‘Çağımızın… tasviri nesneye, kopyayı aslına, temsili gerçekliğe, dış görünüşü öze tercih ettiğinden kuşku yoktur… Çağımız için kutsal olan tek şey yanılsama, kutsal olmayan tek şey ise hakikattir. Dahası, hakikat azaldıkça ve yanılsama çoğaldıkça çağımızın gözünde kutsal olanın değeri artar, öyle ki bu çağ açısından yanılsamanın had safhası, kutsal olanın da had safhasıdır.’ Guy Debord, ”Gösteri Toplumu” adlı kitabına Ferbach’ın bu sözleriyle başlamış.
Guy Debord… Yıllar önce adını duyduğum ancak derinlemesine bilgi sahibi olmadığım bu filozofu geçenlerde dış kaynaklı bir belgesel izlerken yeniden anımsadım. Debord’un felsefesinin irdelendiği bu belgeselde onun ileri sürdüğü teorilerin bir kahin öngörüsüyle günümüz toplumuna ne derece uyduğu anlatılıyordu. Elbette, bende derin bir merak ve bilgilenme ihtiyacı uyandı. Birkaç gün hakkında araştırma yaptım. Gösteri Toplumu (1967) adlı kitabını inceledim. Yaşadığı dönemde henüz İnternet’le, dahası sosyal medyayla tanışılmamış olmamasına karşın, işaret ettiği başlıklar, sunduğu teoriler yaşadığımız çağın gerçekliği olmuştu. Onun, isabetli kehanetlerini okumak beni oldukça şaşırttı.
1931’de Paris’te doğup 1994’te yaşama veda etmiş olan Debord Marxist bir filozof.
Sinemacı kimliğiyle de tanınıyor. Dahası, filmleri, kitapları ve yazılarıyla yirminci yüzyılın felsefi ve siyasi değişimlerine önemli ölçüde etki etmiş biri. Bu anlamda, Fransa’daki Mayıs 1968 İsyanını tetikleyen unsur olarak da görülüyor. Bazı görüşlere göre, bu isyan altmış sekiz kuşağı olarak da bildiğimiz öğrenci hareketlerinin başlangıcı sayılıyor. (1968 Mayıs, Haziran aylarında, Fransa’da tutucu De Gaulle iktidarına karşı Nanterre Üniversitesinde öğrenciler arasında başlayan bu hareket, daha sonra, işçi kesiminin de desteğini alarak ülke çapında ayaklanmalar, fabrika işgalleri, genel grevlerin yaşanmasına neden olmuş.)
Debord’un felsefesine gelince… Kısaca özetlemek gerekirse, ona göre gösteri, toplum düzeninin özü, sistemi besleyen kaynaktır. Bu bağlamda gösteri, ‘sahte’ anlamına gelmez; tersine, gerçekliktir. Öte yandan bu durum, önüne geçilemez bir yabancılaşmayı da beraberinde getirir. Ancak, bu olumsuzluk sistemin içindeki bireyler tarafından algılanamaz. Kendilerini bunun ağına yakalanmış bulurlar. Dahası, sistem, öylesine gösterinin avucu içindedir ki, ona taş atan isyanı alıp müzeye koyar ya da metalaştırarak insanlara geri satar.
Gösteri Toplumu kitabından yaptığım şu iki satırlık alıntıya dikkat çekmek isterim: ‘Gösteri, metanın toplumsal yaşamı tümüyle işgal etmeyi başardığı andır. Görülebilir olan sadece metayla kurulan ilişki olmakla kalmaz, ondan başka bir şey de görülemez: Görülen dünya metanın dünyasıdır. Modern iktisadi üretim, diktatörlüğünü yaygın ve yoğun bir şekilde genişletmektedir.’
Türk Dil Kurumuna göre meta: 1-mal, ticaret malı 2-sermaye, anlamlarına gelmektedir.
Karl Marx’ın Kapital adlı eserinin ilk bölümü de Meta başlığıyla başlar. Marx’a göre, “Kapitalist üretim tarzının egemen olduğu toplumların zenginliği, ‘muazzam bir meta yığını’ olarak görünür.’’
Günümüzde ise META, Facebook ve pek çok sosyal ağ platformlarının da içinde bulunduğu şirketin adıdır, bu adı 2021’de almıştır. Bu terim aslında, geliştirilmiş sanal gerçeklik teknolojisi olarak görülen ‘metaverse’ ün kısaltılmış halidir. Kurgusal evren olarak da tarif ediliyor.
Metaverse kelimesi, “meta” ve ‘verse’ sözcüklerinden oluşuyor. ‘Meta’ Yunancada, ‘ötesinde, sonrasında’ anlamına gelen bir iyelik ekidir. ‘Verse’ ise ‘universe’ yani ‘evren’ sözcüğünün kısaltılmış halidir.
Bu da gösteriyor ki, ‘meta’ artık her anlamda gösteri toplumunun özünde ve hatta zirvesinde.
Gösteri sistemi, günümüzde, Meta olarak adlandırılan bu platformlarla insanları iyice ağına çekmiş, adeta kölesi haline getirmiştir. Toplumlar, uyuyan, gerçeklikten gittikçe daha fazla uzaklaşan, içinde yaşadığımız dünyanın gündemlerine yabancılaştırılan bireyler topluluğu haline getirilmiştir. Sistem, sosyal medya yoluyla insanlara kolaylıkla ulaşmakta ve adeta beyinlerini yıkayarak onları kendi benliklerinden olduğu kadar günümüz gerçekliklerinden de uzaklaştırmaktadır.
Oysa şimdi önümüzde, tamamen dikkatimizi vermemiz gereken çok önemli bir gerçekliğimiz var. Bu gerçeklik, dünyanın dört bir yanında çevre felaketleriyle yüzünü gösteren ve hızla yaklaşan bir felaket! Elbette, büyük ölçekte tüketim toplumunun yol açtığı, gösteri toplumunun da desteklediği İklim Sorunsalı.
Bugün Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de başlayan COP29 iklim zirvesinin ilk gününde Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ‘2024 İklim Durumu Güncellemesi’ raporunu yayınladı. Bu raporda, 2024’ün şimdiye kadar yaşanan en sıcak yıl olacağı yönünde ilerlediği belirtiliyor. Toplantıda ayrıca, küresel ısınmayı 1,5 dereceyle sınırlandırma hedefini gerçekleştirme olasılığının zorlaştığı söyleniyor.
Anlaşılan ve görünen o ki, iklim aşırılıkları artıyor, artmaya da devam edecek. Bunun kaçınılmaz sonuçları olan kuraklık ve açlık gibi pek çok sorun kapıda. Bunlara okyanusların ısınmasını, buzulların erimesini de ekleyebiliriz. Yeni bir bilimsel araştırmaya göre, yerkürenin vahşi yaşam popülasyonları son 50 yıl içinde yüzde 73 oranında, “felaket” denecek boyutta küçüldü. Dünyayı ve insanlığı bekleyen pek çok tehlikenin ayak sesleri hızla yaklaşmakta.
Oysa, DÜNYA elimizdeki tek yaşam alanı ve aslında bu, çocuklarımıza bırakacağımız tek miras. Artık bir an önce karar verme zamanı! Arkamızda gösteri toplumu, sanal gerçeklik mi bırakmak istiyoruz yoksa yaşanabilir bir dünya mı?
- Gösteri Toplumu - 12 Kasım 2024
- Örümcekten yola çıkarak - 25 Ağustos 2021
- Ay ve Güneş Herkesin Lambasıdır - 17 Şubat 2021