Organize suç örgütü kurmak suçlamasıyla hakkında yakalama emri çıkarılan Sedat Peker’in yurt dışından yayımladığı videolarda, 1990’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetler ile ilgili bazı iddiaları da dile getirmesiyle birlikte, Türkiye’de siyaset-emniyet-mafya ilişkileri tartışmaları yeniden alevlendi.
Peker son videosunda gazeteciler Uğur Mumcu ve Kutlu Adalı ile aralarında Kürt iş adamları Savaş Buldan ve Behçet Cantürk’ün de bulunduğu bazı isimlerin öldürülmeleriyle, eski içişleri bakanlarından Mehmet Ağar ve eski istihbarat görevlisi Korkut Eken’i ilişkilendiren iddialarda bulundu.
Siyaset, mafya ve güvenlik örgütlerinin ilişkileriyle ilgili iddialar ilk kez yoğun olarak 1996’da Susurluk’ta meydana gelen bir kazanın ortaya çıkardığı ilişkiler ışığında tartışılmaya başlamıştı.
Kazadan sonra Meclis’te Susurluk Araştırma Komisyonu kurulmuş, üst düzey güvenlik amirleri ve çetecilikle suçlanan özel harekat polislerinin olduğu 54 kişiyle görüşülerek kapsamlı bir rapor hazırlanmış, JİTEM (Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele) yapılanması ile ilgili bilgilere de yer verilmişti. O raporda Mehmet Ağar, İbrahim Şahin, Korkut Eken gibi isimler öne çıkmıştı.
Susurluk Raporu, 1990’lı yıllarda Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşanan kayıplar ve faili meçhul cinayetlerin yargıya taşınmasında dönüm noktası oldu.
90’lı yıllarda Kürt iş adamlarının öldürülmesiyle ilgili suçlamaların da yer aldığı JİTEM Ankara Davası’nda Mehmet Ağar, Korkut Eken ve İbrahim Şahin dahil 19 kişi yargılandı. 7 yıl sonra, 19 Aralık 2019’da tüm sanıklar hakkında beraat kararı verildi.
Ancak, istinaf mahkemesi beraat kararını bozdu. Mahkemenin 5 Nisan 2021 tarihli bozma kararının gerekçesi de, Peker’in bu cinayetlerle ilgili iddiaları ortaya attığı 23 Mayıs Pazar günü tebliğ edildi.
JİTEM ile ilgili iddialar Dargeçit, Cizre Kulp’ta işlenen faili meçhul cinayetlerle ilgili davalarda da gündeme geldi. Bunların bir kısmı hala devam ederken, bir kısmı beraatle sonuçlandı.
Peker’in iddiaları üzerine, Diyarbakır Barosu, Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu ve beraatle sonuçlanan bütün JİTEM davaları ile faili meçhul cinayetlerin yeniden görülmesini talep etti.
JİTEM’in varlığı 1987’de Olağanüstü Hal (OHAL) Bölgesi’nin oluşturulması ile birlikte sorgulanmaya başlamıştı.
Kamu kuruluşları ve hükümetler, JİTEM adlı bir oluşumun olmadığını iddia etse de 2011 yılında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturmada JİTEM’in İçişleri Bakanlığı’nın onayı olmadan ve Genelkurmay’dan görüş alınmadan Jandarma Genel Komutanlığı’nın kendi inisiyatifiyle kurulmuş olduğu sonucuna varılmıştı.
JİTEM davaları ne zaman ve nasıl başladı?
JİTEM’in varlığı resmi makamlarca kabul edilmese de, faili meçhul davalarında, savcılık soruşturmalarında, Jandarma Komutanlığı’nın inisiyatifiyle kurulan bir organizasyon olarak tanımlanıyor.
2008 yılında Ergenekon Davası kapsamında ifadesi alınan Emekli Jandarma Albay Arif Doğan, JİTEM ile ilgili bilgi verirken Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı’nı kurduğunu, 1990’da görevini Veli Küçük’e devrettiğini anlatmıştı.Arif Doğan, o tarihte Ergenekon kapsamında tutuklu sanıklardan biri olan Sedat Peker ile 1984-85 yıllarında tanıştığını ve “abi-kardeş” gibi görüşmeler gerçekleştirdiklerini de eklemişti.
Doğan’a ait bir depoda JİTEM ile alakalı çok sayıda belge ve arşive de o dönem el konduğu kayıtlara geçmişti.
Kürt yazar Musa Anter’in öldürülmesi davası ve JİTEM Ana Davası’nda ifade veren Veli Küçük ise JİTEM’in varlığını inkar etti.
JİTEM iddianameleri: 1999’da başlayan yargı süreçleri
Meclis araştırması sonucu hazırlanan Susurluk raporundan sonra JİTEM ile ilgili ilk iddianame, 1999 yılında Diyarbakır 3 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde hazırlandı.
İtirafçı sanıklar Recep Tiril, Faysal Şanlı, Hacı Hasan, Adil Timurtaş, Mehmet Zahir Karadeniz ve Lokman Gündüz hakkında “Cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak ve birden fazla kişiyi öldürmek” suçlamalarıyla dava açıldı.
13 Aralık 1999’da ise, Musa Anter cinayetiyle ilgili itiraflarda bulunan Abdulkadir Aygan’ın da içinde olduğu 5 kişi hakkında yeni bir iddianame düzenlendi.
PKK itirafçıları ve jandarma istihbarat elemanları Hüseyin Tilki, Ali Ozansoy, Abdülkadir Aygan, Fethi Çetin ve Hayrettin Toka hakkında Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde (DGM) 2000 yılında dava açıldı.
29 Şubat 2000 yılında birleştirilen iki dosyada 11 sanık, Ahmet Cem Ersever’in öldürülmesi ve İstanbul’da Yeni Ülke Gazetesi’nin bombalanması gibi farklı birçok olaydan yargılanmaya başladı.
2002’de DGM’ler kapatılınca dosyalara Ağır Ceza Mahkemesi bakmaya başladı.
2005 yılına gelindiğinde, Abdülkadir Aygan, Mahmut Yıldırım (Yeşil adıyla biliniyor) Abdülkerim Kırca, Muhsin Gül, Fethi Çetin, Kemal Emlük, Saniye Emlük ve Yüksel Uğur hakkında 8 sanıklı bir JİTEM davası açıldı ama asker sıfatı taşıdıkları için Abdülkerim Kırca, Yüksel Uğur ve Saniye Emlük’ün dosyaları, görevsizlik kararı verilerek askeri mahkemeye gönderildi. Geriye böylece 5 sanık kalmış oldu.
Bir yıl sonra, Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi daha önce açılan 11 sanıklı JİTEM Dosyası hakkında görevsizlik kararı verdi ve dosya Diyarbakır Askeri Mahkemesi’ne gönderildi. Askeri Mahkeme’nin görevsizlik kararı verdiği dosya Uyuşmazlık Mahkemesi ve oradan Ağır Ceza Mahkemesi’ne gitti.
2008 yılına gelindiğinde 5 sanıklı JİTEM Dosyası Özel Yetkili Suç Mahkemesi’ne (ÖYM) gönderildi ve mahkeme örgütlü suç olmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı verdi.
Haziran 2009’da Yargıtay’da görülen dosya ÖYM’ye iade edildi. En nihayetinde 3 Kasım 2009 tarihi, duruşma günü olarak belirlendi.
Birinci duruşma sanıklar olmadan görüldü. Aygan ve Yıldırım (Yeşil) hakkında gıyabi tutuklama kararı verildi ve sonraki celselerde herhangi bir ilerleme kaydedilmedi.
Mayıs 2010’da 11 sanıklı JİTEM davası ile 5 sanıklı JİTEM davası birleştirildi.
26 Kasım 2010’da görülen sekizinci duruşmada, bir başka suçtan tutuklu olan sanıklar Adil Timurtaş, tutuksuz sanıklar Recep Erkal, Faysal Şanlı, Hüseyin Eren, Hayrettin Toka ve Erhan Berak ilk defa duruşmaya katıldı ve suçlamaları reddettiler.
Musa Anter cinayeti davası JİTEM ana davası ile birleştirildi
JİTEM davası sanıklarından Abdulkadir Aygan İtirafçı adlı kitabında ve verdiği röportajlarda 20 Eylül 1992’de Diyarbakır’da 72 yaşındaki gazeteci-yazar Musa Anter’i öldüren kişinin Hamit Yıldırım olduğunu iddia etti.
Anter dosyasının zaman aşımına uğramasına 3 ay kala, Hamit Yıldırım, Diyarbakır Savcılığı’nın talimatıyla 29 Haziran 2012 tarihinde tutuklandı.
Tetikçi olmakla suçlanan Hamit Yıldırım, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım, Abdulkadir Aygan ve Emekli Albay Savaş Gevrekçi hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edilen Musa Anter davasının iddianamesi ise 5 Temmuz 2013 tarihinde kabul edildi.
ÖYM kapatılınca Musa Anter davası Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne taşındı ve 23 Aralık 2014’ten itibaren JİTEM Ana Davası ve Musa Anter dosyası birleştirildi.
8 yıldır devam eden davada Mehmet Eymür, Veli Küçük, Ünal Erkan gibi önemli isimler tanık olarak dinlendi.
26 Eylül 2016’da SEGBİS ile ifade veren emekli tuğgeneral Veli Küçük, dönemin İçişleri Bakanı Mustafa Kalemli ve dönemin Jandarma Genel Komutanı Burhanettin Bigalı’nın kendisini Ankara’ya çağırarak devletin kırsalda istihbarat eksiği olduğunu, yerel istihbarat birimlerini Ankara’dan idare edecek bir birime ihtiyaç duyulduğunu, bunun üzerine Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı’nın kurulduğunu ve 1990-Haziran 1991 tarihleri arasında komuta ettiği bu birimin lağvedilmesi ile görevinin sonlandığını söylemişti.
Küçük, JİTEM yapılanmasının var olmadığını da öne sürdü.
Musa Anter davasının tek tutuklu sanığı olan Hamit Yıldırım ise 5 yıllık tutukluluk süresi dolduğu gerekçesiyle 28 Haziran 2017’de tahliye edildi.
14 Kasım 2018 tarihinde görülen duruşmada eski Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı İsmail Hakkı Pekin tanık olarak dinlendi ve 1995 yılında Iğdır İl Jandarma Komutanı’nın “Yeşil”i, “Terörist avında başarılıdır” diyerek kendisiyle de tanıştırdığını söyledi.
Pekin, devletin gizli servisleri adına çalışan meçhul unsurlar olduğunu, bu tür kişilerin suikastlar ve infazlar için kullanıldığını, Yeşil’in de devlet adına işler yaptığını dile getirdi.
Dönemin OHAL Valisi Ünal Erkan da 25 Eylül 2019 tarihindeki duruşmaya katıldı ancak JİTEM’e ilişkin sorulara yanıt vermedi.
7 Temmuz’da 29. duruşması görülecek Musa Anter davasında bu kez karar verilip verilmeyeceği bekleniyor. Dosya 14 ay sonra zaman aşımına uğrayacak.
Dargeçit’te iki öğretmenin ve korucu başının oğlunun PKK tarafından kaçırılarak öldürüldüğü haberi üzerine 30 Ekim 1995’te yapılan operasyonlarda, 14 yaşındaki Seyhan Doğan, 16 yaşındaki Nedim Akyün, 13 yaşındaki Davut Altınkaynak dahil 8 köylü PKK’ya yardım ve yataklık ettikleri iddiasıyla gözaltına alınarak Dargeçit İlçe Jandarma Karakolu’na götürüldü ve köylülerden bir daha haber alınamadı.
Gözaltına alınanlardan Süleyman Seyhan’ın cesedi, 4 ay sonra evine gelen bir telefon ihbarı üzerine, elleri arkadan bağlanmış ve başı gövdesinden ayrılmış şekilde bir kuyunun dibinde bulundu.
Seyhan ailesine bilgi verdiği iddia edilen Dargeçit Komutanlığı’nda görevli Uzman Çavuş Bilal Batırır’dan ise 8 Mart’ta evden çıktıktan sonra bir daha haber alınamadı.
2009’da ailelerin yeniden suç duyurusunda bulunması üzerine dosya yeniden açıldı ve köylülerin işkencede öldürüldüğü iddiaları soruşturuldu.
2012-2013’te yapılan kazılarda beş kişinin daha kemikleri bulundu, kalan 2 kişi hala kayıp.
30 Ekim 2014 tarihinde iddianame hazırlandı ve dönemin Mardin Jandarma Komando Tabur Komutanı Hurşit İmren ile komuta kademesinde dört rütbeli, çoğu korucu 14 kişi ile birlikte taammüden öldürme suçundan yargılanmaya başladılar.
Güvenlik gerekçesiyle Adıyaman Ağır Ceza Mahkemesi’ne nakledilen dava hala devam ediyor.
Cemal Temizöz’ün yargılandığı Cizre JİTEM davası
1993 yılında Cizre Jandarma Komutanı olarak görev yapan Cemal Temizöz hakkında, Ergenekon dava dosyasında, ekibiyle birlikte Şırnak Cizre’de işledikleri cinayetler ve diğer eylemlerine ilişkin bilgiler yer alınca, ilçede 1993-1995 yılları arasında meydana gelen 21 faili meçhul cinayetle ilgili dava açıldı.
Temizöz’le birlikte, aralarında o dönemde Cizre Belediye Başkanı olan Kamil Atak, PKK itirafçıları ile korucuların yer aldığı 6 kişi hakkında “cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak ve bu teşekküle katılarak mensubu olmak, insan öldürmeye azmettirmek ve insan öldürmek” suçlarından 2009 yılında dava açıldı.
Bu davada kayıp yakınlarının avukatlığını da, 28 Kasım 2015’te Diyarbakır Sur’da öldürülen Tahir Elçi yapmıştı.
Temizöz ve Atak’ın aralarında olduğu 5 kişi tutuklandı. JİTEM ana davası sanıklarından Abdulkadir Aygan, ifadelerinde Temizöz’ün, Veli Küçük ile aynı ekipte yer aldığını iddia etmişti.
Cemal Temizöz ayrıca Balyoz Davası’ndan yargılanıp beraat eden 236 sanıktan biriydi.
2012’de Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayan dava, güvenlik gerekçesiyle Eskişehir’e nakledildi.
Temizöz dava sürecinde “Cemaat cephesinin kurduğu oyunla PKK cephesinin önüne atıldım. Terörist gibi yakalanan bazı kişiler şantajla gizli tanık haline getirilebiliyor” diye savunma yapmış ve 5 yıl tutuklu kaldıktan sonra, 12 Eylül 2014’te tahliye edilmiş; 5 Kasım 2015 tarihinde de davadaki tüm sanıklar beraat etmişti.
Duruşma sürecinde sanıklarından Adem Yakın’ın “JİTEM’de çalışmadım. JİTEM’in ne olduğunu bilmem. Ben bir tek ‘je t’aime’ bilirim. O da Fransızca seni seviyorum demektir” şeklindeki sözleri gündem olmuştu.
Kulp JİTEM davası
Beraatle sonuçlanan bir diğer dava ise Kulp JİTEM davasıydı.
8 Ekim-25 Ekim 1993 tarihleri arasında Diyarbakır’ın Kulp ilçesinin 8 mezrasını kapsayan alanda, General Yavuz Ertürk komutasındaki Bolu 2. Tugayı tarafından yürütülen askeri operasyonlarda gözaltına alınan 11 kişiye ait kemikler, 5 Kasım 2004’te toplu bir mezarda bulunmuştu.
2013’te düzenlenen iddianamede emekli Tuğgeneral Yavuz Ertürk’ün “birden fazla kişiyi aynı sebeple öldürmek, halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik, cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturmak” suçlarından yargılanması talep edilmiş ama yerel mahkeme Ertürk için beraat kararı vermişti.