Mehmet AÄŸar ve yaklaşık 50 yıldır ‘devlet adına’ yapılanların hikayesi

Mehmet AÄŸar’ın hikayesi, devletinkiyle iç içe geçmiÅŸ bir hikâye. Bu iç içe olma hali, AÄŸar’ın dünyaya geldiÄŸi güne kadar uzanıyor. AÄŸar’ın babası Zülfü AÄŸar, bir dönemin önemli emniyet müdürlerinden. 1960 öncesi dönemin baÅŸbakanı Adnan Menderes’e, genel olarak da Demokrat Parti geleneÄŸine yakın bir isim.

Mehmet AÄŸar da 1951’de, babasının o dönemki CumhurbaÅŸkanı Celal Bayar’ın koruma müdürü olması nedeniyle devletin kalbinde, Çankaya Köşkü’nün lojmanlarında dünyaya geliyor.

1968’de Ankara Ãœniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi yani Mülkiye’ye giriyor. O dönem babasını kaybettiÄŸi için Emniyet bursuyla okuyor. O yıllar, devrimci gençlik hareketinin üniversitelerde güçlendiÄŸi bir dönem. Yıllar sonra bir röportajında söylediÄŸine göre, Mahir Çayan ve Hüseyin Cevahir’le okulda top oynuyor.

AÄŸar’ın ilerideki hayatında ise solla mücadele önemli bir yer tutacak.

Babasının izinde

AÄŸar’ın kariyerine baÅŸlamasından kısa süre önce, 12 Mart 1971’de hükümete muhtıra veriliyor.

1970’lerin en önemli emniyet müdürlerinden biri Şükrü Balcı. 70’lerde mafya ile iliÅŸkileri olduÄŸu iddia edilen Balcı, 16 Mart 1978’de Ãœlkücü bir grubun solcu öğrencilere yönelik yaptığı Beyazıt Katliamı nedeniyle de hakkında soruÅŸturma açılmış bir isim.

AÄŸar da ilerleyen yıllarda Balcı’nın yanında yetiÅŸecek. 1972’de mezun olan AÄŸar, üniversite sonrası önce Emniyet Genel Müdürlüğü’ne giriyor ama bir süre sonra kaymakamlığa yöneliyor.

Ancak üniversite yıllığında arkadaÅŸlarının yazdığı gibi “en büyük ideali, babasının izinden yürüyerek Emniyet saflarına geçmek.” Ankara’nın Delice ilçesinde kaymakamlık yaparken 1980 yılının Ocak ayında, Ä°stanbul Emniyet Åžube Müdür MuavinliÄŸi’ne geçiyor. Siyasi Åžube Müdür Muavini oluyor.

O dönem Ä°stanbul Emniyet Müdürü koltuÄŸunda Şükrü Balcı var. AÄŸar, onun yanında deneyim kazanıyor. 12 Eylül 1980 darbesi, AÄŸar Ä°stanbul Emniyeti’ndeyken oldu.

Bu kritik eşikte Ağar kariyerinde yükseliyordu. Önce Personel Şube Müdürü, sonra Asayiş Şube Müdürü ve sonra da İstanbul Emniyet Müdür Muavini oldu.

İşkence ve yargısız infaz eleştirileri

AÄŸar’ın görevde olduÄŸu bu dönem, sol görüşlü birçok kiÅŸinin Ä°stanbul Emniyeti’nde iÅŸkence gördüğü ya da öldürüldüğünün iddia edildiÄŸi bir dönem. Bazı olaylar yargıya da taşındı ve bundan dolayı ceza alan polisler de oldu.

Ancak bunların ucu AÄŸar’a dokunmadı. AÄŸar’ın sesini televizyonda duyduklarında basına konuÅŸup AÄŸar’ın iÅŸkencecileri olduÄŸunu öne sürenler oldu.

AÄŸar 2016’da ise bu dönemle ilgili, “sol örgütlerin arkasında Rusya’nın olduÄŸunu düşündüğünü, öyle ÅŸartlandığını ancak sonra Sovyetler’in bir tek TKP’yi desteklediÄŸini gördüğünü, TKP üyelerinin de ellerine bıçak bile almamış, düzgün fikir insanları olduÄŸunu” söyleyecekti.

Birinci MÄ°T raporu

1988’de birinci MÄ°T raporu olarak tanımlanan rapor, çeÅŸitli basın kuruluÅŸlarını gezdikten sonra kamuoyuna sızdı. Raporu kamuoyuna duyuran, başında o dönemin yasaklı siyasetçisi DoÄŸu Perinçek’in bulunduÄŸu 2000’e DoÄŸru dergisiydi.

Raporda, polis içindeki çekiÅŸme ve mafya-polis-kamu görevlileri iliÅŸkileri ele alınıyordu. Rapora göre, Ä°stanbul Emniyet Müdürlüğü üst düzey kadrosu yer altı dünyasıyla yakın iliÅŸki içindeydi ve bu iliÅŸkinin koordinatörlerinden biri de Mehmet AÄŸar’dı.

Yer altı dünyasının, o dönem ANAP’ın tedbirleri karşısında muhalefet partileri SHP ve DYP’ye yöneldiklerini, bunu özellikle DYP konusunda baÅŸardıklarını yazıyordu rapor. Birçok yorumcuya göre belge, devletin MÄ°T ve Emniyet merkezli iki kanadının çatışmasının sonucuydu.

Ä°ddialara göre MÄ°T kanadında Hiram Abas, Mehmet Eymür ve sonradan AÄŸar’a yakınlaÅŸacak Korkut Eken gibi isimler, Emniyet kanadında ise Şükrü Balcı, Ãœnal Erkan ve Mehmet AÄŸar vardı. Rapordaki bilgilerin kaynağı olduÄŸu öne sürülen Tarık Ãœmit, 1995’te kaçırıldı ve kendisinden bir daha haber alınamadı.

‘Papatya bürokrat’ tabiri

MÄ°T raporu, AÄŸar’ın yükseliÅŸini durduramadı. AÄŸar, raporun ardından Ankara’ya geçti ve 1988’de yani henüz 37 yaşında Ankara Emniyet Müdürü oldu. Bu dönemde ANAP’la yakın iliÅŸki kurdu.

BaÅŸbakan Turgut Özal’ın eÅŸi Semra Özal’ın programlarının iyi bir takipçisiydi.

Semra Özal liderliÄŸindeki kadın vakfının “Papatyalar” olarak anılması nedeniyle AÄŸar’a da kulislerde “Papatya Bürokrat” lakabı takıldı.

90’lara hızlı baÅŸladı

AÄŸar, 1990’lara da hızlı bir giriÅŸ yaptı. 1990’da Ä°stanbul Emniyet Müdürü oldu. Bu dönemde yine birçok yargısız infaz ve iÅŸkence iddiaları gündeme geldi. Ä°nsan hakları kuruluÅŸlarından, birçok operasyonda zanlıların yakalanma imkanı varken “ölü ele geçirilmelerine” büyük tepki geliyordu.

O ise hayatı boyunca hiçbir gayri resmi emir vermediğini söyleyecekti.

Kırcı’nın nikah ÅŸahidi

GüneydoÄŸu’daki yaygın Nevruz eylemlerinin yeni bir dönemi iÅŸaret ettiÄŸi 1992 yılında Erzurum Valisi oldu AÄŸar.

Göreve geldiÄŸi yıl Ãœlkücü Haluk Kırcı’nın nikah ÅŸahitliÄŸini yaptı. 1978’de Ankara’da Türkiye İşçi Partili yedi gencin öldürüldüğü Bahçelievler Katliamı nedeniyle yargılandığı davada idama mahkûm edilmiÅŸti Kırcı. 1991’de tahliye edilen Kırcı’nın “yanlışlıkla tahliye edildiÄŸi” ortaya çıkmış ve Kırcı aranmaya baÅŸlanmıştı.

AÄŸar, ilerleyen yıllarda Kırcı’yı tanımadığını söyledi.

Kritik yılda Emniyet’in başında

1993, faili meçhul cinayetler, suikastlar, yargısız infazlar açısından çok uzun süren bir yıl oldu. Ağar da 1993 yılında, henüz 42 yaşındayken Emniyet Genel Müdürü oldu.

Uğur Mumcu o yıl öldürüldü.

EÅŸi Güldal Mumcu, bir görüşmelerinde Mehmet AÄŸar’ın cinayetle ilgili olarak “Öyle bir iÅŸ ki, bir duvar gibi. Bir tuÄŸla çekersek duvar yıkılır” dediÄŸini söyledi. AÄŸar ise bu sözleri söylediÄŸini inkar etti.

‘Özel savaÅŸ’ anlayışı

AÄŸar, PKK’ya karşı savaÅŸta özel birliklerin kullanılmasını savunuyordu. Ona göre özel polis birlikleri de bu savaÅŸta rol oynamalıydı. Bu önerileri Milli Güvenlik Kurulu’nun önüne geldi. Bu kapsamda, Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde Özel Harekât Daire BaÅŸkanlığı’nın kurulmasını saÄŸladı.

Bu dönemde AÄŸar’ın davetiyle Korkut Eken, özel timlerin eÄŸitiminde görev aldı. Özel timciler bu dönem medyaya, sarkık bıyıkları ve üç hilalli yüzükleriyle çekilen fotoÄŸraflarıyla yansıyordu. AÄŸar ilerleyen yıllarda bu dönemde “bin gizli operasyon yaptıklarını” belirtecek, 2016’da bunun kendisine sorulması üzerine “Hayır, gizli deÄŸil, bin istihbarat operasyonu” diyecekti.

Hizbullah yaklaşımı: ‘Operasyon faydalı olmaz’

1990’lar, Hizbullah örgütünün özellikle GüneydoÄŸu Anadolu’da etkin ÅŸiddet eylemleri düzenlediÄŸi yıllardı.

PKK ile sık sık karşı karşıya gelen bu örgütün devlet içindeki bazı aÄŸlar tarafından desteklendiÄŸi iddiaları o dönem basına yansımıştı. Öyle ki grup için “Hizbul Kontra” kavramı kullanılıyordu.

Ä°lerleyen yıllarda ortaya çıkacak belgelere göre AÄŸar, 1993’te dönemin CumhurbaÅŸkanı Süleyman Demirel’e grupla ilgili iletilen bir uyarı mektubunun deÄŸerlendirmeye alınması ardından, ilgili birimlere örgüt üyelerine operasyonu önermeyen bir açıklama yolladı.

Açıklamada, “Hizbullah örgütü stratejisi gereÄŸi güvenlik kuvvetleri ve devlet aleyhine herhangi eylemden kaçınmaktadır” diyen AÄŸar, “yakalama amaçlı bir operasyonun bu aÅŸamada beklenen faydayı saÄŸlamayacağını” belirtiyordu.

90’lar ve faili meçhul cinayetler

Bu dönemde GüneydoÄŸu’da PKK ile mücadele adına faili meçhul cinayet, köy yakma gibi olaylar yaÅŸandı.

2010’lu yılların baÅŸlarında, eski özel harekât polisi Ayhan Çarkın, 1990’larda bölgede birçok faili meçhul cinayeti iÅŸlediklerini açıklayacak, bunların devletin bilgisi dahilinde yapıldığını öne sürecek ve bu açıklamalar ardından bir soruÅŸturma baÅŸlatılacaktı. 1993 aynı zamanda Tansu Çiller’in baÅŸbakanlığa geldiÄŸi yıldı.

AÄŸar, Çiller’den büyük destek alıyordu.

Çiller o yıl yaptığı bir açıklamada, ellerinde PKK’ya haraç veren iÅŸ adamları ve sanatçıların bulunduÄŸu bir liste olduÄŸunu belirtip onlardan hesap soracaklarını söyledi.

Bir süre sonra bazı Kürt iÅŸ insanlarının ölüm haberleri gelmeye baÅŸladı. Bu kiÅŸilerden bazıları, Adapazarı-Ä°zmit-Sapanca üçgeninde failleri meçhul ÅŸekilde öldürüldü.  Behçet Cantürk’le baÅŸlayan süreçte öldürülenler arasında HDP EÅŸ BaÅŸkanı Pervin Buldan’ın eÅŸi SavaÅŸ Buldan da vardı.

Siyasete hızlı geçiş

AÄŸar, 1995’te siyasete girdi. Hızlı bir giriÅŸ oldu bu.

1995’te DYP Elazığ Milletvekili seçildikten sonra Refah-Yol hükümetinde önce Adalet sonra da İçiÅŸleri Bakanı oldu. Kamuoyu AÄŸar’ı siyasete girdikten sonra daha yakından tanıdı.

O dönem kendisini takip eden gazetecilere göre Ağar her daim soğukkanlı, kendinden emin, bulunduğu her ortamda otorite kuran bir izlenim veriyordu.

Ä°kinci MÄ°T raporunda doÄŸrudan hedefteydi

1996’da ise Türkiye kamuoyu, ikinci MÄ°T raporu olayıyla tanıştı. Kamuoyuna bunu açıklayan da dönemin İşçi Partisi lideri DoÄŸu Perinçek oldu. İddialara göre bu rapor da yine iki kanadın geriliminin sonucuydu.

Özellikle Çiller ve AÄŸar hakkında önemli ifadeler içeren rapor, “Emniyet Genel Müdürlüğü’nce PKK ve Dev-Sol’a karşı faaliyetler için kullanılıyor görüntüsü ile özel bir suç ekibi teÅŸkil edilmiÅŸtir” cümlesiyle baÅŸlıyordu.

Ä°kinci cümlede, “Tehdit, gasp, haraç, uyuÅŸturucu kaçakçılığı, cinayet gibi suçların içinde olan bu grup genellikle eski Ãœlkücülerden teÅŸekkül etmiÅŸtir” deniyor ve ardından ekleniyordu:

“Grup doÄŸrudan Emniyet Genel Müdürü Mehmet AÄŸar’a baÄŸlı olup Em. Gn. Md. Müşaviri Korkut Eken tarafından sevk ve idare edilmektedir.”

Grup üyelerinin “teröre karşı faaliyet” görünümünde yurt dışına gidip gelerek uyuÅŸturucu kaçakçılığı yaptığı iddiası da yer aldı raporda. Bu arada raporda, Sedat Peker’in de ismi “Ãœlkücü faaliyetler” notuyla yer alıyordu.

Öte yandan 1990’ların ikinci yarısında uyuÅŸturucu kaçakçılığından hüküm giyen Hüseyin BaybaÅŸin de o dönemde Mehmet AÄŸar’ın uyuÅŸturucu kaçakçılığı içinde yer aldığını, bir marinayı kullanarak, yat limanı yakınlarında demir atan büyük gemilere mal yüklendiÄŸini öne sürüyor ve ısrarla “AÄŸar, servetinin kaynağını açıklasın” çaÄŸrısı yapıyordu.

AÄŸar ise yıllarca bu iddiaları reddedecek, BaybaÅŸin’in arkasında PKK olduÄŸunu söyleyecek, en büyük uyuÅŸturucu operasyonlarının kendi döneminde yapıldığını belirtecek, Lucky-S gemisi olayını buna örnek verecekti.

Susurluk kazası: Kamyon neye çarptı?

3 Kasım 1996’da Balıkesir’in Susurluk ilçesindeki kaza, devlet-siyaset-mafya iliÅŸkilerini ortaya döktü. Birçok suçtan aranan, eski Ãœlkü Ocakları DerneÄŸi yöneticilerinden, sahte kimlikli Abdullah Çatlı; emniyet amiri Hüseyin KocadaÄŸ ve Çatlı ile iliÅŸkisi olan Gonca Us kazada ölmüştü. DYP Åžanlıurfa Milletvekili Sedat Bucak ise yaralanmıştı.

Bagajdan, bazıları devlete ait olup kaybolan birçok silah ve mermi çıktı. Ortaya çıkan görüntü, MÄ°T raporuyla örtüşüyordu. Kaza sonrası “derin devlet”, “Gladyo”, “kontrgerilla” gibi kavramlar kamuoyunda yoÄŸun bir ÅŸekilde tartışılmaya baÅŸlandı.

AÄŸar, kazadan kısa süre sonra istifa etti. Ancak istifa gerekçesi, dönemin BaÅŸbakanı Necmettin Erbakan’ın Libya gezisine tepki ve kızının saÄŸlık durumu olarak aktarıldı.

Meral AkÅŸener kendisinden görevi devralırken, “AÄŸar’ın yükselttiÄŸi çıta aÅŸağı düşürülmeyecektir” dedi.

Komisyondaki cevaplarında devlet vurgusu

AÄŸar, 16 Ocak 1997’de TBMM’deki Susurluk Komisyonu’nda soruları yanıtladı. Her zamanki gibi tok sesiyle soÄŸukkanlı ve kendinden emindi. Bazı kritik sorulara, bunların yargıya intikal ettiÄŸini belirterek cevap vermedi.

Bazı konuları hatırlamadığını söyledi. AÄŸar bir dönem devlet içinde kendisine “terörle” ilgili olarak, “Bu iÅŸi bitirin de ne yaparsanız yapın Allah aÅŸkına” dendiÄŸini söyledi. Devlete hizmet vurgusu yaptı ve “Bir tek düstur öğrenmiÅŸiz, boÄŸazımızdan geçmemek kaydıyla her türlü riski de sırtımızda taşımak suretiyle, devlete, millete hizmet etmiÅŸizdir” dedi.

Abdullah Çatlı ile ilgili sorulara verdiÄŸi yanıtların bir noktasında, “Ben, alt kademelerde çalıştığım dönemde, hep sol terör örgütleriyle ilgili bölümlerde çalıştım; yani, saÄŸ terör örgütleriyle ilgili bölümlerde hiç çalışmadım, özellikle Ä°stanbul Birinci Åžube Müdür Muavini olduÄŸum dönemde. Dolayısıyla, sol terör örgütleriyle ilintili olan kiÅŸilerin hepsini tanırım fakat, bu kesimde tanıma ÅŸansım olmamıştır” diye konuÅŸtu.

Bu dönemde Susurluk’la ilgili yargı süreçleri baÅŸladı. AÄŸar’ın da yargılandığı davada Özel Harekat BaÅŸkanlığı’na alınan bazı silahların kaybolması, Ömer Lütfi Topal’ın öldürülmesi, Abdullah Çatlı’ya pasaport verilmesi, MÄ°T baÄŸlantılı Tarık Ãœmit’in öldürülmesi gibi konular ele alınıyordu.

DYP liderliÄŸi ve ‘düz ovada siyaset’ çıkışı

AÄŸar bu arada 1999 seçimlerinde Elazığ’da yüksek bir oy oranıyla bağımsız milletvekili seçildi. 2002’de ise DYP’nin başına geçti. Tanıyanların aktardığına bakarsak, AÄŸar döneme uygun siyasi manevralar yapabilen, hatta esnek biri oldu hep.

2005’te Batman’da, DYP’nin bir yemek gecesinde Kürtçe türkü söylemesi ya da bir yıl sonraki “DaÄŸda silah tutacağına düz ovada siyaset yapsınlar” çıkışı bunun örneklerinden oldu.

2007’de DYP ve Erkan Mumcu liderliÄŸindeki ANAP birleÅŸme kararı aldı. Yeni parti, DYP’nin adını deÄŸiÅŸtireceÄŸi Demokrat Parti (DP) olacak, Genel BaÅŸkan AÄŸar olurken, Erkan Mumcu ise EÅŸ BaÅŸkan olacaktı. Ancak aradaki krizler büyüdü ve 2 Haziran’daki ANAP kongresinde beklenen fesih kararı çıkmadı.

O gün salonda AÄŸar da beklenmiÅŸ ama gelmemiÅŸti. AÄŸar kongre yerine Türkçe Olimpiyatları’na katılmış, konuÅŸmasında etkinliÄŸi övmüş ve Fethullah Gülen’den de “Hocaefendi” diye bahsetmiÅŸti. YaÅŸananlar nedeniyle AÄŸar ve Mumcu, birbirlerini suçladı. 2007 seçimlerinde DP barajı geçemeyince istifa etti AÄŸar. Halefi Süleyman Soylu oldu.

2007’de Ergenekon davası baÅŸladığında kamuoyunda “AÄŸar da Ergenekon’dan yargılanacak mı?” sorusu gündeme geldi. Ancak bu hiçbir zaman gerçekleÅŸmedi. Aynı yıl AÄŸar, aktif siyasetten uzaklaÅŸtı.

‘OlaÄŸan dışı’ cezaevi günleri

Susurluk davasında sona gelinirken 2011’de “Kusurumuz olduysa bilerek deÄŸil, hizmetin kendisinden kaynaklanan hizmet kusurlarıdır” açıklamasını yaptı. Davada AÄŸar’a, “cürüm iÅŸlemek için silahlı teÅŸekkül oluÅŸturduÄŸu ve yönettiÄŸi” gerekçesiyle beÅŸ yıl hapis cezası verildi.

2012’de AÄŸar’a hapis yolu göründü ama bu süreç de başından itibaren olaÄŸanüstüydü. Adalet Bakanlığı, Bodrum’da yaÅŸayan ailesine yakın olması için AÄŸar için Aydın, Yenipazar’daki hapishaneyi belirledi.

GiriÅŸte basına konuÅŸup, cezaevinin bir vatan görevi olduÄŸunu belirtti ve “Allah devlete ve millete zeval vermesin” dedi. Bu arada AÄŸar gitmeden cezaevinde tadilat yapılmış, kendisi için özel bir bölüm oluÅŸturulmuÅŸtu. Cezaevi yakınlarına bir helikopter pisti dahi inÅŸa edildi.

Siyaset ve spor dünyasından birçok ziyaretçisi oldu bu dönemde AÄŸar’ın. O dönemki yeni yargı paketine dayanarak 1 yıl 4 gün hapis yattıktan sonra tahliye edildi. Cezaevi çıkışında bekleyen gazetecilere konuÅŸurken yine “devlet” kavramına baÅŸvurdu: “Devlet ‘Gel’ dedi geldik, ‘Git’ dedi gittik.”

15 Temmuz sonrasında ‘devletin merkezine’ geri mi döndü?

AÄŸar, Haziran 2011’de AKP’ye desteÄŸini açıkladı. Hapis sonrasındaki dönemde ise kamuoyu önüne pek çıkmadı. 2015’te Mayıs ayında, hiçbir siyasi parti liderinin katılmadığı, Kenan Evren’in cenaze töreninde boy gösterdiÄŸinde gazetecilerin sorusuna “Siyaseti bıraktım” cevabını verdi.

Ancak iddialara göre giderek AKP’ye yaklaşıyordu. 1 Kasım 2015 seçimlerinde AÄŸar, yine AKP’ye destek açıkladı. Göz önünde olmama görüntüsü ise 15 Temmuz 2016’daki darbe giriÅŸimiyle birlikte deÄŸiÅŸti.

GiriÅŸimden günler sonra, CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın konutunun da bulunduÄŸu Ãœsküdar Kısıklı’daki Demokrasi Nöbeti’nde sahneye çıkması manidar bulundu. Bu arada darbe giriÅŸiminden kısa süre sonra İçiÅŸleri Bakanlığı görevine, yakın iliÅŸkisi olduÄŸu öne sürülen Süleyman Soylu geldi.

Soylu ise yıllar sonra Habertürk’te gazetecilerin sorularını yanıtlarken, 1990’larda DYP içinde olduÄŸu dönemde AÄŸar’a karşı hareket ettiÄŸini, 2000’lerde de AÄŸar’a muhalefet ettiÄŸini, bir devlet bürokratının sivil siyasette yer almasına hep karşı çıktığını söyleyecekti.

Darbe giriÅŸimi sonrası bürokraside özellikle Gülen Yapılanmasına mensup olmakla suçlanan kadroların tasfiyeleri hız kazandı. Bu dönemde Ankara’da siyaset kulislerinde, AÄŸar’ın hükümete güvenlik konularında gayrı resmi olarak danışmanlık yaptığı söylentileri yayılmaya baÅŸladı.

Ä°ddia edildiÄŸi kadarıyla AÄŸar tasfiyelerle boÅŸalan bazı emniyet kadrolarının kimlerle doldurulacağında rol üstleniyor, güvenlik konusunda deneyimlerini Ankara bürokrasisiyle paylaşıyordu. 31 Mart 2019’daki yerel seçimler öncesi, Ä°stanbul Yenikapı’da düzenlenen Cumhur Ä°ttifakı’nın mitingine Mehmet AÄŸar da katıldı.

Miting öncesi AÄŸar ve ErdoÄŸan’ın yakın sohbette olduÄŸu görüldü. Kendisi yıllar içinde AKP’ye daha da yaklaşırken oÄŸlu Zülfü Tolga AÄŸar da siyasete girmiÅŸti.

Sitesindeki bilgilere göre 2014 yılında partiye üye olan Tolga AÄŸar, 2018 Haziran seçimlerinde ise AKP Elazığ Milletvekili seçildi. Tolga AÄŸar’ın 2019’daki, “CumhurbaÅŸkanı denince bize, acayip, çok korkunç bir ÅŸey, Allah gibi geliyor” sözleri kamuoyunda çok konuÅŸuldu.

Yalıkavak Marina’da çekilen fotoÄŸraf ne anlatıyor?

16 Ekim 2020 tarihinde sosyal medyada Bodrum’daki Yalıkavak Marina’dan paylaşılan bir fotoÄŸraf gündem oldu.

Karede; Ağar, Korkut Eken, organize suç örgütü liderliğinden hüküm giymiş ve hapisten kısa süre önce çıkmış olan Alaattin Çakıcı ile eski Özel Kuvvetler Komutanı ve eski MHP milletvekili Engin Alan vardı.

Çakıcı’ya yakın Ãœzeyir ÇakmaktaÅŸ, Twitter paylaşımında karedekileri “Türk Devleti ilelebet var olsun diye her zorluk ve meÅŸakkati göğüsleyen, zindan dahil bu uÄŸurda en ağır bedelleri ödeyen kahramanlarımız” diye tanıtıyordu. Gazeteciler, bu fotoÄŸrafın siyasi olarak ne anlama geldiÄŸini günlerce yorumlamaya çalıştı.

Peker’in iddiaları sonrası yeniden gündemde

Mehmet AÄŸar bugünlerde, kendisi gibi sürekli devletin kutsallığını vurgulayan, organize suç örgütü kurmak suçlamasıyla aranan Sedat Peker’in iddiaları sonrası yeniden gündemde. Ayrıca yargılandığı Ankara JÄ°TEM davasındaki beraat kararları bozulmuÅŸ durumda.

Ve AÄŸar bir kez daha o ünlü soÄŸukkanlılığıyla “Ä°nsan yaptığından korkar, yapmadığından deÄŸil. Benim çok şükür korkacak hiçbir ÅŸeyim yok” diyor.

Devletin kendisiyle ilgili istediÄŸi araÅŸtırmayı istediÄŸi zaman yapacağını söylüyor. OÄŸlu Tolga AÄŸar’ın tweetinde ise yine “devlet” vurgusu var: “Biz vatan, devlet, bayrak, namus ve ÅŸeref için ölmeyi göze alanların torunlarıyız, çocuklarıyız.”

Aslında oÄŸul AÄŸar, bu sözlerle babasının da on yıllardır yaptığı savunmayı sürdürdüğünü gösteriyor. Türkiye’de on yıllardır mafya-siyaset-devlet-sermaye iliÅŸkisiyle ilgili suçlananlar savunmalarında, “devlet” kavramına baÅŸvurmaya devam ediyor.

Mahmut Hamsici
BBC Türkçe