olmak üzere birçok yol arkadaşı bile onun bu ileri görüşlülüğünü algılayamadıklarından Cumhuriyet’in ilanında tepki göstermişlerdir. Diğer görüş ise Cumhuriyet’in halka sorulmadan ve tepeden inme yöntemlerle zorla ilan ettirildiği yönünde. O kadar ki, Cumhuriyet’in neden halkoylamasına sunulmadan kabul edildiğini diline dolayarak süreci eleştiren aklıeveller bile var.
Her iki görüşün sakilliği ile ilgili olarak söylenecek çok şey var; oysa, 29 Ekim 1923 günü sabahı toplanan TBMM oturumuna göz atmak bile Cumhuriyet tartışmalarının farklı bir minvalde seyrettiğini görmeye yetiyor. Cumhuriyet’in ilanının, malumun ilamı, çocuğun adının konulması türünden basit ve olağan bir yasama faaliyeti gibi yürütülmesi Cumhuriyet’in ne sadece Atatürk’ün üstün zekâsının ve iradesinin ürünü, ne de onun zorla Türkiye’ye dayattığı bir uygulama olduğunun altını çizmek için yeter de artar bile. Şöyle özetlemek mümkün: 29 Ekim’de TBMM’de yürütülen tartışmalar, konuşmalar takip edildiğinde, Cumhuriyet’in 1920 Nisan’ında kurulup, 1923’te ilan edildiğini daha da net göstermektedir. 29 Ekim, oldukça sıradan bir gündür; Cumhuriyet ilan edilmemiş, o gün sadece hukuki bir prosedür yerine getirilmiştir.
TBMM’nin 2. Devre 1. Yasama Yılı’ndaki 43. İçtimaı, 29 Teşrinievvel 1339 Pazartesi günü ikinci Reisvekili İsmet Beyefendi Beyefendi riyasetinde açılır. Geçmiş toplantının tutanak özetinin (Zaptı Sabık Hülâsası) okunmasının ardından, Gelen Evrak (Evrakı Varide) okunur. İlk sırada Kanunu Esasî Encümeninin, Teşkilâtı Esasiye Kanununun Bâzı Mevaddının Tadiline Dair Kanun Teklifi Ve Mazbatası yer almaktadır. Ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı İle İlân Edilmiş Olan Seferberliğin Hitam Bulduğuna Dair (1/241) Numaralı Kanun Lâyihası Ve Müdafaai Milliye Encümeni Mazbatası yer almaktadır. Üçüncü sırada Lâzistan Mebusu Esad Beyin, Lâzistan Livasında Fındık, ‘Portakal, Limon, Mandalina, Çay, Dut Yetiştirilmesi Hakkında (2/182) Numaralı Teklifi Kanunî Ve İktisat Encümeni Mazbatası, dördüncü sırada ise Kângırı’nm Şabanözü Nahiyesinden Kemikoğlu Süleyman Bini Eyyub’un İadei Hukuku Memnuasına Dair (3/18) Numaralı İcra Tekilleri Heyeti Riyaseti Tezkere Ve Adliye Encümeni Mazbatası yer almaktadır. Son sırada ise Bahriye Bütçesini İhzar Etmek Üzere Üç Zattan Mürekkep Bir Komisyon Teşkil Edildiğinden Meclisçe De Bahriye Mütehassıslarından Üç Zatın Tâyinine Dair Muvazenei Maliye Encümeni Mazbatası yer alır.
TBMM toplantısı, önergelerin görüşülmesiyle başlar. O günkü toplantının ilk sırasında yer alan Takrir (önerge) Urfa Mebusu Şeyh Safvet Efendinin, “…ruznamenin yedinci maddesini teşkil eden, memurini saire misillû idarei hususiye memurlariyle mâzulîn ve mütekaidin evlâtlarının mektep ücretleri hakkında bir karar ittihazına dair olan ve müstacel ruznameye alınarak müstacelen müzakeresi” hakkındaki takriridir.
Takrir’in okunmasının ardından İstanbul Meb. Ali Rıza Bey Takrir sahibinin önergesini izah etmesini belirttikten sonra Safvet Efendi söz alarak önergesi ile düşüncelerini dile getirir. Görüşme uzun sürmez. Saten Safvet Bey’in takiriri, mevzunun ruznameye (gündeme) alınması yönündedir. Başkan Ali Rıza Bey ve Safvet Bey arasındaki karşılıklı konuşmadan sonra araya girerek “Şeyh Efendi Hazretlerinin teklifi, takririn müstacel ruznameye alınmasından ibarettir. Ruznameye alındıktan sonra malûmuâlinizdir ki, müzakeresi açılır. Biz ise henüz ruznameye almadık. Şimdi bunun müstacel ruznameye alınmasını kabul edenler lütfen el kaldırsın.” Diyerek takriri oylamaya sunar, takrir kabul edilir.
Takirir kabul edilmesine rağmen Maarif Vekili İsmail Safa Bey de konu ile ilgili konuşmak üzere söz alır. Elaziz Mebusu Hüseyin Bey söz almadan raya girince Başkan müdahale ederek istiyorsanız söz vereyim der. Tartışmaya Bozok Mebusu Süleyman Sırrı Bey’de katılır ve kısa süreli bir söz dalaşı yaşanır. Karesi Mebusu Vehbi Bey ve Çorum Mebusu Mustafa Bey de takrir ile ilgili olarak söz alarak düşüncelerini paylaşırlar.
Takrir’in görüşülmesinin ardından Sıhhiye ve Muaveneti İçtimaiye Vekili Rıza Nur Bey’in İstifası okunarak kabul edilir.
29 Ekim 1923 günü toplanan Meclis’in o günkü oturumunda görüşülen ilk kanun Tıp. Fakültesinden neşet edecek etıbbayı mülkiyenin sureti istihdamları hakkında kanun lâyihası (1/26) ve Sıhhiye ve Muaveneti İçtimaiye Encümeni mazbatası’dır. Başkan, Kanun’un geneli ile ilgili görüşmelerin bitirildiği ve genelinin oylanarak kabul edildiğinden hareketle, kanunun her bir maddesinin görüşülmesine geçildiğini belirtir. Görüşmeler bayağı uzar; hatta Siverek Mebusu Kadri, Van’dan İbrahim ve Erzurum’dan Halet beyler görüşmelerin kesilmesi ve oylamaya geçilmesi konusunda takririler.
Artık Sıra Kanunu Esasi Encümeninin, Teşkilâtı Esasiye Kanununun Bâzı Mevaddının Tadiline Dair Kanun Teklifi Ve Kanunu Esasi Encümeni Mazbatası’na gelir, yani cumhuriyetin ilanına imkân verecek anayasa değişikliğine.
Konu bir anayasa değişikliği olduğu için ilk önce Anayasa Komisyonu’nun mazbatası okunur. Şöyledir:
Milletimizi refahiyet ve saadete îsal ve istiklâli tammeye mazhar eden Mücahedei Hüdapesendanede hâkimiyeti milliye esası sureti katiyede kabul edilmiş ve daima buna riayet edilegelmişti. Bu usulün Türk Milleti necibesine ne azîm muvaffakiyet temin ettiği aşikârdır. Hâkimiyetin bilâkaydüşart millete aidiyeti ve idare usulünün mukadderatı milleti bizzat ve bilfiil idare etmek esasına müstenit bulunması zaten (Cumhuriyet) demek olduğundan saltanatı terdiyeyi katiyen dâfi olan bu kelimenin istimali ve Türkiye Devletinin şekli Hükümeti Cumhuri olması hakkında Teşkilâtı Esasiye Kanununun maddei mahsusasınm bir fıkra ile tavzih edilmesi hukukan ve maslahaten münasip görülmüştür.
Bir Cumhuriyet tesis kılındıktan sonra bu Cumhuriyetin mümessili olan bir riyaset makamının da ihdası tabiîdir. Bundan başka Hükümeti teşkil edecek olan Başvekilin Reisicumhur tarafından tâyini, mesuliyetin tesbiti noktai nazarından umuru zaruriy’dendir. Binaenaleyh elyevm mevcudolan şe’kli devlet tesbit edilmek üzere Teşkilâtı Esasiye Kanununun buna ait bir, üç, sekiz ve dokuzuncu maddeleri berveçhi ati tadil ve tavzih ve Devletimizin dininin, dini islâm ve lisanı türkçe olduğuna dair bir maddei mahsusa tedvin edilmiştir. Mevaddı mezkûreyi kanuniyet iktisabetmek üzere Heyeti Celileye arz ve teklif ve derakap müzakeresini istirham ederiz.
Alıntının içerisinde kaybolup gitmesini önlemek için bir kere daha dikkat çekerek belirtmek gerekmektedir ki, Yunus Nadi Bey başkanlığında toplanan Kanuni Esasi Encümeni’nin (Anayasa Komisyonu) Komisyon, egemenlik… milletinidir ilkesinin “zaten” Cumhuriyet anlamına geldiğini özellikle vurgulamakta ve yapılmakta olan değişikliği hukuken ve maslahaten yapılan bir tadilat olarak görmektedir.
Cumhuriyetin ilanı mevzuu Meclis’te tartışılmaya başlandığında da benzer bir iklim hakimdir: Tabir-i caizse, Cumhuriyet 1920’de kurulmuş, 1923’de ilan edilmektedir.
Konuyla ilgili olarak ilk sözü, Anayasa Komisyonu Başkanı İzmir Mebusu Yunus Nadi Bey alır. Yunus Nadi konuşmasında yaptıkları kanun değişikliğini Cumhuriyetin ilanını, bir “ikmal”, “takviye” bir “tadilat” olarak görmektedir. “…Türkiye Büyük Millet Meclisi bu itibarla .talibimizde ve Türk tarihimde emsali nadir görülmüş bir harika ibda’ etmiştir. Kendisinin masdarı olan Milletin azim ve himmetiyle Teşkilâtı Eeaaiyemize ‘bütün milletçe merbutuz. İkinci Türkiye Büyük Millet Meclisi; şimdi bir ‘kısmını teklif ettiğimiz ve kısmı diğerini peyder pey nazarı tasvibinize arz edeceğimiz ikmalât ve tadilât ile- bu kurduğu/muz esası takviye ve ilâ edecektir. Hükümeti tesis etmek şerefi birinci. Meclise ait ise; bu esası takviye ve ilân etmk şerefli de bu Meclise aldolacaktır.”
Saruhan Mebusu Vasıp Bey de konuşmasında uzun uzadıya ve belagatle, Milli Mücadele’den savaşalardan, saltanatın kaldırılmasından vb. bahsettikten sonra şöyle devam eder: “…Arkadaşlar! Ben, Meclisi Âlinizin timsali olduğu Büyük Milletimin seciyelerine, ruhlarına. arzu ve emellerine tercüman olarak haykırıyor ve bütün cihana ilânediyorum ki: Bundan sonra bu Devletin şekli doğrudan doğruya Cumhuriyettir.”
Benzer bir noktayı Konya Mebusu Eyüp Sabri Bey de vurgular: Cumhuriyet aslında o gün kurulmamaktadır: “Arkadaşlar! Bizim Hükümetimiz bugün Cumhuriyet olmıyor. Teşekkül ettiği günden beri Cumhuriyet olmuştur.”
Antalya mebusu Rasih Efendi de benzer noktaları öne çıkararak Cumhuriyetin aslında saltanatın kaldırılmasının hukuki bir sonucu olduğunu da vurgular. Rasih Bey şöyle der: “Türk Devleti bundan sonra Riyasette irsen gelmiş, oturmuş kimse görmiyecektir. Türkler, Devletin Riyasetini, ilmi… kendi memleketine, kendi milletine, kendi hizmetiyle tanınan şahıslara verecektir.”
Oturumda söz alan bir diğer mebus Mehmet Emin Bey Cumhuriyetin ilanını “Ondört asır evvel, Peybamber Muhammed’in Mekke duvarlarında kurduğu Hükümeti, bugün de Türk Milleti Ankara’ya kurmuştur. Şu aziz saatte ben, bu ihtiyar arkadaşınız, Allah’ımdan bu Hükümeti takdis ederim.” Şeklinde tebrik eder. Urfa Mebusu şeyh Saffet Efendi de İslami bir dil ile Cumhuriyeti kutlamayı tercih eder: “Biz bugün Teşkilâtı Esasiyemizde Cumhuriyeti tasrih etmekle tamamiyle Hul’e’fayı Raşidîn Efendilerimizin devrine rücu etmiş bulunuyoruz. Çünkü o zamanlar teşekkül eden Devleti İslâmiye (Cumhuriyeti uhuvviye) idi ondan dolayı teşekküratımı tekrar ediyorum.”
Eskişehir Mebusu Emin Bey de TBMM’nin açıldığı gün böyle bir kararın alıncağını tahmin ettiğini belirtmektedir. Şöyle devam eder: “Meclisin ilk teşekkülünde buna vâsıl olacağımızı tahmin etmiştim ve bu; bence buraya varacaktır.”
Anayasa değişikliğinin kabul edilmesinin ardından başlayan Reis-i cumhur intihabı ardından kürsüye gelen Ankara Mebusu- ve artık Cumhurbaşkanı- Mustafa Kemal de konuşmasında o gün yapılanın, aslında malumun ilamı olduğunu bir kez daha vurgular: “Türkiye Devletinin zaten cihanda malûm olan, malûm olması lâzımgelen- mahiyeti beynelmilel mâruf unvanı ile yadedildi. Bunun icabı tabiisi olmak üzere, bugüne kadar doğrudan doğruya Meclisinizin Riyasetinde bulundurduğunuz arkadaşınıza ifa ettirdiğiniz vazifeyi Reisicumhur unvanı ile yine aynı arkadaşınıza, bu âciz arkadaşınıza… (Estağfurullah, hakkınızdır sesleri) tevcih buyurdunuz.”
Toparlayalım. Cumhuriyet’in ilanı ile ilgili çok şey söylemek, yazmak mümkün. Bu yazıda sadece Cumhuriyetin ne Mustafa Kemal’in ileri görüşlülüğü ne de baskıcı bir zorba vb. olmasıyla ilişkilendirilemeyeceğini, o günkü meclis oturumundan hareketle örneklendirmeye çalıştım.
- Afife Jale’den İstanbul Sözleşmesi’ne Bakmak - 17 Ağustos 2020
- Patrimonyalizm, Ayasofya ve Cumhurbaşkanlığı Sistemi - 17 Temmuz 2020
- Haziran’da Ölmek Zor - 28 Haziran 2020