Yargı, suçluları değil, gazetecileri cezalandırıyor
Gazeteci Bahadır Özgür, kamuoyunun yakından tanıdığı önemli bir araştırmacı gazeteci. Uyuşturucu trafiğinden kara para aklamaya, mafya-devlet-siyaset ilişkilerinden faili meçhul cinayetlere kadar Türkiye’nin karanlık dosyalarına dair cesur haberleriyle biliniyor. Ancak son karar, bu tür gazeteciliğin artık cezalandırıldığını bir kez daha gösterdi.
Mudanya 1. Asliye Ceza Mahkemesi, Özgür’e, 2 Ekim 2022’de Mudanya Kitap Fuarı’nda yaptığı konuşma nedeniyle 3 ay 22 gün hapis cezası verdi. Suçlama, Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesine dayandırıldı: “Devleti, Meclisi, hükümeti ve yargı organlarını aşağılamak.” Karar, “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” gerekçesiyle ertelendi; fakat cezanın kendisi, iktidarın eleştiriyi cezalandıran yargı pratiğini bir kez daha görünür kıldı.
Konuşma, Özgür’ün birlikte kaleme aldığı ve büyük yankı uyandıran Duvar: Sedat Peker’in İtiraf, İfşa ve İddiaları adlı kitabın içeriğine dairdi. Bu kitap, Türkiye’de yıllardır süren organize suç yapılarıyla devlet arasındaki ilişkilerin izini sürüyor; Susurluk’tan Ayhan Bora Kaplan’a, Sezgin Baran Korkmaz’dan uluslararası kara para ağlarına uzanan bir hattı ortaya koyuyor. Gazeteci, Mudanya’daki konuşmasında da tıpkı Uğur Mumcu’nun “Papa-Mafya-Ağca” üçgeninde yaptığı gibi, mafya-siyaset-devlet üçgeninin sürekliliğini vurguluyordu.
O konuşma şimdi, mahkeme tarafından bir “suç” olarak damgalandı.
Gazeteciliğe Ceza, Mafyaya Göz Yumma
Karar, Türkiye’de araştırmacı gazeteciliğin geldiği noktayı çarpıcı biçimde ortaya koyuyor. Yıllardır gazeteciler hakkında açılan davalar, özellikle devletin karanlık noktalarına ışık tutan haberlere karşı sistemli bir yıldırma politikasının parçası haline geldi. Sedat Peker’in ifşaatlarıyla kamuoyuna yansıyan bilgiler üzerinden gazetecilik yapmak, siyasi iktidarın gözünde artık cezalandırılmayı gerektiren bir eylem olarak görülüyor.
Oysa Özgür’ün anlattıkları, yalnızca kamu yararı için yapılmış bir haberci faaliyeti. Yargılaması gerekenler, mafya yapıları ve onların devlet içindeki bağlantıları olmalıydı. Ancak Türkiye’de gerçek suçlular dokunulmazlık zırhıyla korunurken, onları teşhir eden gazeteciler cezalandırılıyor.
Hükmün Geri Bırakılması Değil, Yargının Gerçekleriyle Yüzleşmesi Gerek
Özgür’e verilen cezanın hükmünün açıklanması ertelenmiş olabilir. Ancak bu karar, gazeteciliği baskı altına alma niyetinin üstünü örtemez. Zira bu tür kararlar, doğrudan tutuklama tehdidi içermese de, gazetecilere bir “gözdağı” niteliği taşıyor. Aynı zamanda gazetecilerin kendi oto-sansür mekanizmalarını çalıştırmasına neden oluyor.
Bu dava, yalnızca Bahadır Özgür’ün değil, Türkiye’de ifade özgürlüğü mücadelesi veren tüm gazetecilerin meselesidir.
Ve bu mücadele, ancak gerçeği savunmaya devam ederek kazanılabilir.