Açlık ve gıda israfı paradoksu: Bolluk çağında açlık

Teknolojik ilerlemelerin ve yapay zekânın hayatımızı kökten değiştirdiği bir dönemde, açlık ve gıda israfının eş zamanlı olarak artması, kabul edilemez bir çelişki olarak karşımıza çıkıyor. Dünya Gazetesi’nden, Prof. Dr. Çisil SOHODOL’un “Bu ne yaman çelişki: Hem açlık hem gıda israfı artıyor” başlıklı makalesi, bu önemli meseleyi ele alarak, artan açlık sorununun yanı sıra gıda israfının da ne denli ciddi boyutlara ulaştığını vurguluyor.

Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’ndan (SKA) ikincisi olan “açlığa son” hedefi, günümüz dünyasında daha da aciliyet kazanıyor. Teknolojinin zirvesinde yaşamamıza rağmen, her gün milyonlarca insan, özellikle de çocuklar, açlıkla mücadele ediyor. Makale, hiçbir ülkenin açlık sorununu tamamen çözemediğini, Sürdürülebilir Kalkınma Endeksi’nin ilerleme raporunda dünya haritasının açlıkla ilgili olarak turuncu ve kırmızı renklerle boyandığını, yani önemli zorlukların devam ettiğini belirtiyor.

Bir yandan SKA hedeflerine ulaşmaya çalışırken, diğer yandan gıda israfı sorunu devam ediyor. Dünya genelinde 800 milyondan fazla insan açlık ve yoksulluk sınırında yaşarken, üretilen gıdanın üçte biri israf oluyor. İsraf edilen gıdanın yalnızca %25’i kurtarılsa bile, 800 milyon insanın açlığını giderebilecek kadar gıda sağlanmış olacak.

Gıdanın tarladan sofralara ulaşana kadar olan yolculuğu, tedarik zincirindeki verimsizlikler nedeniyle israf ile dolu. Bu durum, sadece kaynak israfı değil, aynı zamanda açlık krizini de şiddetlendiriyor. Makale, Türkiye’de Temel İhtiyaç Derneği (TİDER) gibi kuruluşların gıda bankacılığı yoluyla kullanılabilir gıda, temizlik ürünleri ve giysileri israftan kurtararak yoksulluk içindeki ailelere ulaştırdığını ve bu sayede hem açlıkla hem de israfla mücadele ettiğini anlatıyor.

Türkiye’de yıllık gıda israfının 18 milyon ton olduğu ve bunun maliyetinin 414 milyar TL’ye ulaştığı belirtiliyor. Gıda bankalarının, bağışlanan ürünleri toplayıp, ihtiyaç sahiplerine ulaştıran önemli bir rol üstlendiği, bu sistemin sadece açlık sorununa değil, aynı zamanda israf ve yoksullukla mücadelede sürdürülebilir bir model sunduğu vurgulanıyor.

Prof. Dr. SOHODOL’un makalesi, açlık ve israf arasındaki bu çelişkiyi gözler önüne seriyor ve tüketim alışkanlıklarımızı yeniden gözden geçirmemiz, gıda dağıtım sistemlerini iyileştirmemiz ve gıda bankacılığı gibi somut çözümler sunan girişimleri desteklememiz gerektiğini hatırlatıyor. Yapay zeka çağında ilerlerken, teknolojiyi sadece yenilik için değil, açlığın geçmişte kaldığı bir dünya yaratmak için de kullanmamız gerektiğini vurguluyor.

Bu karmaşık sorunun ve önerilen çözümlerin daha derinlemesine anlaşılması için, tam makalenin okunması şiddetle tavsiye edilir. Makalede sunulan içgörüler, gıda güvenliğinin herkes için bir gerçeklik haline geldiği bir geleceği şekillendirmede taşıdığımız ortak sorumluluğun bir hatırlatıcısı olarak hizmet ediyor.