Bilgi çağında yaşıyor olsak da, dünyanın her zamankinden daha fazla aptal insan barındırdığına dair yaygın bir kanı var. Bunun en temel sebeplerinden biri, dünya nüfusunun hızla artması ve bireysel cehaletin artık daha görünür hale gelmesi olabilir. Ancak asıl mesele, aptallığın niceliğinden ziyade niteliğidir. Cehalet, hangi biçimiyle daha tehlikelidir?
Ünlü yazar Robert Greene, Gücün 48 Yasası ve İnsan Doğasının Yasaları kitaplarıyla güç dinamiklerini ve insan psikolojisini ele alan önemli isimlerden biri. Greene, Chris Williamson ile gerçekleştirdiği bir röportajda, aptallığın doğasını analiz ederken, en büyük tehlikenin “kendini mutlak doğruya sahip sanan bireylerden” kaynaklandığını öne sürüyor.
Kesinlik Yanılgısı ve Tehlikeli Cehalet
Greene’e göre, aptallığın en belirgin göstergesi, bir bireyin tüm cevapları bildiğinden emin olmasıdır. Bu kavram, psikolojide geniş yankı bulan Dunning-Kruger etkisi ile de ilişkilidir. Belli bir konuda yetersiz bilgiye sahip olan bireyler, aslında o konu hakkında oldukça bilgili olduklarını sanma eğilimindedirler.
Tarih boyunca büyük hatalar yapan liderlere baktığımızda, çoğunun bu yanılgıya düştüğünü görebiliriz. Greene bu noktada Antik Yunan’dan bir örnek veriyor: Atina’nın liderleri, Peloponez Savaşı’na zaferden emin olarak girdiklerinde, aslında kendi çöküşlerini hazırladılar. Olası felaket senaryolarını göz ardı ettiler, çünkü kendi görüşlerinden şüphe etmeye ihtiyaç duymadılar.
Buradan hareketle, kesin inançlı insanların ne kadar tehlikeli olabileceği ortaya çıkıyor. Ellerinde güç bulundurduklarında, körü körüne savundukları fikirleri dayatma eğilimleri büyük yıkımlara yol açabiliyor. Greene’e göre, “Bir şeylerden emin olan insanlar çok aptaldır, ancak güce sahip olduklarında çok daha tehlikelidirler.”
Aptallık mı, Kötülük mü? Hanlon’un Usturası ve Olumsuz Yetenek
Bu bakış açısı, Hanlon’un Usturası olarak bilinen popüler ilkeyi akla getiriyor:
“Aptallıkla yeterince açıklanabilen bir şeyi asla kötülüğe atfetmeyin.”
Yani, zarar verici birçok eylemin arkasında kasıtlı bir kötü niyetten ziyade, saf cehalet ve düşüncesizlik olabilir. Ancak burada başka bir tehlike ortaya çıkıyor: Zeki insanlar bile, kesinliğe olan eğilimleri nedeniyle aptalca hareket edebilirler.
Robert Greene, bu duruma karşı geliştirilebilecek bir zihinsel beceriden bahsediyor: Olumsuz yetenek. Bu kavram, ünlü şair John Keats’ten ilhamla ortaya atılmıştır ve “bir kişinin, çelişkili görünen iki düşünceyi aynı anda zihninde tutabilme yetisi” olarak tanımlanır.
Örneğin, siyasi rakiplerimizin fikirlerini tamamen kabul etmememiz gerektiği gibi, kendi fikirlerimizin de kesin doğrular olduğunu düşünmemeliyiz. Bu, zihin açıklığı ve eleştirel düşünmeyi teşvik eden bir yöntemdir. Eğer bireyler, kesin inançlarıyla hareket etmek yerine, her ihtimali değerlendirme kapasitesine sahip olurlarsa, aptallığın en yıkıcı biçimini engelleyebiliriz.
Zihinsel Esneklik mi, Tehlikeli Kesinlik mi?
Günümüz toplumunda en büyük tehdit, sadece bilgisiz insanların varlığı değil, aynı zamanda kendi cehaletinin farkında olmayan bireylerin etkili mevkilerde bulunmasıdır. Robert Greene, insanların kesinlik yanılgısından kurtulmaları ve çelişkili fikirleri aynı anda değerlendirme yetisini geliştirmeleri gerektiğini savunuyor.
Bu yaklaşım, hem bireysel gelişim hem de toplumsal karar alma süreçleri için kritik bir öneme sahip. Zira, tarihteki en büyük felaketlerin çoğu, kendisini mutlak doğruya sahip sanan insanlar tarafından başlatılmıştır. Bu nedenle, aptallık sadece bireysel bir kusur değil, aynı zamanda kolektif olarak yönetilmesi gereken bir sorundur.